Sabih Cangil 50 kapak RGB

Sabih Cangil’in lezzetli ve zamansız şarkılarına enfes ve zamane yorumlar

Uzun zamandır bir albüm değerlendirme yazısı yazmamıştım. Zira beni heyecanlandıran pek yeni albüm düşmedi önüme; varsa yoksa eskileri eşeleyip durdum galiba. Ama şu an dinlediğim bu ilginç albüm, her ne kadar yine “eski” tınıları içerse de, gerek Sabih Cangil gibi usta bir müzisyenin şarkılarını içermesi gerekse de şarkıları yorumlayan isimlerin “şen-şakraklığı” hasebiyle beni gece gece müzikal bir lezzet çorbasının içine gark etti. Halet-i ruhiyemi şöyle ifade edeyim efendiler ve hanımefendiler: Adeta Hopdediks Baba’nın büyülü iksir kazanına düşmesi misali yerli rock’n’roll’un enfes lezzetli bir musiki kazanının içinde ruhuma gereken gıdaları yüklemekle meşgulüm şu an ve işbu albümün şen gönüllere mutluluk esansı zerk edeceği garantilidir, aksini iddia edenin alnını karışlarım!

Çok da uzatmadan tek tek irdeleyelim bu değerli çalışmayı… Hayır, irdelemeye geçmeden önce evvela sözü bu çalışmanın arkasındaki ana-figüre verelim, “mekânın sahibi” güzel insan Sabih Cangil’e uzatalım mikrofonu. Bakalım ne diyor bizlere:

“Konservatuvara başladığım günden bugüne kadar müzik ile geçirdiğim 50 yılı bir albümle özetlemek

istedim. Proje başlangıçta hiç de kolay görünmüyordu. Türk Rock Müziğinin usta isimleri, birlikte

seçtiğimiz 15 bestemi stüdyo kayıtlarında kendilerine özgü yorumları ile seslendirdi. Saygı, sevgi ve

ustalık dolu stüdyo saatleri geçirdik. Hepsine çok teşekkür ederim. Benim için duygu dolu bir albüm

oldu. En büyük dileğim bu albümün Türk rock müzik arşivlerinde sevilen bir yapım olarak yer alması.”

“Ona hiç şüpheniz olmasın Sabih abi” diyerek çalışmaya geçiyoruz… Albüm, Ogün Sanlısoy’un adeta Queensrÿche solisti Geoff Tate’nin Silent Lucidity’sindeki dinginliğini çağrıştırırcasına ruh okşama amaçlı performansıyla açılışı yapıyor. Sabih Cangil’in şarkısına Ogün Sanlısoy’un yumuşak yorumu bildik sert Ogün Sanlısoy soundundan farklı olsa da müzisyenin duygusal parçalara da bir hayli uygun ses tonuyla dinleyiciyi selamlıyor. Hemen akabinde Emre Önbayraktar bu defa soundu bir tık hardrock’a yaklaştırıyor ama emosyonel bir tarzda bir hardrock bu, duyarlı keyboard sounduyla, duygusal vurguyu arttıran geri vokallerle epik bir Sabih Cangil parçası, belki bir nebze Meat Loaf’ın 90’lı yıllarda ürettiği albümlerin ruhuyla, belki kısmen Dokken romansıyla özdeşlik taşıyor; ama sadece ruhen. Yoksa sound elbette ki Cangil’e özgü. Müzikal akrabalık bağlamında dedim, tabii bu benim öznel yorumum. Devam ediyoruz. Eski dostumuz Tibet Ağırtan Dr Gilmore ile alıyor sazı eline; bluesy bir şarkı, arkada süregelen org soundu ve back vokallerle destekli lezzetli bir rock şarkısı Dr Gilmore. Gitarlar, davul, sololar; hepsi üst düzeyde müziğe tatbik edilmiş ki ortaya işte bu dört dörtlük prodüksiyon çıkmış. Nasıl çıkmasın ki arkadaş; tüm bu şarkılara ve solistlere eşlik eden müzisyen kadrosuna bir kulak versenize: Gitarlarda Tanju Eren, Davullarda Erhan Akhan, Alpay Şalt, tuşlu çalgılarda Levent Gülsün, Eser Taşkıran, Ali Otyam, Güven İlter; bas gitarlarda İsmail Baltalı, Levent Candaş, Cenk Tarhan; Stüdyo kayıtlarında Tanju Eren, Tamer Süerdem, Sabih Cangil, miks, mastering ve tüm yapım aşamalarında ise Tanju Eren mutfaktaki diğer ekip arkadaşları olarak dikkat çekiyor…

Şarkılara devam edelim. İşte içli sesi ile Teoman, “Farkındayım” diyor ve albüme Teoman’a has şık bir bohem hava katmaktan imtina etmiyor. Haydi bakalım Teoman, müziği bırakıp durma ama… Seviyoruz seni de… Şarkı tam bir seksenli yıllar hardrock çalışması ve Teoman’ın tarzına cuk oturmuş. Sonrasında hard-rock şöleni kısmen saf rock’n’roll’a heavy-metal esansı zerk eden bir Tunç Arkan çığlığıyla adeta ata atlayıp kırbacı vura vura hayvanı manitanın evine sürme hissiyatı veriyor. At bulamayan bir Mustang bulursa çok daha münasip olur, bu şarkıya at da olur Mustang de, ama yeni model olmayacak tabii ki… Twisted Sistervari temposuyla Fool Fool’a eşlik ediyor ve bir sonraki şarkı olan Kenan Vural ile hard&heavy temposuna biraz melankoli arası veriyoruz. Ama şarkı yine heavy-rock formunda; seksenlerde o meşhur albüm vardı ya, neydi, “Hard ‘N Heavy Slows.” O hesap. O da ne güzel bir albümdü be! Sabih abinin bu plağı da bir nev’i o konseptin yerli versiyonu gibi, şahane! Ne demiştik; “Sabih Cangil’in lezzetli ve zamansız şarkılarına enfes ve zamane yorumlar.” Uydu ya bu tabir. Derken; Serdar Çokuslu abimiz “Hadi biraz gayret” diyerek hard-rock ivmesini yine biraz daha heavy bir rock formuna taşıyor, o gizemli sesi ve arkada ona eşlik eden mistik müzikal sound ile… Bu şarkıda tuşlu çalgıların desteği, soundun mistik formunu daha da vurgulamış ve lezzeti arşa çıkarmış. Hey ma’aşAllah! Az kaldı, gayret. Ve evet, sıra filmin başrol oyuncusuna geldi şimdi…

Sabih Cangil, “Hoşgeldiniz” adlı şarkı seçimiyle sanki tüm bu müzisyen arkadaşlarına ve dinleyicilere, bizlere direkt seslenmektedir. Tabii ki gidenlere de hürmet göstererek… Saygı duyulası. Albümde Sabih Cangil’in kendi vokal performansını sergilediği tek şarkı da bu eser oluyor; hoşbulduk diyorum o zaman, bu değerli müzisyen abimize…

Levent Candaş, Muaf Olalım ile RA soundunun hakkını vererek albüme kendi tarzını yansıtıyor. RA grubunu, DeliKasap Rock Arkeolojisi video röportajları serisinde Veysel Barışsever’in konuk edeceği istihbaratını edindik, yeri gelmişken bu malumatı da paylaşmış olalım. Sonrasında Sibel Tüzün N’ oldu Bize ile albümün femin kanadının temsiliyetlerinden birini dışa vuruyor. Bu fraksiyonda Sibel Tüzün’ün ne işi var diye düşünebilirsiniz ama müzisyene haksızlık edersiniz. Zira Sibel bir pop müzisyeninden ziyade rock ruhuna sahip bir kadın. Ve rock’a içkin, güçlü bir sesi var; keşke hiç pop söylemeseydi, söylemese. Yıllar önce kendisini –yanlış hatırlamıyorsam- Bodrum Kalesi’nde Phantom of the Opera seslendirirken kafa sallamışlığımızla motive etmişliğimiz de vardır, yeri gelmişken bunu da kayda düşmüş olayım! Bariton sesiyle Mahmut Özen “Olmuyor ki” derken ardından gelen Türk Rock müziğimizin en şahsına münhasır gitarist-vokalistlerinden Gür Akad “Rock Fever” ile farkını hemen hissettiriyor. Cayır cayır hard rock & heavy metal; glam rock’ın suları, pure rock’n’roll’un alamet-i farikası! Ortalık yanıyor, yanar tabii, boru değil, bu Gür Akad’ın ateşi! Yemin ederim saat gecenin ikisi olmasa kulağımda kulaklık dört nala koşasım geldi şu şarkı eşliğinde; YANIYORUM, TUTMAYIN BENİ! (Hayırdır inşallah, bugün dörtnala ve iki ayaklı koşma metaforlarıyla coşuyorum, dur bakalım sonumuz nereye varacak…) Oh, gene kadın sesi. Kadınların değdiği her şey güzelleşmiyor mu değerli okuyucu ve de dinleyici; işte Heart ikilisinin kederli ama tutkulu soundunu çağrıştırırcasına ipeksi, duru ses renkleriyle Aylin Aksu ve Fulya Candaş ikilisi albüme kırmızı ve mor renkler zerk ediyor “Same Days” diyerek… Yeri gelmişken, dünya emekçi kadınlar gününü de kutlayalım tekrardan. Aslında bu çalışmaya biraz daha kadın sesi katılabilirdi diye düşünüyorum; mesela bir Şebnem Ferah da olsaydı, ne kadar da güzel olurdu ama nankörlük etmek istemem, albüme katkı koyan tüm müzisyenleri saygıyla selamlarım. Yukarıda bahsettiğim sanatçılara ek olarak Arzu Ece Otyam, Kenen Vural ve Erhan Akhan da vokallere katkı sunmuşlar.

Yavaş yavaş kapanışa geliyoruz; Yusuf Uğurer kardeşim, “Sen Benim Her Şeyimsin” diyerek, romantik bir yorumla çalışmada yer alırken, Sabahattin Taşdöğen, finalde Şişe adlı şarkıya eklemlediği yırtıcı delişmen vokalleriyle Yusuf Uğurer’in meleksi tarzına “Şeytani” bir havayla cevap vererek kapanışı gerçekleştiriyor.

Albümü işte böyle yedik bitirdik; haydi bana eyvallah!

Not: Albümün kapak görseli Aptül Baba’ya ait. Grafik tasarım ise Onur Tonba’nın elinden çıkmış.

Albüm, Cangil’in kendi yapım şirketi olan SCP’ den (Sabih Cangil Productions & Digital Distribution) çıkarak tüm dijital platformlarda 20.Mart tarihinde yerini alacak. Albümde yer alan solistlerin de sahne alacağı lansman konseri ise 27 Mart tarihinde yapılacak; konserde görüşürüz!


DeliKasap 19. Yıl Özel Sayısı’nı ön sipariş vermek için:

Paylaş

Similar Posts

Bir yanıt yazın