Bir “canlı performans grubu” olarak Sülfür Ensemble
Sülfür Ensemble, bu kez Taksim civarlarında çığlık attırdı!
Her insan, gölgesi kadar karanlıktır. Ve karanlığa maruz kaldığı süre toplamında tehlikededir. Çünkü hem dünyevi hem de dünya dışı kötücül varlıklar, karanlıkta yaşar ve güç bulur.
Hiç yolda yürürken, gece ya da gündüz fark etmeksizin gölgenizi takip ettiniz mi? Işığa ne kadar yakın olursanız olun, en ufak gölge bile sizi öldürmek isteyen, hatta öldürmeden önce eziyet etmek isteyen “şeyler” ile doludur.
Aynalar ve mum ışıkları mı? Bunlar sadece birer kapı görevi görür. Sizin açabileceğiniz, ama asla giremeyeceğiniz kapılar. Peki ya o açtığınız kapılardan çıkabilenler?
Ne zaman Karaçor’u dinlesem, aklımda böyle şeyler canlanıyor!
*
Geçtiğimiz cuma gecesi, Sülfür Ensemble için Dorock Taksim’deydik. Yakın zamanda üçüncü EP’sini çıkaran grup, şimdiye kadarki en uzun ve muhtemelen en hareketli konserine imza attı. Solist Erdem Çapar’ın daha önce seyircilerin üzerine atlayarak yüzdüğünü görmemiştim mesela. Bir Sülfür Ensemble konserinde pogo yapıldığını da görmemiştim. Hatta seyirciler arasında Orta Doğulu müzik severler bile vardı. Şahsen buna da bir SE konserinde ilk kez tanıklık etmiş oldum ve mutlu oldum. Yazının devamını okumak istemeyenler için, Mazhar Alanson’un deyimiyle, “Çok acayip” bir konserdi.
*
Konser, Daily Hate ile başladı. İlk etapta takip ettiğim kişi, grubun davulcusu Emre Şahin oluyor. Çünkü onun davula “çok sert” vurması gerekiyor. Ne kadar derine inerse, derinlerdeki çığlıklar da bir o kadar gür şekilde Erdem Çapar aracılığıyla bize erişebiliyor. Bu ikiliye de gitarda Levent Ersoy ve bas gitarda Burak Özgüney eşlik ederek formulü tamamlıyorlar.
*
İkinci EP’den Die Like John Entwistle, grubun grup olarak şov yaptığı şarkılardan bence. Yine bu EP’den Sertkaya ise, seyircilerle birlikte söylemek için hazırlanmış en iyi şarkı. Çapar’ın da dediği gibi, “Şimdiye kadar metal için pek çok şarkı yazıldı. Biz de hard rock için bir şarkı yazmak istedik.”
Ve gelelim yeni EP’nin en dikkat çekici şarkısı, “Kan, Ter, Boyun Ağrısı”na. Grup, Sert Kaya’dan sonra bu hamlesiyle de seyircili katılımın yüksek olduğu şarkılara önem verdiğini açıkça gösteriyor.
Şarkının başında da ünlü seslendirme sanatçısı Harun Can’ı duyuyoruz, “Bir metal konserinin iyi geçtiğini üç şekilde anlarsınız.”
“Bu akşam burada,
Dostlar yanında,
Hep bir arada,
Gecenin sonunda,
Kan, ter, boyun ağrısı…”
Bu sözler aslında bende bir Türk Sanat Müziği şarkısı sıcaklığı da hissettirdi. Bu adamlar sert, ama hepsinin içinde minnoş kediler var. Sarmanlar, tekirler, ne ararsanız.
*
Seviyorum yahu bu herifleri! İlk EP’den beri bende özel bir yeri var bu grubun. Sert, ama ağır, ayakları yere sağlam basan şarkılara sahip. İlk EP’teki Karaçor, sözlerini ilk duyduğum günden bu yana bende bir korku filmi yapma isteği uyandırıyor. Biliyorsunuz, ülkemizde korku sineması denildiğinde, genellikle “üç harfliler” olarak nitelendirilen varlıklardan yola çıkılır ve genelde de birbirinin aynı kötü uyarlamalar hazırlanır. Karaçor şarkısı ise, açıkçası yeni bir soluk olabilir. Yakın zamanda Foo Fighters’ın Studio 666 filmini izlediyseniz, ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
*
Ben, yorgun olduğum için konserin büyük kısmını oturarak takip ettim. Ama bu, solist Erdem Çapar’ın sinirini bozdu ve bana “Eğer ayağa kalkmazsan konseri devam ettirmem” tehdidini savurdu esprili bir şekilde. Eh, ben de ayağa kalktım, onu kıramazdım.
Ha az daha unutuyordum. Seyirci o kadar istekliydi ki, konser finalinde “Kan, Ter, Boyun Ağrısı” şarkısı bir kez daha çalındı.
Toparlamak gerekirse, seyirci katılımının yüksek olduğu, enerjinin tavanlarda gezdiği, bol bol gürültü ve gülümsemenin olduğu bir konseri geride bıraktık. Ve evet, neyse ki kan yoktu ortada!
Hiç dinlemediyseniz, bir şans verin bu adamlara. Siz de seveceksiniz!
En kısa zamanda tekrar bir konser yapalım!
DELİKASAP ÖZEL SAYI, BASILI KOLEKSİYON NÜSHASI ÇIKTI, SİPARİŞ İÇİN: