Cavit Murtezaoğlu “Yolu Dünyadan Geçen Bir Derviş”
Merhaba Dostlar…
Bugün size birebir tanımaktan onur duyduğum ve ölümsüz bir sanatçının hikayesinden bahsedeceğim. Aslında ondan sadece bir müzisyen ya da sanatçı olarak bile bahsetmek yetersiz kalır, o aynı zamanda bir yazar, şair, ses eğitmeni, programcı ve dünyaya sevgi dağıtıp insanları bir olmaya çağıran çok büyük bir derviş… O, Cavit Murtezaoğlu…
Müziğin bütün türlerini iyi bilirdi, muazzam bir sesti ve oradan oraya göç eden çok büyük bir ozandı Murtezaoğlu. İnandığı değerler tüm dünyaya ışık dağıtan değerlerdi ve bu durum, birilerinin hiçbir zaman işine gelmedi. O, bu dünyaya sığacak biri değildi ve ne yazık ki, Covid 19 Belası onu da yakaladı… Bu uğursuz hastalıkla yoğun bir mücadele verdi ama asla kaybetmedi, sadece boyut değiştirmesi gerekiyordu ve bana göre bir hayli “heavy metal” bir tavırda yaşayan büyük usta bir gün bu dünyadan farklı bir diyara göç etti. Kendisinin en önemli mesajı ise ‘’Yine Aşk Kazansın’’ idi. Evet şimdi bu koskocaman yüreğe sahip Cavit Murtezaoğlu ile yolculuğa çıkıyoruz, hazırsanız yolumuz ustanın dünyaya merhaba dediği Tebriz’e, haydi başlayalım…
TEBRİZ’den DÜNYAYA YAYILAN İLK IŞIK
Cavit Murtezaoğlu 1962 yılında Tebriz’in Serandib Köyünde dünyaya gözlerini açar. Ehli Hak bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen büyük usta, babası Murteza Ali ile Cemde bulunur ve Ulu Erenlerin kelamıyla ünsiyeti başlar.
Bir süre sonra babası dünyadan göç edince 14 yaşındaki Cavit Murtezaoğlu Cem Evlerinde Zakir olur. Ailesinin Kültüre ve Sanata olan hayranlığı küçük yaşlardan itibaren Murtezaoğlu’nda etki bırakmış ve bunun yanında felsefe ile tanışmasını da sağlamıştı. 1979 yılına geldiğimizde değişen rejim ustanın hayatında bir dönüm noktası olmuştu. Ülkede artık İslami bir rejim vardı ve bu durumda Cavit Murtezaoğlu 1982 yılında kalıp ve makine üretim fabrikasında çalışmaya başladı. Bu alanda uzmanlığı eline aldıktan sonra ise kendi atölyesini kurdu. Bir yandan bu meslek üzerine yoğunlaşırken, rejimin yasak kıldığı müzikle de amatör olarak ilgilenmeye başladı. İlk olarak yeraltı gruplarıyla çalışıp kendini geliştirdi ve daha sonra Ali Selimi, Şatriyan Ali, Ali Ferşbaf, Hasan Demirci gibi çok büyük usta sanatçılar ile çalışmaya başladı.
Bu dönemde birkaç resmi albüm çalışmaları yaptı. Bu arada o dönemde yazdığı şiirler Mecme-ü Şüara yani “Şairler Meclisi”nde ilgiyle karşılandı. Müzik yapmaya başladığı günden beri kendine hep bir şeyler katan usta müzisyen daha sonra makam dersleri vermeye başladı. Fakat İslami Rejim sanatçıyı rahat bırakmaz, o dönemde kısa süreli de olsa tutuklamalar yaşar. Okuduğu Batıni kaynaklar, Batini ustası Şahsavari Hazretleri ile somutluk kazanan büyük usta için artık batıni yolculuklar ile zahiri yolculuklar birleşmiş oldu.
Bir süre sonra ise sevdiği insanı buldu ve San Murtezaoğlu ile evlenerek birlikte hayat yolculuğuna adım atmış oldular. 1991 yılında ilk oğulları dünyaya geldi. Oğluna çok sevdiği ve ilerideki yıllarda eserlerinden albüm yapacağı, kitabını yazacağı Bayrek Kuşçuoğlu adını verdi.
Yaşadığı şehir koskoca yüreğe sahip dervişi darlamaya başlıyordu. Rejimin baskın tutumu ve ona yaşattığı engellemeler artık çekilmez bir hal almıştı. Bu durumdan dolayı ardında onca öğrencisini bırakıp 1993 yılında Bakü Konservatuarında okumak için Azerbaycan’a yerleşti. Tebriz’den dünyaya yayılan ışık şimdi Azerbaycan’da yanmaya başlayacaktı; haydi bizler de Cavit Hoca ile beraber Azerbaycan’a gidelim…
CAVİT MURTEZAOĞLU ARTIK BAKÜ ‘DE
Tebriz sonrası Azerbaycan’ın Bakü şehrine gelen Cavit Murtezaoğlu, Azerbaycan’ın en büyük şairlerinden olan Bahtiyar Vahabzade’nin referansı ile uzun süren bir sınavın ardından Bakü Konservatuarında okumaya başladı. İslam Rizayev’in bölümünde makamları, Bakü konservatuarının müfredatı ile öğrenen sanatçı, henüz üzerinden bir yıl dahi geçmeden Şah Hatai Triosu ile (Cavit Murteazoğlu, Fahrettin Salim, Rafael Aliyev) Neva makamında ve Azerbaycan Tarihinde ilk defa Prof. Adil Bebirov ve Prof. Aydın Azimov’un da onay ve desteği ile Azerbaycan Milli Radyosunun Altın Arşivine kaydedildi.
Bu muazzam gelişme bölgenin müzik sahnesine büyük bir heyecan ve ivme getirse de, bu önemli çalışmaya muhalif olanlar da ortaya çıktı elbette. Azerbaycan için oldukça önemli olan müzikteki bu yenilik maalesef ki bir süre sonra muhaliflerin baskınlığı sonucu Neva Destgahı’nın yayınlanması ve icra edilmesi yasaklandı. Tebriz’de onca sıkıntı yaşayan usta sanatçı maalesef ki Bakü’de de akıllara zarar bir yasak ile karşı karşıya kaldı. Oysa ki Neva Destgahı’nı Baba Mahmutoğlu, Canali Akbarov, Arif Babayev, Alim Qasimov gibi her biri çok önem taşıyan sanatçılar öğrenmek istemişlerdi. Fakat bunu sadece Gazanfer Abbasov başardı ve radyo arşivine kaydetti.
Bakü Şairler Meclisi ve Nahcivan Flarmoni Orkestrası’nın fahri üyesi olan Murtezaoğlu, her şeye rağmen Neva makamını 1994 yılında ilk albümü ‘’TEBRİZİM’’de yayınladı. Müzik adına önemli çalışmalar yapan usta, Neva makamı başta olmak üzere birçok makam üzerine çalışmalarda bulunduğu için birkaç defa konservatuardan kovulma tehlikesi ile karşılaştı; hatta sırf bu durum için bazı eğitmenler tarafından sorgu toplantısı kuruldu. Bu toplantıya dair görüntüler de vardır.
1995 yılına geldiğimizde büyük ustanın önderliğinde Bakü’de “Şah Hatai İrfan Cemiyeti” kurulur, bu cemiyetin amacı ise Şah Hatai’nin Çaldıran Savaşı değişimi sonrası Batini mirasını en doğru şekilde tanıtmak, sanat ve kültür alanında eserler üretmekti. Cemiyet ayrıca Fuzuli ve Nesimi gibi çok önemli değerler için şenlik ve konferanslar düzenlemiştir. Daha sonra Dr. Şamil Tayyar ile bir araya gelen büyük usta “Şah Hatai Bilim Ve Kültür Araştırma Heyeti” adı altında tonlanıp yeni bir ses düzeni üzerinde çalışmaya başlar.
Musıki de Frekans ve Hertz Düzenlemesi ismini verdikleri bu çalışmada makamlar farklı ses düzenlemeleriyle ele alınır ve bu çalışmalar musiki ve sanatçılar açısından büyük önem arz eder. Onca değerli çalışmayı müziğe kazandırmakla meşgul olan Cavit Murtezaoğlu için bir yandan da sıkıntılı günler kapıdaydı, ülkedeki siyasi süreç sıkıntıya girmişti.
Usta sanatçı siyaset ile ilgilenmemesine rağmen siyasi baskılara maruz kalıyordu. Bazı kurum ve şahıslar tarafından çalışmaları engelleniyordu maalesef. Bu durum onu yeniden yollara düşmeye sevk etmişti, onca çalışmayı yaptığı ve birçok önemli kazanım sağladığı Azerbaycan’a veda zamanı gelmişti ve şimdi yeniden doğduğu topraklara, Tebriz’e düşecekti yolu… Biz de değerli usta ile şimdi yeniden Tebriz’e dönüyoruz…
YENİDEN TEBRİZ
Daha evvel yaşadığı sıkıntı ve baskılar nedeniyle ve Bakü Konservatuarında okumak için Azerbaycan’a göçen Murtezaoğlu, Tebriz’e geri döndüğünde daha da baskılarla karşı karşıya kalan bir Tebriz buldu karşısında. Yılmayacak ve inandığı değerler uğruna onca yıl emek verdiği sanatı için üretmeye devam edecekti. Tebriz’de ilk olarak “101 Nefes” isimli şiir kitabını yayınladı ve bu kitapta Batınilik ve Cevheri hareket temalarını elen alan Fuzuli, Nesimi, Seyyid Azim gibi nice önemli şairlerin şiir ve şiirleri hakkında değerli yazılara imza attı. Tebriz’de zor şartlarda yaşasa da her şeye rağmen yapmak istediklerini gerçekleştirmeye niyetliydi ve ilk olarak Azerbaycan Sanatçılar Sendikasını kurdu. Olumsuz şartlarda kurulan bu sendikada devamlı sıkıntılar yaşıyordu, en sonunda bir gün polis tarafından basılan sendika ofisinde dosyalara el konuldu.
Buna rağmen üretimlerini hiçbir zaman ertelemeyen usta sanatçı 1998 yılında söz ve müzikleri tamamen kendisine ait olan “Senli Günle” isimli albümünü yayınladı.
Ertesi yıl, 1999 yılında ikinci kez baba olan Cavit Murtezaoğlu, ikinci oğluna da Hünkar Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin ismini verir. Onca baskının olduğu Tebriz’de büyük bir başarıya imza atan sanatçı Tebriz’de ilk ve son konserini vermeyi başarır. Aslında ikinci konserini de yapmak ister fakat ikinci konsere 6 saat kala baskıcı rejim tarafından maalesef bu konser iptal edilir. O gün konseri izlemek için gelen izleyiciler polis tarafından darp edilerek salona girmeleri engellenir. Bu yaşanan olaylar sonrası artan baskılar altında yaşamaya başlayan sanatçı bir gün, bir Cuma namazı sırasında Tebriz imamı tarafından hedef gösterilir ve daha sonra namaz kurumu tarafından mahkemeye verilir. Daha sonra mahkemeye çıkarılan sanatçı uyarı cezası alarak beraat eder fakat bu hiç bir şey ifade etmez çünkü artık bir kere kafaya takmışlardır onu ve yine yargılanmaktan kurtulamaz.
Gerici zihniyet tarafından, tam beraat ettim derken bu sefer de kendisini Devrim Mahkemesi sandalyesinde bulan Cavit Murtezaoğlu halkın zihnini karıştırmak ve halkı ayaklandırmakla suçlanır. Amaç aslında gayet ortadadır, onu çok seven halkta zihin karışıklığı yaratmak planlanır. Baskıcı rejimin mahkemesi usta sanatçıyı sözde işlediği suçlardan dolayı 15 yıl ile ya da idam ile tehdit ediyordu, fakat onu çok seven halk buna itiraz ediyor ve sahip çıkıyordu. İşte tüm bunlarda ortada olunca sözde hakime gelen bir telefonla sanatçı serbest bırakılır.
Usta müzisyen, bu olay sonrası Tebriz’den Tahran’a göç ediyordu. Tahran sanatçının o bölgede kalmak için son şansıydı ve takvimler 2000’i gösterdiği vakit yeni albümü “Susmam”ı yayınladı. Müzikseverler tarafından büyük bir ilgi ile karşılanan albümde parçalar klipler halinde yayınlandı ve büyük beğeni topladı. Onca yaşanan olumsuzluğa rağmen büyük usta hat ve resim üstadı Aziz Golkarzade’nin de desteğiyle Avusturalya’da bir dizi konser gerçekleştirdi. Elbette bu başarılı konserler dikkat çekti ve daha sonra Canbera Üniversitesinde “Doğu Müziği ve Makam” hakkında konferanslar verdi. Bu başarılı çalışmalar sonucu Avusturalya kendisine ikâmet etme fırsatı verdi fakat o her şeye rağmen çok sevdiği yurduna, Tahran’a dönmeyi tercih etti. Onca çabasına rağmen burada da istediğini yapamıyordu ve Cavit Murtezaoğlu yeniden yollara düşmek ve yeniden göç etmek zorundaydı şimdiki yolculuk ise Türkiye idi, Biz zaten burada olduğumuz için haydi hep hep beraber onca sıkıntıdan geçmiş ve sanatını icra etmek için bir ton bedel ödemiş çok büyük bir sanatçı olan Cavit Murtezaoğlu’nu karşılayalım, ne dersiniz?
CAVİT MURTEZAOĞLU TÜRKİYE’DE
Evet; Türkiye çok büyük bir sanatçıyı ağırlayacaktı artık, takvimler 2003 yılını gösteriyordu. İstanbul’a gelen büyük usta, burada bu zamana kadar bildiği her şeyi ki özellikle ses hakkındaki tüm tecrübelerini sanatçılar ve yeni öğrencilerine aktarıyordu, Ses Atölyesini kuran sanatçının ilk kabul ettiği ekip ise çok sevilen ve tanınmış oluşum “Kardeş Türküler” oldu. Kendi yazdığı ses metodu ile memleketin birçok sanatçısına ivme kazandırdı ve müzik adına birçok isim kazandırdı, bunun yanında “Barışa Semah Dönenler”, “Barışa Rock” gibi birçok önemli organizasyonda yer alıp kendi eserlerini sahne ve televizyonlarda seslendirmeye devam etti.
Burada en azından istediklerini gerçekleştirme şansı elde eden usta sanatçı üretimlerine her açıdan devam etti. San Murtezaoğlu ile birlikte Başköylü Hasan Efendinin yazmış olduğu Türkçe eseri Arapça el yazmalarından Latin alfabesine çevirdiler ve bu çalışma daha sonra kitap haline getirildi. Aynı zamanda eserleri birçok sanatçı tarafından seslendirildi. Eyyam (Rock Makamı, El Benden Etek Senden), Grup Munzur (Dağlar), Ünal Zorer (Ayrılık) bu eserler arasındadır. Bir yandan da yeni eserler ve fikirler elbette hayata geçmektedir. 2008 yılına geldiğimizde Artvizyon etiketiyle sanatçının yeni albümü “Virtüözler ve Cavit” yayınlanır. Aynı zamanda “Kimdir Bu Gelen” isimli ikinci şiir kitabı da Bakü’de yayınlanır.
Uzunca bir süre bin bir zorluk içinde vazgeçmeden büyük bir aşkla müziğini icra ettiren Murtezaoğlu, her kesimin sevgisini kazanmaktaydı. Ses Atölyesinde alanında uzman olan değerli sanatçılar ile çalışıp müziğin eğitim kısmına da büyük katkılar sağlayan büyük usta bu atölyede Ses Terapisi, Makam Atölyesi ve Ses Metodu bölümlerinde birçok önemli müzisyene dersler vermektedir. “Sanatıma Değil Sürgünüme destek verdiler.” Evet, Murtezaoğlu böyle demişti ama her şeye rağmen hiçbir şekilde ne taviz verdi ne de vazgeçti inandığı yoldan.
Yaptığı müziğe Caz Makam adını veren büyük usta müziğini şöyle tanımlıyordu: “Bizim yaptığımız müzik, caz müziğindeki aralıkların ve ritm serbestliğinin makam ve makamlar içindeki komlarla iç içe geçmesi aslında, bu nedenle müziğime Caz Makam adını veriyorum.”
100’ün üzerinde besteye, 0 3 (Leyla Mecnun) ve Pir Sultan adlı iki operete de imza atan müzisyen birçok makam, ses dizilimleri ve armonileri de yaratarak müziğe hep çok önemli izler kattı. TRT TÜRK’ün Yerli Misafirler adlı programında da hayatı ele alınan sanatçı aynı zamanda Alevilik, Batıni Anlam ve Kavramlar üzerine de gerek Türkiye’de gerekse birçok ülkede çeşitli konferanslar verdi ve bu alanlarda çeşitli makaleler yazdı, TRT MÜZİK’te Ulu Ozanlar programına konuk olup Yunus Emre ve Nesimi Deyişlerini makamsal olarak icra eden sanatçı, BBC Persian kanalında da söyleşi ve canlı performansıyla yer aldı. 2012 yılına geldiğimizde ise 24 Ulu Erenin Deyişlerinin Ele Alındığı Ehl-i HAK erenlerinin hayat ve felsefelerini barındıran yeni kitabı “Yarizm” yayımlandı.
Cavit Murtezaoğlu 2010 yılında Feryal Öney başta olmak üzere BGST ekibi ile “Tebriz’den Toros’a” projesini hazırladı. Ortadoğu’nın Eren ve Ariflerinin eserlerinin deyişlerinin Progresif Etnik tarzda bestelendiği bu çalışma albüm haline getirildi. Bu proje dahilinde birçok konser verdikten sonra TRT’de Tebrizden Toros’a ismiyle program haline getirildi. Ne yazık ki 13 bölüm sürdükten sonra yayından kaldırıldı. Onca başarılı çalışmaya imza atan büyük usta yaşadığı onca sıkıntıyı geride bırakmış gibi gözükse de gerçekler böyle değildi maalesef, 2013 yılından beri ülkemizde yaşayan büyük usta Cavit Murtezaoğlu’nun ikamet izni yenilenmiyordu. Bunun sebebini hiç birimiz bilmiyoruz, bir müddet mülteci olarak Bolu’ya göçmek zorunda kaldı.
Bu dünyaya sığmıyordu büyük usta, ama hiç bir şey ona engel olamıyordu. Gülbahar Kavukçu’nun ilk albümünün prodüktörlüğünü yapmış, albümde bestelere imza atmıştı. Ve çok sevdiği ve oğluna adını verdiği Bayrek Kuşçuoğlu’nun 500 yıldır gün yüzü görmeyen deyişlerini divan olarak derlediği kitabını 2014 yılında çıkardı.
Sinem ve Caner Çelik’in solistiğini yaptığı Rezbarı’ı kuran sanatçı 2015 yılında grubun ilk albümünün sanat yönetmenliğini yaparak albümün Aheng müzik etiketiyle yayınlanmasını sağlar. 016 yılında ise daha önce kitabını yazdığı Bayrek Kuşçuoğlu’nun deyişlerini bestelediği efsane albüm “EHL-İ HAKLARIN NEFESİ BAREK KUŞÇUOĞLU”nu Kalan Müzik’yen yayınlıyor. Albüm sanatçının en sevdiği albümü olmasının yanında benim de çok etkilendiğim bir albüm diyebilirim. Bu arada Ses Atölyesinde de birçok sanatçı ile çalışan usta sanatçı Piru, Anist, Rimaz, Du’a,Töre, Sarav gibi her biri değerli isimlerle çalışmalar yaptı ve eserler yayınladı. Aşık Sinem Bacı gibi değerli bir Halk Ozanı ile çalışarak sanatçının yıllar sonra yeni bir albüm yapmasını sağladı. Bunun yanında eşi benzeri olmayan Ses Metodu 1 ve 2 ciltlik kitaplarını ve tiyatrocular için de Oyunculukta Ses Üretme Sanatı çalışmalarını yayınladı.
SONSUZA KADAR YAŞAYACAK ÖLÜMSÜZ BİR SANATÇI
Onu bu hayatta ne yaşadığı zorluklar, ne de herhangi başka bir şey durdurabilmişti; her daim zoru başardı ve onca zorluğun içinden karanlığı yararak bütün dünyaya ulaştı. Bana göre efsane bir derviş, büyük bir değerdi Cavit Murtezaoğlu, kendisini tanımaktan büyük onur duydum. Beraber yapacağımız çalışmaların bundan birkaç yıl önce planını yapmıştık ama olmadı. Tüm dünyayı saran ve Türkiye’de de etkisini gösteren Covid 19 virüsü Cavit Hoca’ya bulaştı ve bu virüse karşı uzun bir süre direndi, sonunda ise vazgeçmedi, onun inancında bu asla yoktu. Tarihler 7 Agustos’u gösterdiğinde sadece onu hak etmeyen bu dünyadan ayrılıp başka diyarlara, başka alemlere müzik yapmaya, sevgiyi yaymaya gitti. Yola çıktığı vakit gerek yayınlanan gerekse yayınlanmamış birçok eser bıraktı ardında, kendisini saygıyla anıyor, bir kere daha büyük bir aşkla selamlıyoruz ve evet, dediği gibi daima “Aşk Kazanacak” diyoruz.
Işıklar içinde Uyu Cavit Hoca.
TÜRKİYE’NİN TEK BAĞIMSIZ MÜZİK DERGİSİ DELİKASAP’IN SON SAYISI ÖN SİPARİŞE ÇIKTI:
Canım hocam, Ruhu şad olsun. İçten, samimi, sevgi dolu, lider, gerçek bir dost…