Fin Metal Ustaları Children of Bodom albüm yapmadı, boru döşedi!
Bu yol CoB’u yaşatacak
Finlandiya deyince hala aklıma 3 şey gelir; Amorphis, Children of Bodom ve Jari Litmanen. 99 ya da 2000 yılında “Tales from the 1000 lakes” parçasıyla tanıştığım ve Elegy, Tuonela albümleriyle (-ki bu iki kaset hala duruyor) hastası olduğum Amorphis dönemimde, birisi bana “Finlandiyalı bir de Children of Bodom var” demişti. İlk dinlediğim şarkıları Aces High coverı olmuştu. Çok sert bulsam da “dinlenir” diyerek CoB’u da takip etmeye başlamıştım. Ama benim için Amorphis’in çok gerisindeydiler. Belki de 2002’deki Amorphis İstanbul konserine gidip, internet alemlerimde nickimi bile Amorphis yapıp kendimi “Amorphis fanboy” olarak görmeye başlamamdı bunun sebebi… Zira şimdi değerlendirdiğimde CoB’un ilk işleri Amorphis’ten daha güzelmiş diyorum. Zevklerin değişmesi olarak da görebiliriz bunu.
Bu girişi neden yaptım? Helsinkili Amorphis bugün itibariyle başladığı noktadan çok farklı bir yerde. Progresif havası, geçirdikleri müzikal evrim, eleman değişiklikleri onları bambaşka bir grup haline getirdi. Söz gelimi; Queen of Time (2018) albümüyle The Karelian Isthmus (1992) iki farklı grubun albümü gibi… İsveç’li In Flames için de geçerli olan bu durum pek çok grubun “zamanın ruhu” ya da Amerika’da da tanınmak için seçtikleri bir orta yol. “True Norvegien Black Metal” akımının 90’ların başında çıkardığı en baba gruplardan olan Satryicon bile o “genre” içerisinde ilk uluslararası prodüksiyon yapanı olunca, “yumuşama” trendine girmişti. Almanlar’ın yüz akı gruplardan Kreator’a 80’li yıllardaki saygınlığını geri kazandıran 2001’deki Violent Revolution albümüyle özüne dönmeleri olmuştu –bkz: Endoroma faciası. Örnekler elbette çoğaltılabilir. Diyeceğim o ki; Bodom Gölü’nün çocukları kendi tarzından taviz vermemesiyle, bugün benim için ve eminim pek çokları için Amorphis’in önüne geçmiş durumda… Son çalışmaları Hexed albümü ise neden böyle hissettiğimi doğrular nitelikte.
Çılgın bir setlistle Temmuz 2016’da Parkorman’da çaldıklarında 2. gitarda gördüğüm adam için “kim bu” dediğimi hatırlıyorum. Yeni ritim gitarist Daniel Freyberg ile çıkarılan ilk albüm olan Hexed, “The Road” isimli bir “hit” adayıyla başlıyor. Melodik death metalin orijinal karakteri ve CoB’un lider Alexi Laiho hayatı turlamakla geçen, yollarda anılar biriktiren müzisyenler olarak bir şeyi çok iyi bildiğini söylüyor. Onun, “Bu yollarda ölüp gidecekmişsiniz gibi gelir ama ne olursa olsun vazgeçemezsiniz de… Bir çeşit uyuşturucu gibidir. Bırakamıyorum ve başka yolu da yok, ömrüm boyunca yollarda olacağım” sözlerinden This Road’u hangi ruh haliyle yazdığını anlıyoruz. (This road’s gonna kill me…)
Hemen arkasından albümün ilk “single”ı olan “Under Grass And Clover” başlıyor. CoB sounduna ruhunu veren klavye kullanımı yine ön planda. Grubun diskografisinden “Follow the Reaper”a en yakın albüm olabileceğini düşündüren Hexed’ın “Everytime I Die” tadındaki bu parçası, konser setlistlerinin değişilmezi olacak gibi görünüyor.
Glass Houses, grubun klasik tarzına en yakın parça olsa gerek. İlk üç albümün ötesinde, farklı tarzları çağrıştıran parçaların başında ise Hecate’s Nightmare ile Kick in a Spleen geliyor. Hecate’s Nightmare, Entersandman (Metallica) ve Nightmare (Avenged Sevenfold) tınılı girişiyle ilk dinleyişte sevilen ya da sonradan sarması muhtemel bir şarkı niteliğinde. Kick in a Spleen karanlık atmosferi ve black metalcileri kıskandıracak vokal tekniğiyle ön plana çıkıyor. Alexi’yi hiç tanımayan biri bunu dinlese, Cradle of Filth dinlediğini bile sanabilir! “Hatebreeder”, “Sixpounder” ve “Bodom After Midnight” gibi CoB klasikleri arasındaki yerini alabilecek ölümcül ve –eskisi gibi- uzun sololara haiz bir parça.
Atlamadan ve de şarkı seçmeden dinlenen bu albümde, “Platitudes and Barren Words” akılda kalıcı nakaratıyla “albüm yapmamışlar, boru döşemişler” dedirtti. Albümdeki favori üçlüm arasında yer alıyor. Hexed, “Nazar” değmesin dedirten, sert, enerjik ve yumruğunuzu sıkıp havaya kaldırtacak bir şarkı. Soon Departed bence konserlerin giriş şarkısı olabilecek çapta. Ve evet, “Say Never Look Back” ile “Knuckleduster” da ağır basan melodik yapılarıyla güzel bir kapanış sunuyor.
Blooddrunk (2008), Relentless Reckless Forever (2011), Halo of Blood (2013) ve I Worship Chaos (2015) gibi üst üste dört albümde hayranlarını yer yer hayal kırıklığına uğratmış olan Finlandiya’nın delişmen çocukları, bu albümle adeta herkesten özür dilemiş. Özellikle, bu satırları yazarken bile hiçbir şarkısını hatırlamadığım Blooddrunk için… Eğer siz de Children of Bodom küskünüyseniz veya grubu daha dikkatli takip etmeyi bıraktıysanız, bu albüm sizin için barışma albümü olabilir. Kuşkusuz en çok Sepultura için kullanılan “Cavalera kardeşlerden sonra ismi kaldı” geyiği CoB için de “Blooddrunk’tan sonrasını dinlemedim” şeklinde zühur ediyor. Bu tip ön yargılar bana hep “Biz gençliğimizde diskolarda iron maiden –Türkçe okuyunuz- dinlerdik” tadında gelir. Metalcilik gençken olan biten ve sırtımıza takım elbiseyi geçirdiğimizde bir gençlik aşkıymış gibi anılan bir şey değil haliyle. 90’lar da, 2000’ler de artık geride kaldı ve CoB gibi 20 yılı devirmiş büyük gruplar hala deliler gibi albümler çıkarabiliyor. Ön yargıları yıkan Hexed her şeyden önce bunun sarih bir örneği. Aşmış gitarist Alexi Laiho, “Bu yol beni öldürecek” dese de Hexed albümü Children of Bodom’u yaşatacak büyüklükte… Üstelik, sıradaki albüm için beklentiyi bir hayli yükseltmiş durumda.