HOT NIGHT IN BUDAPEST (*)

DeliKasap HC Crew olarak Budapeşte’de çok özel bir konser yakaladık ve hızlı bir kararla mini festival tadındaki bu konseri sizler için izledik desek yalan olur, kendimiz için izledik tabii ki, ama izlenimleri sizle paylaşacağız!

Budapeşte’nin 1,7 milyon insanın yaşadığı Macaristan’ın başkenti olup, nefis bir şehir olduğunu bu konser vesilesiyle biz de öğrendik; rahat, koşuşturması olmayan, güler yüzlü insanların yaşadığı, köklü tarihi ve bu tarihe eşlik eden mimarisi ile gezilmesi görülmesi gereken bir şehir. Şehrin her yanı harika heykellerle bezenmiş, Tuna nehrinin ikiye böldüğü Buda ve Peşte bölgeleri kendine has güzellikleri barındırıyor. Tuna’nın üzerinde birbirinden güzel köprüler şehrin güzelliğini bütünlüyor adeta. Metalsever bir toplumu olduğunu şehirdeki birçok rock&metal pub’dan anlıyoruz. Macaristan’ın para birimi Forint ile Türk Lirası arasında 1’e 10 gibi bir oran var. Fiyatlar Türkiye fiyatları ile benzer.

Konserleri, festivalleri farklı şehirler seçerek deneyimlemek o ülkenin kültürünü tanımak, o şehrin güzelliklerini keşfetmek için de bahane oluyor, açıkçası iş bilmez yerel ve genel yöneticilerimizin paramızı pula çevirmesi sebebiyle her geçen gün daha zor koşullarda gerçekleştirmeye çalışsak da dişimizden tırnağımızdan biriktirdiğimiz paralar ile sevdiğimiz grupların peşinden koşmayı yaşama amacı edinmiş olan bizim gibi ekiplerin ahını fazlasıyla alıyorlar.

Konsere gelecek olursak; mekan Barba Negra oldukça güzel düşünülmüş iki konser sahnesinin olduğu bir alan. Şehrin 8-10 km. dışında geniş sayılabilecek bahçesi ile iyi düşünülmüş bir ortam. Yemek ve içki olanakları olan mini bir festival ortamını andıran bir yer, biz sevdik. 17:00’de kapı açıldı ve 17:10’da ARCHAIC sahne aldı, Macar thrash metal grubu, birçok büyük festivalde sahne almış gruba ilgi büyüktü, çok bilmediğimizden arkadan izledik, beğendik incelemeye alacağız.

17:40’da TERROR ile azıtmaya başladık, Scott Vogel’in inanılmaz enerjisi ile ortamı coşturmaya başlamasıyla biz de kendimizi moshpit’te bulduk. Son albüm Pain Into Power ile hayvan gibi giriş yaptılar..Arka arkaya Overcome, Spit My Rage, Stick Tight ve Strike You Down boyunca kan ter içinde kalmıştık bile… Always The Hardway’i herzaman Terror’ün en nadide parçası olarak değerlendirerek azıtma eşiğimizi de aştık!

Yaklaşık 40 dakikada makina gibi ardı ardına en baba parçaları çaldılar ve Keepers Of The Faith ile kapanışı yaptılar.

TERROR’den sonra küçük sahnede A.M.D. vardı ama bira sırasında harcadığımız zaman yüzünden kaçırmış olduk. Zaman BIOHAZARD zamanıydı…

Aslında bu konseri seçme sebeplerimizden biri olan Biohazard, Evan Seinfield’ın geri dönüşüyle yıllar sonra tekrar turneye çıkmıştı. Bu fırsat kaçmazdı, Biz dahil bir çoğumuzun hardcore’a gönül vermemize vesile olan Biohazard orjinal line-up ile taş gibi karşımızdaydı. Biohazard’dan ayrılıp “Adult Movies” sektöründe kazandıklarını Tahiti’de ezen Evan sıkılmış olsa gerek ki, tekrar sahnelere dönmeye karar vermiş, ne yalan söyleyeyim, iyi ki de dönmüş. Billybio ile sahnede iyi bir couple oluyorlar. NYHC  efsanesi klasik konser girişleri Urban Discipline ile ortalığı kavurdu, alan hıncahınç doldu ve kapalı alanda kan ter içinde tepinmekten kendimizi alamıyorduk. Down For Life ile keyfimiz katlandı. Youtube’da ilk reunion konserlerinde çok iyi değildi ama bahar aylarındaki konserlerle eski uyumu yakaladıklarını gördük. Evan ve Billy eski günlerdeki gibi sahnede oradan oraya fink atıp seyircinin de yerinde duramamasını sağlıyordu, arka arkaya baba parçalar patlıyordu; Tales From The Hard Side, Wrong Side Of Track; offf belki 30 yıllık parçalar sanki dün gibi ilk dinlediğimiz zamanlar gözümüzün önünde.

Biohazard’ın kurucu davulcusu Anthony Meo’nun 15 Temmuz’da ölümü üzerine konuşan Evan, “Bizim burada var olmamızı sağlayan kişilerden biri oydu” diyerek acısını seyirciyle paylaştı.

Orjinalinde Cypress Hill ile duet yaptıkları How It Is’i anons ederken Latin-Amerikan rapçilerin kulaklarını çınlattılar.  Shades of Grey ile ortalık iyice dağıldı. Belki de Biohazard’ın tek cover’ı olan Gonna Die, (orjinali Bad Religion) ve Punishment başladığında artık sona yaklaştığımızı anladık. Judgement Night’ı da çalsınlar isterdik… Ama olmadı… Ne yalan söyleyeyim beklediğimizden çok çok iyi bir iş çıkarttılar; her ne kadar Billy, kendi grubu Billybio’dayken birçok Biohazard hitini de sahnede icra etse de Evan’ın bu kadar ara verdikten sonra tekrar aynı uyumla geri dönmesi sevindirdi.

Barba Negra’da tek sıkıntı az çalışan ile bira servisine yetişememeleri olduğu için, Remoese’u da biraya kurban ettik…

KREATOR zamanı geldi çattı, geçen yıl Parkorman’da Rock-off festivalinde İstanbul’da en son seyrettiğimiz Kreator nerdeyse geçen yıldan beri turluyor, Hate Über Alles ile açılışı yaptılar, bir makina gibi kusursuz başlayan ve Mille Petroza’nın önderliğinde inanılmaz bir sahne bezemişler ve bu konser için epey bir patlayıcı stoğu hazırlamışlar. Açıkçası bu çaptaki bir konser için bu kadar hazırlık yapmalarına şaşırdık. Enemy Of God, Betrayer, Phobia çalarken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık çünkü sahnede sürekli bir aksiyon, canavarlar iblisler, Kreator’dan daha önce görmediğimiz teatral bir şov izliyorduk. Açıkçası Kreator beklediğimizin üzerinde bir şov ile 75 dakika nefis bir performans sergiledi.

SACRED REICH gecenin son grubuydu, araya başka küçük grup sokamadıklarından SR’i küçük sahneye sokup ayıp etmişler, napalım küçük sahne filan demeyip girdik alana. Phil Rind babanın gülen yüzünü görmek hepimize iyi geldi, efsane thrash veteranları 2009 yılında reunion yaptıktan sonra 14 yıldır aktif olmaları bizi mutlu ediyor.

Doğrudan American Way ile giriş yaptılar, gruba sonradan katılan genç Joey Radziwill enerjikliği ile hiç durmuyor, grubun efsane gitaristi  Wiley Arnett ise attığı hayvani riffler ile ortamı adeta “skip attı”. Independent öncesi ülke yönetimlerine geçiren Phil hepimizin ülkesinin başında olan zihniyetleri topa tuttu. Belki en politik thrash gruplarından olan SR dünyanın geldiği şu anki durumu 30-35 yıl önce öngörüyordu; savaşlar, global ısınma, fakir ülkelerin sömürülmesi sonucu göçler ve gitgide muhafazakarlaşan toplumlar… Yaptıkları sert müziği duyarlı sözlerle bezeyen Sacred Reich her daim en sevdiğimiz, duruşunu bozmayan güzel insanların grubudur ve SR dinleyen de güzel insandır! Bu arada davulda Machine Head’den ayrıldıktan sonra yuvaya dönen (Ignorance albümünde çalmıştı) Dave McClain’in hâlâ grupta olması ilave bir mutluluk verdi. Awakening, Who’s The Blame, Love/Hate gibi hit parçaları çaldıktan sonra Death Squat ve klasik Surf Nicaragua ile konseri bitirerek yaklaşık bir saatlik performansı noktaladılar. Dolu dolu bir gece geçirdik, HC ve Thrash’e doyduk demesek de iyi geldi…

Bir başka konser kritiğinde görüşmek umuduyla…

DeliKasap HC Crew

* Budapest- Jethro Tull’ın 1987 tarihli Crest Of A Knave albümünden bir parçadır.

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın