İsyan Horonlarıyla Harmanlanmış Rock’ın Hırçın Sesi

Rock’n Roll asla birilerinin dillerine dolandığı gibi kuru ve anlamsız bir gürültüden ibaret olmadı, bu ruh yıllar içinde birçok türe evrilse de tüm dünyada enternasyonel anlamda en büyük çığlık olmaya ve isyanın en büyük gücü ve sesi olmaya devam ediyor. Şimdi yazacağımız isim ise yaşadığımız bu topraklarda kısa süren yaşamı boyunca gerek devrimci kişiliği gerekse müzikte yaptığı devrimler ile büyük bir özlemle andığımız ve dünya döndükçe bizlere her anlamda yön vermeye devam edecek bir isim.  O isim Karadeniz’in asi ve hırçın dalgası Kazım Koyuncu elbette…

Kazım Koyuncu 1972 yılında Hopa’da dünyaya gelir. Karadeniz’in yemyeşil ve bir yanı maviye bakan harika ikliminde yetişen bu güzel adam, 1989 yılına geldiğimizde ise çok sevdiği diyarlardan ayrılıp soluğu İstanbul’da, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde alır. Bir süre sonra okulu terk eder ve müzik yapmak ve yönünü tamamen buraya çevirmek için ilk adımlarını atar. 1992 yılına geldiğimizde ise yakın arkadaşı Ali Elver ile ilk grubunu kurar ve bu ekiple hazırladıkları ilk albüm olan ‘’Sisler Bulvarı’’ 1996 yılında yayımlanır. Albüm genellikle Özgün Müzik ya da Protest Müzik adıyla bilinen tarzdaydı. Belirli çevrelerde ilgiyle karşılanan albümde “Askıda Yaşamak” isimli çalışma, Kazım Koyuncu’nun eşsiz yorumuyla birlikte öne çıkmıştır. Sisler Bulvarı bugün dâhil arşivlerde yeri çok özel bir albümdür fakat grup maalesef ki devam etmez ve bu albümden sonra dağılır.

Kazım Koyuncu sağlam bir Rocker’dır ve amacı rock yapmak ve bu yönde üretimler yapıp, kendine özgü eserler yaratmaktadır. İşte bu yönde ilk adımını da Mehmedali Barış Beşli ile bir araya gelerek 1993 yılında dünyanın ilk ve tek lazca Rock grubu olma özelliğini taşıyan Zuğaşi Berepe’yi kurarak atarlar. Evet, Zuğaşi Berepe dünyada bir ilktir ve etnik çizgide gayet sert bir müziğin yanında, devrimci sözlere ve devrimci bir duruşa sahiptir. Bu mükemmel ekip bu alandaki ilk albümü olan ‘’Va Mişkunan”ı 1995 yılında yayımlar. Rock çevreleri içinde çok farklı bir albüm olan bu çalışma sadece rock severler tarafından değil, Karadeniz halkı tarafından da ilgiyle karşılaşır.

Elbette verdikleri konserlerde önce Karadeniz halkı onları anlamaya çalışır fakat sonrasında konserlerinde horonlar ve elbette kafa sallayan gençler günden güne çoğalır, Zuğaşi Berepe gelenekse Karadeniz tınılarını folk bir biçimde klasik enstrümanlar ile yorumlasaydı işleri çok daha kolay olabilirdi belki, ama onlar gayet rock hatta yeri geldiğinde daha çok Heavy Metal’e yakın bir sound ile bu yola çıktılar, çünkü Kazım Koyuncu’nun da belirttiği üzere onlar  “Rockçıydı”. Evet, grup oldukça zor bir yol seçmişti fakat kendini herkese kabul ettirmişti de. Her çıktıkları konser dolup taşıyordu. Bir yandan da ikinci albümleri için oldukça sıkı bir şekilde çalışan Zuğaşi Berepe ikinci albümleri olan ‘’Igzas’’ı 1998 yılında yayımladı. İlk albüme göre oldukça sert bir sounda sahip olan albüm, resmen lazca rock’ın bir başyapıtıydı ve albümün başarısı oldukça büyüktü. Bununla beraber konserlerin artarak devam etti ve Avrupa da dâhil olmak üzere 200’ü aşan konserler yaptılar ve hatta bu konserlerden biri olan Brüksel’i, Brüksel Live Konser adıyla sadece 130 adet sınırlı ve bir daha çoğaltılmamak üzere yayımladılar.

Zuğaşi Berepe artık dünyaya yayılan bir çığlık, sonsuza kadar uzanan isyan horonlarının sesiydi ve belki de çok daha büyüyecek, etkili iki albümün üzerine yenilerini ekleyeceklerken 1999 yılında dağılma kararı aldılar. Bu karar elbette hepimizi çok üzdü fakat bu hiçbir şeyin sonu değildi, grubun sesi Kazım Koyuncu kariyerine devam edecek ve solo albümlerle Rock Müziğine tam gaz bildiği ve izlediği yollardan herkesi ortak edecekti.

Grubun dağılmasından sonra ilk olarak Kazım Koyuncu 2000 yılında “Salkım Söğüt 2” projesinde yer alıp, bu albümde üç şarkı seslendirdi. Bu projenin sonrasında Metropol Müzik’ten Faruk Altun’un da öneri ve desteğiyle ilk solo albümünü hazırladı. Aslında ilk albümde gayet Batı sound’lu bir Türkçe rock albümü yapmak için yola çıkan sanatçı, Faruk Altun’un önerisi ve sanatçının türkülere olan sevgisi bir araya gelince yine laz sound’lu bir rock albümü ortaya çıktı. İlk albümün adı Viya’dır. Zuğaşi Berepe’den Mehmedali Beşli’nin önerdiği bu ismin anlamı “Aletsiz Laz Sörfü”dür. Fakat albümdeki anlamı Sahil Yolu Projesi’ne bir tepkidir. Yok olan doğa, denizler ve çocukların viya yapamayacak olması sanatçıyı derinden etkiler ve anlamı buraya çıkar. 2001 yılında yayımlanan albüm aynı zamanda o dönemde içi boşaltılmış tamamen ticarete döndürülmüş ve yozlaşıp disko sound’una dönen Karadeniz müziğinin, özüne selam gönderen ve oldukça değerli çalışmalardan oluşan gerçek bir etno-rock albümüdür. Albüm sonrası konserler, her geçen gün büyüyen sevgi ve Kazım Koyuncu’nun tavizsiz duruşu tüm dünyaya yayılmaya devam eden isyan ve Rock’N Roll’un tavizsiz ateşi, Karadeniz’in yemyeşil dağlarından, ovalarından masmavi bir hırçın bir dalgaya dönüşmüştü. Bu arada dizi müzikleri de yapan sanatçı, en çok da 36 bölüm süren ve çok sevilen Gülbeyaz dizisiyle 2002 yılında büyük bir kesimin ilgisini çeker. Dizinin bir bölümünde de gitarıyla yer alan sanatçı, başrol oyuncusu olan ve sonrasında çok yakın arkadaşı olan Şevval Sam ile düet de yapmıştır. Kazım Koyuncu solo kariyeri ile başarısını sürdüren, her anlamda asla taviz vermeden yoluna devam eden ve tamamen ne hissediyorsa onu yapan bir sanatçıydı.

Trabzonspor'dan Kazım Koyuncu belgeseli - Son Dakika Spor Haberleri

Çok sevdiği Trabzonspor için yaptığı “Oy Trabzon, Trabzon” isimli marşı da burada anmamız gerek. Trabzonspor ‘u kendisi ile özdeşleştirmiş ve bu takıma iki şarkı yapmıştı sanatçı. Futboldaki 3 büyüğe rağmen, Anadolu’dan çıkan ve şampiyon olmak için varını yoğunu ortaya koyan bu takım için yaptığı diğer şarkıysa “Uy Aha”dır.

Ve artık heyecanla beklediğimiz ikinci albüm zamanı gelmişti. Hayde isimli bu müthiş albüm 2004 yılında müzikseverler ile buluşmuştu. Sanatçı hiçbir promosyon yapmadan, herhangi bir klip çekmeden ve hiçbir gücü arkasına almadan sadece müziğine inanarak 100.000’i aşan bir satışı yakaladı ve albüm büyük bir ilgiyle karşılandı. Albüm içinde öyle önemli eserler vardı ki, her biri etnik tınıların rock sounduyla özenli bir buluşması ve dünyaya bırakılmış bir miras niteliği taşıyordu. Evet, her geçen gün büyüyen Kazım Koyuncu sevgisi, büyüyen horonlar ve asla unutulmayacak konserler derken, bir gün Kazım Koyuncu bizlere bir haber verdi. Çok fiyakalı bir hastalığa yakalandım baba diyerek, Kazım Koyuncu testis kanserine hastalığına yakalanmıştı. Ben bu haberi aldığımda askerdeydim ve o günü hayatım boyunca unutmayacağım. Başlangıçta onun, bunu atlatacağına olan inancım tamdı ve buna çok sarılmıştım çünkü o çok güçlü bir insandı. Yıllar boyunca onu izleyip örnek almıştım, o bugüne dek birçok zorluğu geride bırakmış ve yoluna tam gaz devam etmişti. Çernobil faciası onu da yakalamıştı ve ülkedeki sistem sorunları onu çok üzüyor, öfkelendiriyordu. O böyle bir durumdayken bile köylerde bu sebepten hastalığa yakalanan diğer çocukları ve insanları düşünüyordu. Onlar için sesini yükseltiyor ve tavizsiz kişiliğinden değil taviz vermek daha da sertleşiyordu, işte rock bir anlamda buydu ya da rocker olmak, her şeyi geçtim insan olmak tam anlamıyla böyle olmalıydı. O bir yandan bu hastalıkla mücadele ederken, kafasında şapkasıyla ve elinde gitarıyla yine konserlerine devam ediyordu. Şu hayatta en sevdiği şey rock yapmaktı ve ne de olsa bunu en iyi şekilde şekilde yapıyordu. Kazım Koyuncu gerçek bir sanatçıydı ve biz sevenlerine her daim umut olmuş, yaşadığı onca zorluğa rağmen o sımsıcak gülümseyişini bizlerden hiç eksik etmemişti. Ona olan sevgimiz çok büyüktü ve anlatılmazdı, bu sevgiyi ancak horonuna dâhil olanlar anlar.

10 Sözüyle 7 Notada Bir Karadeniz Çocuğu: Kazım Koyuncu

Bizler onun tekrar iyi olacağına inanıyorduk çünkü Kazım Koyuncu gibiler dünyaya binde bir gelirdi. Söyleyecek sözleri her daim olan ve dünyaya anlatacakları, aktaracağı, umut ve yarınlara söyleyeceği şarkılar da asla bitmezdi fakat bir Haziran sabahı hiç ummadığımız bir haber aldık. Tarih 25 Haziran 2005, o gün Kazım Koyuncu dünyaya veda etti. Testis kanserinin akciğer kanserine dönmesi onu 33 yaşında hayat aramızdan aldı fakat hiçbir zaman unutulmadı.  Şarkıları Hes projelerine karşı eylemlerde, grevlerde; posterleri münibüs camlarında, Gezi’de ve isyanın olduğu her yerde bizlerle olmaya devam etti. Kazım Koyuncu harika bir insan, gerçek bir sanatçı, gerçek bir rocker, gerçek bir devrimciydi. O gün de biliyorduk bugün de bunu çok iyi biliyoruz. Kazım Koyuncu ve onun gibi büyük değerler asla ölmez, her daim yarınlara yön olur, ışık tutar, her Haziran’da toprakta filizlenir ve bir çiçek olur açar. Kendisini derin bir özlem ve saygıyla anıyorum…

Kazım Koyuncu Diskografi,

Dinmeyen – Sisler Bulvarı (1996)

Zuğaşi Berepe – Va Mişkunan (1995)

İgzas (1998)

Brüksel Live Konser (1998) Sadece 130 adet sınırlı basılmış ve bir daha çoğaltılmamıştır.

Salkım Söğüt 2

Salkım Söğüt 4

Kazım Koyuncu – Viva (2001)

Umay Umay – Ağzı Bozuk Aşk Mektubu (2002) ‘’Albümde bulunan Gyuli Çkimi isimli şarkıda iki sanatçı buluşmuştur.

Kazım Koyuncu – Hayde (2004)

Dünyada Bir Yerdeyim (2006)

DVD

ŞARKILARLA GEÇTİM ARANIZDAN (3 Dvd) Kalan Müzik

FİLMLER

Yağmur Kıyamet Çiceği (2014)

KİTAPLAR

Yağmur Kıyamet Çiçeği – Onur Aydın

Kazım’ın Sevdası – Uğur Biryol

Kazım Koyuncu / Didou Nana – Birol Öztürk

Şair Ceketli Çocuk – Arzuka

DeliKasap 19. Yıl Koleksiyon Sayısı’nı sipariş vermek için;

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın