Kurtalan Ekspres ve Pentagram ile müzik dolu bir hafta sonu

Sizi bilmiyorum, ama bu hafta sonu benim için gayet iyi geçti. Önce cuma günü, Kadıköy Shaft Bar’da Kurtalan Ekspres ile Murat İlkan’ı, sonrasında da cumartesi günü Volkswagen Arena’da Pentagram’ı dinledim. Aslında şu an bile tarifi zor duygular içindeyim ve sanırım amacım size duygularımı ifade etmek değil. Belki bir bencillik bu. Öte yandan, çok da umrunuzda ya(!), her neyse…

Önce Kurtalan Ekspres ve Murat İlkan

Yeni nesil Kurtalan Ekspres’e “Kadıköy’deki saklı hazine” gözüyle bakıyorum ve bu hazine, sanki, yani bana göre, yalnızca Shaft Bar’da açıyor kalbini. Boylu boyunca, sıcaklığını da, yakınlığını da hissediyorsunuz. Sanırım yaklaşık 40 kez izledim grubu. Her seferinde çok iyiydiler, ama Shaft konserleri benim için çok özel.

Küçükken “Dönence” klibini izlerken, bir yandan da pijama lastiğimi çekerek bass gitar çalmaya çalışırdım kendimce. Bunu Ahmet Güvenç’e anlattığımda gülümsemişti. Düşünün ki 22-23 sene önce 51 ekran, tüplü bir televizyondan Dönence klibini izliyorsunuz. 22-23 yıl sonra ise o şarkı hâlâ inanılmaz seviliyor, biliniyor ve Ahmet Güvenç ile karşı karşıyasınız.

Davulda, Cem Karaca’dan Barış Manço’ya, Erkin Koray’a kadar dev isimlerle yıllarca çalışmış Sefa Ulaştır var. Kitabı yazılacak müzik adamlarından biri. Kendisiyle tanışıp saatlerce sohbet edebilme şansına eriştiğim için çok mutluyum. Davulu başında zaten bambaşka biri. Daha önce de söylemiştim, tekrar söylüyorum.

Klavyelerde 70’ler esintili Bülent Güven var. Bu adama dikkat edilmeli bence. Zira kendisine “Joker” diyorlar. Yalnızca klavyelerle değil, birçok enstrümanla alıp başını gidebiliyor. Göğe Selam albümlerinde etkisi çok fazlaydı. Yeni albümde de ondan beklentim yüksek. Bu son konserde yanımda sevgili arkadaşım Mustafa Aypolat ve sevgili eşi Nihan da vardı. Dikkatlerini çeken ilk detay, Güven’in harika klavye tonları idi: “Abi şarkıların orijinalindeki gibi, aynı tonu tutturmuş ya….”

Lead vokalde Tolga Akyurt’u izliyoruz, daha doğrusu önce harika sarı uzun ve kıvırcık saçlarını, daha sonra kendisini izliyoruz. Apsent grubundan da tanıdığımız Akyurt, Kurtalan Ekspres’teki ikinci dönemini yaşıyor. Güzel de performans sergiliyor, ama ne zaman ki sahnede Ahmet Güvenç ile iddiaya tutuşsalar (Dere Boyu Kavaklar – Kolbastı), yenilen taraf olmaktan da kurtulamıyor.

Güvenç’in şefliğindeki Kurtalan Ekspres’e bir de yeni isim dahil oldu. Aslında çok tecrübeli bir isim, Akın Eldes! Onu da Kurtalan ile ikinci kez izleme şansına eriştim. Hakkında yorumum, “çok tutkulu” çalıyor. Bazen parmaklarının uçlarında, bazen hayali bulutların üzerinde. Öyle net doğaçlama soloları var ki, of!

Ve gecenin müthiş konuğu Murat İlkan! Önce konseri sahne kenarında, yanımda takip etti, sonra da sazı eline alarak sahneye fırladı. “Uzun İnce Bir Yoldayım”ı çok içten söylüyor. Her performansı güzel, ama bu başka bence. Ve tabii Murat İlkan denilince harika saçları ve inanılmaz şeker kişiliğini unutmak mümkün değil. Bu da sanırım İlkan’ın Shaft’ta Kurtalan ile verdiği ikinci konserdi. Onunla bundan birkaç sene önce Hard Rock Cafe’de tanışıp sohbet etme şansım olmuştu. Bir sanatçı düşünün ki hayranının (yani benim) gelişini odanın kapısında, ayakta bekliyor. İçten, samimi, müthiş insan!

İki saat civarı süren müzik ziyafetinde Barış Manço, Cem Karaca ve Led Zeppelin şarkıları dinledik, hiç yorulmadık. Sürekli “İngilizce şarkı çalın” diye bağıran bir turist arkadaşın da isteği gerçekleşmişti böylece. Gerçi, o şarkılardan kısa süre sonra, alkolü fazla kaçırmış bir amcamızın içkisi yüzüne döküldü. En son gözlüklerini siliyordu. Amca ise halaya geçmişti artık…

Final şarkısı yine efsane Gülpembe! Ardından ise, 10. Yıl Marşı’nı söyledik. Tıka basa dolu olan Shaft’ta bir harika konser daha geride kalıyordu, ama devamı gelecekmişçesine… “Mişçesine” kısmı fazlalık aslında.

Öte yandan yine Kurtalan Ekspres ekibinden sevgili Volkan Sevig, Melih Erdem ve Kadir Berberoğlu da iyi ki varlar!

kurttt

 

 

 

 

 

 

 

 

Pentagram, Pentagram, Pentagram… Dırın dın dın dın dırın dın dın dın dın dırın dın dın dın dırırırırırırım (“Bir” şarkısının girişi eşliğinde).

Benden 1 yaş büyük olan Pentagram, kısa süre önce “Akustik” albümünü satışa sunmuştu ve şimdilerde de Akustik konserler veriyor. Bu konserlerin en güzel tarafı ise, “Albümde keşke şu da olsaydı” denilen şarkıların akustik versiyonlarının çalınması. Ve bir de Demir Demirkan diyebilirim, kendi adıma. Zira onun ismi duyurulana kadar bilet almamıştım (Vurmayın).

Demirkan, konserleri ve müzik çalışmaları sebebiyle sıklıkla yurt dışına gidip gelen biri. Bu sebeple de Pentagram’la sahne alması kolay olmuyor. İşte bu anlamda da Volkswagen Arena’daki konser önemliydi, çünkü sahnede ilk kez Demir Demirkan vardı. Bu arada, mayıs ayında gerçekleşecek konserlerde de Demir Demirkan’ın sahne alacağını belirteyim. Nereden mi biliyorum? Yahu hepiniz oradaydınız, konser esnasında kendi söyledi ya?

Konser alanı neredeyse tamamen doluydu. Ben tribünden bilet aldığım için ilk etapta sahneyi biraz uzak düşünsem de aslında bu akustik konseri oturarak izlemenin keyifli olacağı fikrine kısa sürede kendimi ikna ettim. Konser başlamadan hemen önce, etrafta Şebnem Ferah, Koray Candemir, Harun Tekin gibi ünlü isimler geziniyordu. Bence bu çok güzel bir görüntü.

Ve birden tavandaki ekranda (adı her ne ise onun), geçmişten günümüze Pentagram’ı anlatan bir video dönmeye başladı, ki müzikle birlikte tüyler diken diken oldu yahu. Müthiş dakikalardı.

Konser başladı, herkes sahnede kendi ışığını yansıtıyordu adeta. Murat İlkan harika görünüyordu ve vokaline bir kez daha hayran kaldık. Ogün Sanlısoy, bir yandan da gecenin sunuculuğunu üstlenen kimliği ile oradaydı ve “İzmir’in dağlarında da çiçekler açar.” Gökalp Ergen hem vokali hem de gitarıyla oradaydı. Demir Demirkan genellikle seyirciye değil de gruba dönük şekilde gitar sololarını ballandırırken Metin Türkcan ise bambaşka dünyalara gülümsüyordu.

Ne var biliyor musunuz? İyi ki “Anatolia’yı” Şebnem Ferah değil de Pentagram söyledi. İyi ki “Bir”i yine Murat İlkan ile Ogün Sanlısoy söyledi. İyi ki 25 yıl sonra Demir Demirkan ile Ogün Sanlısoy’u “Fly Forever” çalıp söylerken izledik. Tabii ki vatani görevini yaparken şehit düşen Ümit Yılbar da unutulmadı.

Canımı biraz sıkan bir detay ise, ekranlarda canlı olarak yansıtılan görüntülerin zaman zaman müzikle tamamen alakasız olmasıydı. Misal, Demir Demirkan solo atıyor, ama o sırada ekranda Gökalp görünüyor. Yahu ben niye o solo parmaklarını göremiyorum o esnada? Yine, yanlış hatırlamıyorsam Tarkan Gözübüyük’ü ve Cenk Ünnü’yü yalnız olarak ekranda hiç görmedim. Bu arada Cenk ağabeyin yanaklar süper.

Sonuç olarak, güzel müziğimiz var. İyi ki!
pi

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın