Pentagram Beklenti ‘Sur’larını Yıktı Mı?
Selamlar! Öncelikle Boğaziçi Üniversitesi rektörünün bizi rock ve metal müzikten soğutmalarının derin etkilerini yaşadığımız şu günlerde müzik konuşmak ne kadar mümkün olur bilemedim ama müzik konusundaki hayranlıklarımın zirvesinde yer alan Pentagram, yeni albüme doğru ilerlerken ikinci teklisini yayınladı ve bunun haber değeri kadar yazmaya da değer bir durum olduğu apaçık ortada. Boğaziçi demişken yazıya başlar başlamaz Boğaziçi’nde özgür bir eğitim için mücadele veren bütün akranlarıma saygılarımı sunmak istiyorum.
Pentagram, hem geçmişteki albümleriyle hem de günümüzdeki varlığıyla ülkenin en önemli müzik gruplarından biri. Hatta DeliKasap okurlarının birçoğuna göre memleketin belki de en önemli müzik grubu. Bu durum böyle olunca ve grup yaklaşık sekiz seneden uzun bir süredir şarkı yayınlamadığı için hem ‘Bu Düzen Yıkılsın’ için hem de ‘Sur’ için beklentiler ve bu beklentilerin yarattığı duyguların şarkılar yayınlandıktan sonraki ilk izlenimlere yansıması da bir hayli kuvvetli oldu. Henüz albüm değil de tekliler halinde dinleyebildiğimiz için Pentagram’ın uzun yıllar sonra Ozan Tügen ile birlikte dokuz kişilik kadrosunun ortaya koyduklarını derinlemesine irdelemek şu aşamada mümkün değil. Ama ilk tekliyi de anarak özellikle yeni yayınlanan ‘Sur’ özelindeki beklentileri ve tepkileri çift yönlü olarak tartışabiliriz.
Öncelikle şunu söylemek gerek ki ‘Bu Düzen Yıkılsın’ gerçekten Pentagram’ın daha önce hiç yapmadığı türde bir şarkı oldu. Şarkının uzunluğundan tutun da şarkı sözlerindeki tavrın değişimine kadar grup birçok anlamda yeni bir tarz ile karşımıza çıktı. Sekiz senedir yeni bir Pentagram şarkısı dinlememiş olan ben, o şarkıyı ilk dinlediğimde bu nedenle epeyce bir boşluğa düşmüştüm ancak müzikle ilgili en önemli tutumum ısrarcılık olduğu için şarkıyı önyargılarımı yıka yıka tamamen kendi başına değerlendirene kadar sanırım yüzden fazla kez dinledim. Bu anlamda şarkıyı bir yönden eleştirebilirim çünkü eski albümlere kıyaslandığında “yoğunluk” olarak bu şarkının epey yüzeysel kaldığını düşündüm. Sözler, yaşadığımız dönem ve gündem içerisinde çok değerli bir içeriğe sahip ancak bunu hayata karşı duruşumuzdan, düşüncemizden öte bir Pentagram şarkısı olarak değerlendirdiğimizde Pentagram, bize düşünecek ve alt metinleri didikleyecek hiçbir şey bırakmadan ilk defa “DAN” diye geçirmişti şarkının hissiyatını. Bu olumlu karşılandı ve Pentagram gibi düşünen herkes tarafından “Helal olsun valla!” olarak yorumlandı ki o çerçevede düşününce ben de büyük bir saygı duyuyorum. Ama bundan bağımsız değerlendirildiğinde ortada bir tarz değişimi vardı ve bu şarkıdan bu saptamayı çıkarmak fazlasıyla mümkündü.
Bu anlamda insanlardan gelen eleştiriler de gruptan beklentilerin yüksek olmasından kaynaklı olarak hızlıca geldi. ‘Unspoken’ ya da ‘Trail Blazer’ gibi artık memleket müzik tarihinde birer klasik olarak yer edinmiş olan albümleri üreten bir gruptan söz edilince de Pentagam’ın geçmişteki albümleri fazlasıyla tabulaştırılan bir grup haline gelmesi kaçınılmaz oluyor. Bunu doğru ya da yanlış bulmuyorum çünkü müzik zevki insanın kendi ruh haliyle kendi içinde oturttuğu bir şeydir. Herkes farklı yaklaşabilir. Ancak durum bu olduğunda sevdiğimiz grup yeni bir iş çıkardığında tepkilerimizde iki ayrı uca savrulmamız fazlasıyla muhtemel olabiliyor. Daha önce de çokça savunduğum bir fikrim var: Yeni yayınlanan bir şarkıyı on dakika özümsemek ve hele hele bu şarkı hakkında kesin çizgilerde yorum yaparak “mükemmel” ya da tam tersine “rezalet” diye tanımlamak, en azından bana göre mantıksız. Bu paragrafta fazlasıyla orta yolcu gibi takıldığımın farkındayım ancak bir şarkıyı yüz kere dinlemeden onun hakkında yorum yapmayan birisi olduğum için yapabileceğim bir şey yok. Bazen gri alanlarda gezinmek de faydalıdır.
‘Sur’ yayınlanmadan önce de ‘Bu Düzen Yıkılsın’ yayınlanırken hissettiklerimi ve çevremdeki yorumları anımsayarak kendimi yeni bir tarza daha hazırlanmış bir şekilde bulduğumu ve yeni şarkıyı o şekilde beklediğimi söyleyebilirim. Bu sefer net olarak eski şarkılara hiç benzemeyecek bir şey geleceğini düşünüyordum çünkü. Bu durumda da eski şarkılarla kıyaslamanın doğru olmayacağına inanarak değerlendirme ölçülerimi geçmişten bağımsız yeni bir şarkı dinlemek üzerine tasarladım. Çünkü bunu yapmadığımız zaman yeni şarkıları kendi özelinde doğru değerlendirmek için imkanımız olmuyor. ‘Lions In A Cage’ ya da ‘Fall of A Hero’ gibi şarkıların daha müthiş olması, yeni Pentagram şarkılarını itibarsızlaştımamız için yeterli bir sebep değil bence. ‘Sur’ ise ana melodisi ve şarkının genel hissiyatı bakımından bence ‘Bu Düzen Yıkılsın’ kadar sert değil ama daha yoğun bir şarkı olarak farklı bir tarz sunuyor. Kendimi farklı ve yenilikçi bir şey dinleyeceğime hazırladığım için bu sefer ilkinde olduğu gibi boşluğa düşmedim ve şarkıya daha kolay alıştım. İlk izlenim olarak bakıldığında çok daha iyi bir başlangıç olduğunu söyleyebilirim ama şu an ikisini de son günlerce defalarca kez dinlemiş biri olarak ‘Bu Düzen Yıkılsın’ için benim daha çok beğendiğim bir şarkı olduğunu söyleyebilirim. Sözlerindeki handikapları bir kenara bırakırsak ‘Bu Düzen Yıkılsın’ enstrümantal açıdan keskinliğiyle ve ritimleriyle beni baya etkiledi. ‘Sur’ içinse sözlerini daha çok beğendiğimi söylesem de benim için müzikalite daha ön planda olduğu için ‘Bu Düzen Yıkılsın’ yeni albümün ilk teklisi olarak şu an için daha önde görünüyor benim için. Gerçi ‘Sur’ da onun kadar kulağıma oturduğunda fikrim değişir mi değişmez mi göreceğiz. ‘Sur’ için sosyal medyada “Ogün Sanlısoy şarkısı gibi” şeklinde bir benzetme yapıldı. Buna kısmen katılsam da tamamen aynı fikirde değilim. Ben şahsen grubun son yıllarındaki kalabalık kadrosuna rağmen Gökalp Ergen’in tek başına solist olduğu döneme ait tarzın daha ön planda olacağı şarkılar bekliyordum. Belki albüm çıktığında beklentim ayarında bir şeyle karşılaşabiliriz bilemiyorum. Ayrıca ‘Bu Düzen Yıkılsın’ için Murat İlkan’ın söylediği bölümü, ‘Sur’ için de Gökalp Ergen’in söylediği bölümü çok sevdiğimi belirtmeden edemeyeceğim. İkinci kıtaya dair bir takıntım varsa ondandır; yoksa da öyle denk gelmiştir ama nedense o kısacık bölümleri defalarca kez dinleyesim geliyor.
Şarkılara gelen eleştirilerden yola çıkarak söylemek istediğim bir iki şey var. Şunu söyleyeyim ki benden Unspoken veya MMXII albümlerindeki sevdiğim şarkıları ve bu iki şarkıyı kıyaslamamı isteseler tabii ki bunun sonucunda ne diyeceğimi söylememe gerek bile yok. Ben halen her gün ‘In Esir Like an Eagle’ ve ‘Wasteland’ dinleyen biri olarak grubun en iyi beş şarkısını sıralasam bu ikisini de oraya dahil ederim. Ama grubu on iki yıldır fanatiklik düzeyinde takip eden ve hayranı olan benim bu zevklerim, grubu ilk iki albümüyle tanımış olan “oldschool” metalci abilerimiz ve ablalarımız tarafından kuvvetle muhtemel çok sert eleştirilere maruz kalıyordur. 34 yıllık bir grubun sekiz yıl aradan sonra yaptığı yeni şarkılara “Pentagram şarkısı değil?” diyebilmemiz için Pentagram’ın bundan önceki yaklaşık altmış adet şarkısının da birebir aynı olması gerekiyor. Pentagram ve Trail Blazer albümlerini seven biri için Anatolia, Unspoken ve Bir’i kabullenmek çok zor olmuştur; Bu üç albümü seven biri belki de MMXII’yi elinin tersiyle itmek istemiştir ama bununla beraber grubu MMXII ile tanıyan gruptaki insanlar da ilk albümleri asla Pentagram albümü gibi görmüyor olabilir. Özellikle faaliyet gösterdikleri ülkede ya da küresel ölçekte popüler olmuş gruplara bu tarz bir eleştiri çok fazla getiriliyor. 34 yıl içinde dünya değişiyor, bir hafta içinde bireyler olarak hayatlarımız değişebiliyor. Bırakın şarkıların Pentagram şarkısı olmasını, Pentagram bile aynı Pentagram olarak kalmıyor doğal olarak. Pentagram kimimize göre ilk albümü yapan Pentagram, kimimize göre ise esas Pentagram, ‘Unspoken’ ve ‘Bir’ albümlerini yayınlayan Pentagram. Her dönem farklıdır ve farklı şeyler sunar. Bahsedilen kıyaslara girersek benim için de ‘Unspoken’ gibisi çok zor gelir ama Pentagram, ‘Unspoken’ albümünü yaptı diye bütün müzik yolculuğunu bunu devam ettirmek üzerine mi kurgulamalıdır? Esas soru bu bence.