Simayen Biliyorum da Beşer’den Dinlesem Tanırım
Murat Beşer, müzik sevdalıları, emekçileri üzerine bir kitap yazmış; müzik dinlemeye de çok yakışan bir kitap. Müzik derken de öyle az buz meselelerden bahsetmiyoruz. Embyro’dan Zen’e, Grup Çığrışım’dan Bolt Thrower’a… Kendisi de zaten şöyle diyor: “Okuyucu kitapta geçen müzik parçalarını derlerse, kitabı bitirince keşfedebileceği ciddi bir listeye sahip olur.” Anlatılar esnasında, Carcass dinlerken gülümseyebilir, Judas Priest “Turbo”da hışımla zıplama isteği duyabilirsiniz. Dokundurtmalar, doğaçlama yaratıcılığı ve inceliğinde, hak vermeler zarifce, kozmosun bahşettiği plaklara sahip olmaya duyulan mahcup sevda ise ağız dolusu melodiyle yazılmış. Öyle anılar ve deneyimler var ki kitapta, sadece kaybettiğimiz değerleri düşündürtmüyor; gitgide değersizleşen, “ütüsü” (s.205) bozulmuş dünyaya, müzik sahnelerine küfrettiriyor. Ütülenen o zamanlar sadece sahne kıyafetleriymiş; şimdi ise kafalarımız. “Düze çıkma, yola girme” kavgası almış başını gidiyor. Kitabın hem ilk çıktığında hem de baskıları yapılmaya devam ettiğinde neler olmadı, kimler gitmedi! Ağlamayalım da ne yapalım Amon Düül dinlerken…
Uzun zaman önce Murat Beşer’e birkaç meramım için e-posta yazmıştım. İncelikle ve doyurucu bir şekilde yanıtlamıştı sorularımı. Bir tanesi Uzelli’den çıkan YUHU kasetleriyle ilgiliydi. Kasetlerin artık bozulmaya yüz tuttuğunu, Uzelli’nin ne zaman bunları tekrar müzikseverlere sunacağını sormuştum. Kitapta ayrıntılı bir şekilde yer alan Uzelli Kaset bölümünü okurken, aklım hem YUHU’da hem de uzun yıllar önce grubun sahne aldığı Caravan’da geçirdiğim zamanlara gitti. Bir yandan bunları düşünüyordum bir yandan da YUHU’nun nerede olduğunu. Bence kitap, o yılların hakkını vermek ve “yoldan çıkmak” için çok mu geç sorusunu sordurduğundan kafa açıcı. T2 Trainspotting izlerken yaşanan karmaşık duygulara benzer bir deneyim de sunabilir kimi okuyucuya.
Ankara Talip Sineması’ndaki 1993 Laneth’li festivalde ben de vardım. 15 yaşındaydım. Arkadaşımın “sayesinde” balkondan izledim. Nereden bileyim Parkinson Şeref’in kasklarla dövüldüğü esnada, neler oluyor diye sormak yerine orada olmanın bazı deneyimleri daha farklı kılabileceğini? Olaydan çok sonra bile “kaskla adam dövdüler o festivalde” diye az lafını çevirmedik. Neyse ki varlık, o anda oralı olmasa da, orada olanların deneyimleriyle, o zamanı başka açılardan görebilme olasılığına erişebiliyor. Bu olasılığı, anımsama konusunda sidik yarışı halinde olanlarla değil de değerleri önemseyenlerle deneyimlemek, geçmişle bambaşka bir iletişim şansı sunuyor.
Murat Beşer yeri geldi mi simaların varolduğu diyarlara yeri geldi mi terk-i diyarlarına selam çakıyor. Misal ben Ankara bebesiyim. Kitaptaki iki sima ile kurduğum müzikal ilişki Hammer ya da Atlantis’e göre daha sıktı. Hayri’den çekme kaset aldım, fotokopiyle çoğaltılmış şarkı sözleriyle meseleyi anlamaya çalıştım; Shades Süleyman’dan CD alıp, tişört kuşandım. Fakat asıl mevzu, anılarımızı, anlatılarımızı ya da paylaşımlarımızı sadece kendimize yormak değil de dâhil olduğumuz müzik dünyasının neresinde var olduğumuz ya da neleri paylaşabildik olmalı. Bu soruyu seçilen her simanın hikayesi üzerinden kendimize sürekli sormalıyız. Rock Dünyası’nda her diyardan sima olduğu konusunda hemfikiriz. Misal, meseleyi adil ruhlarıyla hissedip, işi layıkıyla yapanın kim olduğu bilinsin diye Bursalı Anadolu Pop hayranı Hüseyin’in gönderdiği mektuba son kertede bakıp röportaja Mısırlıoğlu soyadını ekleyen de var ya da “senin dergiler çok sattı, benimkiler elimde patladı” diye dara düşenin karşılığını vermemekte sıkıntı görmeyen de. (s.213-214)
“Yoldan çıkmışların” geçmişte ya da şu anda var etmeye çabaladığı müzik sahnelerinin içindeydik, içindeyiz. “Mertlik” yapmanın ise o günlere göre kıyasla daha kolay olduğu zamanlardayız. Takas pazarlarının “korunaklı” zamanları değilmiş o dönemler; üç beş kuruş harçlıkla dönme niyetiyle yola çıkılıp daha fazla müzik ve dostla eve dönülen zamanlarmış. Şimdi bolca atıp tutup eve boş ve yalnız dönüyoruz. Çoğu konuşulanı da zaten ya dinlemiyor ya da unutuyoruz. Müzik mi? YouTube ile eş anlamlı gibi oldu neredeyse!
Müzikle yollarını döşeyen ve yoldan çıkanların, Murat Beşer’in deyişiyle “meloman”ların hikayeleri bunlar. Kimisi bu yoldan dönmüş, kimisi mum gibi sönmüş olsa da hikayeleri öğretmeye devam ediyor.
Evet, doğru “O zaman sokak çok canlıydı, insanı fikren de besliyordu.” (s.252)
Fikir de biziz zikir de arkadaş…
Beşer, Murat. 2016. Yoldan Çıkmış Simalar. İstanbul: İletişim.