TÜRKİYE PUNK HARİTASI 1- 90’lar
“Punk” esasen 70’lerin başında İngiltere’de ve hemen hemen eşzamanlı olarak ABD’de ilk kez ortaya çıktı. Gençlik alt-kültürleri içinde en uçuk akımlardan biri olan Punk’ın erken dönemdeki felsefesi ise “hiçlik” ya da “no future” anlamını taşıyordu. Punk kavramı için kimle nasıl başladığı belli olmayan bir akım veya yaşam felsefesi de diyebiliriz. Türkiye’de Türkçe Punk mevzusuna dalmadan önce “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” sularına da biraz yelken açmak şart…
70’lerde İngiltere’nin bulunduğu sosyo-politik durum içerisinde tırmanan şiddet olayları, yıllardır süregelen grevler, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yıkımın hâlâ devam ediyor olması, ülkede adeta bir kaos ortamı yaratmak üzereydi. İşte böyle bir ortam içerisinde aileleri işçi sınıfından olan dört gencin katılımıyla Sex Pistols oluştu. Punk’ın müzik tarzını yaratanların New Yorklular olduğu, politik tavrını ve renkli görünüşünü yaratanların ise İngilizler olduğu genel kabul gören bir kanıdır.
İlk çıktıklarında, başlangıçta o devrin “Çiçek Çocukları”ndan pek farkları yok gibi düşünülebilirdi. Ancak daha ilk konserlerinden itibaren yakaladıkları kitle ve ortaya çıkış ideolojileri, onların diğerlerinden farkını açıkça ortaya koydu. Müziklerinde, “Ben bir deccalim, ben bir anarşistim” diye bağıran gençlerin, diğer müzisyenlerden farklı olmak için marjinal bir havaya giren insanlar oldukları elbette ilk akla gelen yorumdu; ancak bir süre sonra Britanya halkı için bu durum hem oldukça ciddi hem de ciddiyetsiz bir hal aldı. Gençlerin bu şekilde direkt eleştirel/grotesk sözlerle bezenmiş şarkılar yazması, otorite karşıtı propagandaları doğal olarak karmaşa içinde olan İngiliz toplumunda geniş yankı uyandırdı. Bu durum da olayın ciddi yanıydı. İnsanların karşılarına çıktıkları zaman gösterdikleri tavırları, konuşmaları ve hareketleri işin ciddiyetsiz yanını oluşturuyordu.
Artık punk bir müzik çeşidinden ziyade bir yaşam tarzı olmuştu. Onlara karşı eleştiriler arttıkça onların da eleştiri ve otorite karşıtı propagandaları aynı şekilde arttı. Aslında üzerlerinde yırtık elbiseler taşıyan, saçları boyalı, bakımsız, çengelli iğnelerle piercing yapan bu gençlerin “genelden farklı olma arzusu” elbette ki vardı. Ancak Punkların yitik insanlar oldukları, asi tavırlarına dair önyargılar, “Punk” kavramına dair konuya felsefi olarak yaklaşmayan herkesin Punkları kolayca, “Sadece farklı görünmek isteyen zibidiler” olarak yaftalamasına neden oluyordu. Oysa 20. yüzyıl için çok önemli olan birçok olayın arkasında bu ruh ve kendin-yap felsefesi vardır. Gezi Direnişi de bir kendin-yap fikriyatı etrafından ilerlemiş ve adeta Punk dokusunu yaşatan bir eylem olarak tarihe kazınmıştır.
1979 yılında Sex Pistols’ın dağılmasının ardından Punk akımı tüm Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde tamamen duyulmuştu. Ancak 80’lerle beraber herkes Sex Pistols’ın kısa süreli bir parıltı ve ardından da sönüş olduğunu düşünmeye başlamıştı, çünkü “devam ettiren” kimse yoktu ve karşıt tepkiler de çok yoğundu. Hatta o devirde, tarih sahnesinde, müzik adı altında 20. yüzyıldan bahsetmek gerekirse, kesinlikle unutulmayacak bir laf olan “Punk öldü” lafı ortaya atıldı. Ancak 80’lerin ortasından itibaren yeniden beliren Punk ışıltısı çok kuvvetli ve kesinlikle ölmeyecek şekilde tekrar ortaya çıktı. Aslında Punk ruhunu 75 ve 85 yılları arasında Sex Pistols’tan tutup The Clash’e, oradan da Ramones’a uzatabilir ve bu sayıyı artırabiliriz.
21. yüzyıla gelindiğinde Punk akımı ve ruhu hiçbir şey kaybetmemiş olarak birçok alt tür başlıkları altında ideoloji ve felsefesini devam ettirmektedir. Aslında yaşadığı dünyayı, içerisinde bulunduğu durumu, insan-toplum ilişkilerini, hiçliği ve kendin-yap akımını aklı başında oturup düşünen her insan, bir süre sonra yanlış giden bir şeylerin olduğunu ve toplumun ne yazık ki belli bir otorite tarafından sürüklenen bir çeşit sürü olduğunu anlar. İşte gerçeği o anda kavrayan bir insan bahsedilen bu konu hakkında böyle bir yorum çıkardıysa o kişi müziğini dinlemese bile bir Punk olmuştur demektir. Gerçekten Punk akımı otoriteye boyun eğmenin insanın kendi sonunu getirdiğini belirten en somut örnek olmuştur ve olacaktır. Bu yazımda aslında Türkiye’de 1975’ler ile ortaya çıkan bu müziğin 1980 Darbesi ile önüne set vurulsa da günümüze kadar uzanan Türkiye Punk güncesini ve haritasını çıkaracağım.
Punk, kendi giyim tarzı, felsefesi, edebiyatı (fanzinler), dansları (Punk showları) ve görselliği ile sağlam bir alt-kültür oluşturmuştur. Dünyada bu müzik türünün yayılması, Türkiye’de de etkilerini göstermeye başlamıştı. 1970’ler ile beraber Türkiye’de Saykodelik ve Rock’n’Roll türü ortaya çıkmaya başlamıştı fakat bunun yanında Tünay Akdeniz ve Çığrışım’ın 1975 yılında ortaya çıkardığı 45’lik, Türkiye’de (müzikal olarak değil ama tavır olarak) Punk rock türündeki ilk deneme olarak karşımıza çıkmaktadır. Tünay Akdeniz ve Çığrışım, 1975-1978 arasında 3 adet 45’lik yayınlamışlardır. 1975 yılında “Mesela, Mesele” ile müzik piyasasındaki çıkışlarını yaptılar. Tünay Akdeniz ve Çığrışım için Türkiye Punk Rock müziğinin büyük babası desek yeridir. Nitekim, Türk-Alman kuruluş Ironhand Records tarafından Kasım 2017’de “The Godfather of Turkish Punk” adı altında LP olarak bir plak tekrar piyasaya sürülmüştür. 1970’ler Tünay Akdeniz dışında Punk müzik açısından Türkiye’de gelişme gösteremedi.
1990’lar
1980 Darbesi sadece ülkenin geleceği ve politikasına ket vurmadı, tüm kültürel yapılara ve tabii ki doğal olarak müzik kültürünün önüne de engeller çıkardı. Çünkü darbeyle beraber 1960’larla beraber birikim halinde gelen müzik gelişimi engellenmişti. Ekonomide “Özal Tontonluğu” ile özelleştirmeler ülkeye girdi, müzikte ise “arabesk yavşaklığı” işçi sınıfını kaderciliğe hapsetti. Dünyanın birçok yerinde kazanılan kazanımlar geriye götürülmeye başlandı. 1980 sonları 1990 başlarında ülkenin görece rahatlamasıyla Punk tekrardan ortaya çıktı. O dönemlerde de Türkiye’nin dört bir yanında Punk, Rock, Metal sahneleri ortaya çıkmaya başlamıştı. 90’lar kuşağına salt bir kayıp kuşak diyerek anti bir anlam yüklemeden aslında dönemin karşı-kültürel gençliğinin kapital anlamda olmasa da bir şeyler başardığını ve mikro-özgürlük alanları oluşturduğu ortada. Gelin bu grupları beraber tanıyalım.
Rashit: 1993 yılında Tolga Özbey önderliğinde Adem Kurt, Murat Yeşil, Gökhan Tunçişler tarafından İstanbul’da kuruldu. 80 sonrası dönemde, doksanların başında kurulan ilk Punk gruplarından olan Rashit, daha Türkiye’de albüm çıkarmadan 1996 yılında Fransız müzik şirketi olan Darbouka Records’tan “Kadıköy’den Hareketler” isimli albümü yayınladı. İlk yasal albümü ise Aksi İstikamet adıyla çıktı. Günümüzde halen müzik yapmaya devam eden grup, kuruluşundan itibaren Punk’ın kendin-yap kültürünü yaşamaya çalışmakta, bu tavrı geliştirmekte ve eski tavrına göre biraz “sakinleşseler de “Punk” kültürüyle iç içe geçmektedirler. 90’larda Kenan Evren faşist darbesinin etkisi sansür ve baskılar ile devam ederken grup üyeleri her yerde alternatif sahneyi korumaya ve geliştirmeye çaba gösteren bir çete gibi nam salmışlardı. Bazen Kadıköy’de bazen Sultanahmet’te bazen de Anadolu turunda sağ cenahın saldırısına uğrasalar da özgürlüğün yanında oldular. Günümüzde halen müzik yapmaya devam ediyorlar ama Türkiye’de katilin adı halen belli değil. Kurulduğu günden bu yana Telaşa Mahal Yok, Adam Olmak İstemiyorum, Her Şeyin Bedeli Var, Dinazor, İnsan Neslinin Sonu çıkardıkları albümlerdir.
Radical Noise: 1992 yılında İstanbul’da kuruldu. Hardcore Punk sahnelerinin öncü isimlerinden oldular. Emre Şahin, Sinan Ünal öncülüğünde kuruldu daha sonrasında da Kerem Onan’ın dahil olması ile birlikte “Ask It Why?” grubu ile beraber 1996 yılında “Sevdasız Hayat” albümünü kaydettiler. Albümün önemli özelliklerinden biri Türkiye’de yayınlanan ilk Hardcore Punk albümü olmasıdır. Her parçasında zıp zıp zıplatan grup, politik meselelerden de geri hiç durmamıştır. Sivas Katliamı için Çığlık, Gezi Direnişi için Salla Merkezi parçasını çıkarmışlardır. 40’lı yaşlarına gelmiş olsalar da halen inanılmaz iş çıkarmaktadırlar. Grup 2020 yılında ilk defa 6 kişi ile sahneye çıktı. 14 More Reasons to Burn Us Down, Make a Wish, Plan B, End of Sustain, Split Tabe, Get It Done çıkardığı eserlerdir. En son kadroda, Kerem Onan, Ersin Çağlayan, Sinan Ünal, Engin Saatçiler, Serdar Asker, Emre Şahin ile sahneye çıkmışlardır. Koronavirüs günleri geçtikten sonra umarım yeniden sahnelerde bizleri yerimizde durdurmayacaklar. Şimdilik, salgın öncesi “o güzel günlerde”, bir DeliKasap partisinde konuk ettiğimiz grup ile yapılmış eski bir video ile yetinelim:
Athena: 1987 yılında Hakan ve Gökhan Özoğuz kardeşlerce İstanbul’da kuruldu. Aslında 1987-1997 arasında Athena grubu günümüzdeki yapısından daha farklılardı. Honnor Dimensions isimli Hardcore, Thrash soundlarını karıştırdıkları 5 şarkılık bir demo çıkardılar. One Last Breath 1993’te ilk albüm olarak piyasaya sürüldü. 1997 ile birlikte grup sanki yeniden kuruldu. Thrash Metal ve Hardcore soundundan uzaklaşıp daha Ska ve Punk Rock yapmaya başladılar. 1998 yılında Holigan albümünü çıkararak Punk sahnelerinden uzaklaşıp piyasaya adım attı Athena. Şimdilerde ise sadece sosyal medyada özgürlük bekçisi oldular ve bana göre bir kez daha Punk’ı öldürmeye çalıştılar. 8 albümü ve 5 single’ı bulunan grup 90’lar alt-kültür sahnelerinden uzaklaştıktan sonra önce jüri olarak karşımıza çıktılar, şimdilerde ise sosyal medyada kendini anlatmaya çalışıyorlar. Arada bir de Laneth gecesine çıkmışlıkları var.
Tampon: 1993 yılında ilk olarak Pigs Of Pera adıyla, davulda Evren Yılmaz, gitarda İnan Kıyıcı tarafından kurulmuştur. Daha sonra bas gitara Gaye Günay geçecek, ancak süreç içinde bas gitaristliğe Aslı Akıncı transfer olacaktır. Grup ilk kadın Punk rock grubu olarak nitelendirilmiştir. (Spinners da yine ilk kadın punk gruplarımızdandır-DeliKasap Editörlüğü) Feminizm fikri ile harmanlanan grup, kurucu kadronun iş, okul, hayat şartları gibi meseleler vesilesiyle farklı şehirlere dağılmasıyla “biraz tartışmalı” da olsa yoluna Aslı Akıncı ve arkadaşı Evren İnan temelinde yine Tampon olarak devam edecektir. Sokakta rahat yürüyememekten militarizm eleştirisine kadar uzanan konuları ele almışlardır. 2017 yılında çıkardıkları Planet Tampon adlı ilk albümleri grubun geçmişten günümüze olan işlerini içinde bulundurarak birbirinden sert ve eğlenceli parçaları ile sevenlerine merhaba demiştir.
Dead Army Boots: 1990’larda Taksim’de kurularak Asker Adam, Zaman Kötü Kolla Götü, Feyzullah gibi şarkılarının yanında Punk efsaneleri Dead Kennedys şarkılarını coverlayan gruptur. İlk konserlerinden birini Eskişehir’de bir düğün salonunda gerçekleştirmiştir. Son konserlerinde büyük bir kavganın ortaya çıkmasıyla aslında gürültülü bir biçimde tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Türkçe Punk camiası açısından yerleri her zaman “ayrı” olmuştur. Zira genel olarak sol, komünist, anarşist eğilimli punklardan çok farklı olarak grup sağcı bir tutumu benimsemiştir.
Spinners: 1988 yılında Ankaralı kadınlar tarafından kurulan Spinners grubu 1991 yılında Dig The Hole Forget The Sun adlı demo çıkardı. Bu demoda yer alan “La LaLa” adlı parça Fransa’da 500 adet basılan “Sevdasız Hayat Ölümdür” albümünde yer aldı. Grup, yine Tampon gibi öncü kadın Punk gruplarımızdandır.
Cmuk: Bir ceza kanunu gibi dursa da 1993 yılında İstanbul’da kurulan Punk topluluğu, bas gitar ve vokalde Hikmet, gitarda Timur Özselvi, bateride Okan tarafından kuruldu. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Hikmet biraderimizle ilgili delikasap’ta yayımladığımız yazı vesilesiyle Hikmet biraderimizi burada tekrar analım:
Necrosis: Yola “Radical Noise” ile çıksa da devamlılığı sağlayamadılar.
Headbangers: 1987 yılında İstanbul’da kurulan Punk grubu, söylentilere bakılırsa parasızlıktan 1994 yılında Fransa’da çıkan “Sevdasız Hayat Ölümdür” splitine kayda girememişlerdir. Bu sebeple daha önceki konser kayıtlarındaki “Suratına İşemek İstiyorum”la “Sevdasız Hayat Ölümdür” albümünde yer almışlardır. Grup üyelerinin bazıları “LSD” isimli ikinci bir grup kurmuşlardır. Anti-Özalcılık’ı ile kendilerini var etmişlerdir.
Ask It Why: 90’ların Türkçe Hardcore Punk sahnelerini sallayan gruplardandır. “Sevdasız Hayat” albümünü 1998 yılında Radical Noise ile paylaşmıştır.
Second: 1999 yılında Özgün ve Özgür tarafından kurulan Türkçe Punk rock grubu. Dinleyenleri hop hop hareketlere sürükleyen tatlı mı tatlı gruptur.
L.e.s.s: 1996 yılında kurulan grup 2001 yılında ara verip 2005’te tekrar bir araya geldiler. Türkçe Punk heyecanı yaratan Alkolik Kuşlar, Ruh Hastası ve Fabrikasyon Hatası şarkıları ile kendilerini seven insanlara neşeli sözler bırakmışlardır.
Notwithstanding: 1997 yılından bu yana faaliyette olan İzmirli Punk & Metal grubu da saygıyı hak eden topluluklarımızdan. Grupla yine DeliKasap tayfadan arkadaşların yaptığı bir röportajı daha buraya bırakalım:
Bu bölümde 90’larda Punk kültürüne müziğine katkıda bulunan birçok gruplara yer verdim. Birçok gruba da ya unuttuğum için ya da önümdeki kaynakçalarının yetersizliği yüzünden yer verememiş olabilirim. Dergimizin sosyal medya hesapları üzerinden olumlu olumsuz eleştirilerinizi, katkılarınızı da beklerim… 90’lar Punk-Hardcore sahnesi aslında dünyada önemli sahnelerden olduğunu göstermiştir. Devam edeceğiz.
Haftaya: Türkiye Punk Haritası 2- (2000’ler)…
(Bu arada, Türkiye’den ve dünyadan Punk Rock devleriyle özel röportajları, heavy metal, rap ve alternatif müziklerin yanı sıra sinema dünyası, edebiyat ve popüler kültüre yönelik özel dosyaları da içeren DeliKasap 666+1. Sayımızı edindiniz mi? Aşağıdaki link üzerinden eski ve yeni sayılarımızı edinebilir, dergimize abone olabilir, bağımsız yayıncılığı destekleyebilirsiniz.)