Umudun ve Işığın Şairi – Arkadaş Z. Özger
Heavy Metal ve Rock Müziği söz konusu olduğunda bir müzisyen olarak çok sevdiğim ve örnek aldığım isimler artık netleşmiş, onların ışığının bendeki etkisi müziğime ve karakterime yansımıştı, fakat üreten bir kişi olarak etki alanlarım sadece bu kadar mı olmalıydı?
Bunun cevabı elbette: “Hayır”dı, Ben de böylece farklı alanlara yönelerek arayışımı sürdürmeye, müziğimi ve kişiliğimi hayata dair öğrenmem gerekenlerle beslemeye başlamıştım. O günlerde çok fazla okuma alışkanlığı olmayan biri olarak bir gün tesadüfen elime bir kitap geçti.
Kitabın sahibi Nazım Hikmet’ti ve ben bu kitabı ilk önce birkaç sayfa çevirip, daha sonra içinde kaybolmuştum ve bu muhteşem kitabı okurken onun yazdığı bu eşsiz şiirlere hayran kalmıştım ve daha sonra aradığım en önemli şeyi bulduğumu fark etmiştim, o yüzden araştırmaya, okumaya ve bu büyü içinde kaybolmaya başlamıştım.
Mavi Gözlü Dev Nazım ile başlayan edebiyat ve şiir sevgim, daha sonra Can Yücel, Ahmet Arif, Küçük İskender, Ahmet Telli ve Tunay Bozyiğit gibi birbirinden kıymetli usta isimler ile artarak devam etti. Şiirleri kadar yazdıkları eserlere fazlasıyla kattıkları yaşam tarzları da beni çok etkilemiştir bu usta isimlerin ve her sol görüşlü insan gibi yazdıkları muazzam dörtlüklerde buluyordum kendimi ve bir gün bir arkadaşımın bana hediye ettiği bir dergide bir isim ile karşılaştım. O ana kadar hayatımın şairi Ahmet Arif’ti, fakat bu şair şu dizeler ile beni benden almıştı. “Pencereyi Kapama Gök Dolabilir içeri’’ işte o andan itibaren Arkadaş. Z .Özger isimli bu şairi araştırmaya karar verdim ve bu muazzam dizeleri yazan o güzel yürekli insanın 1948 yılında Bursa’da dünyaya gelen ‘’Şair’’ mahlaslı Arkadaş Zekai Özger olduğunu öğrendim. Ve bir de ‘’Sevdadır’’ isimli bir kitabı olduğunu…
Daha sonra ömrümün bir yılı bu kitabı aramakla geçti. Bulana kadar da boş durmadım, araştırmaya devam ettim bu eşsiz ruhu, kendisinin Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksekokulu öğrencisi olduğunu aynı zamanda da devrimci mücadelede aktif olduğunu öğrendim ve bu mücadelenin yazdığı diğer şiirlerinde yoğun etkilerini gözlemledim. 1971 yılında yaşanan polis baskını sırasında kafasına inen copları okudum ve ardından bugüne dair yaşadıklarını kaleme aldığı muhteşem ‘’Adak’’ isimli şiiri beni derinden etkiledi ‘’Biz üç yüz yurtseverdik” diye başlayan eşsiz dizeleriyle, sarışın, incecik görünüşün ardında kendine has şiir geleneğinde aşkta sevdada, kavgada hep iç içe olmuştur Arkadaşın.
Mesela yine ilk okuduğum zaman beni çok etkileyen bir diğer şiiri olan “Sevdadır” da “Göğü Kucakladım Sana Kokla, Açılırsın’’ diye sesleniyor umudunu ve inancını yarınlara yolluyordu adeta, evet bu güzel yürekli adam aynı zamanda bir yandan da yaşadığı dönemin solan izlerinden de bahsediyordu ‘’Yırtarak Geçiyor Kalbimizden Hayatı da Törpüleyen Zaman, Şuramızda Bir şey Var, Acıya Benzer, Umuda Benzer, Böyle Günlerde Her şey Hem Acıya Hem Umuda Benzer’’ evet “Günler Perişan” isimli bu muhteşem şiirinde acıyla umudun birbirine benzerliğini bizlere anlatıyordu.
.
Yaşamında birçok önemli nokta vardır ki şairin bunlardan en önemlisi de hiç şüphesiz küçükken yakalandığı kemik hastalığı nedeni ile uzunca bir süre annesi ile hastanede kalmış olmasıdır, annesi onun vazgeçilmezi ve en büyük aşkıdır.
“Çocuk yalnız annesine yaşar çocukken” diyecektir ve “sonra bir gün anneler de ölür / böcekler ve kertenkeleler ölür / boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca / sivrisinekler ve kağıttan kayıklar ölür / sonra o gün çocuklar da ölür.”
Evet, bu sözleri okurken insan gerçekten derinden etkileniyor. 70’li yıllarda yaşadığı her şeyi muazzam dili ve tekniğiyle yazan Arkadaş Z. Özger şiirlerinde hem toplumsal konuları ele almış, hem de o dönemde ne yaşadıysa bunu çok etkili bir şekilde kağıda dökmüştür.
Mesela yine çok sevilen şiirlerinden biri olan “Merhaba Canım” da şöyle diyordu şair ‘’Ben az konuşan çok yorulan biriyim, şarabı helvayla içmeyi severim’’ ve bu muhteşem dizelerin sonunda ekliyordu ‘’Bir gün elbette / zeki müreni seveceksiniz (zeki müreni seviniz)” . Evet, işte böyle güzel bir yüreğe sahipti bu zayıf ve sarışın ince adam, ruhu da çok özeldi daha sonra beslenen muazzam şiirinde ne diyordu “gece /bir tabut gibi çöker omuzlarıma /bir ölünün iç çekmesi olur rüzgar/hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi…”