musluğu açtım yüzümü yıkamak için su yoktu
yüzüm yoktu lavaboya dökülsün istedim akan neyse artık
lavabo yoktu yürüdüm çıktım banyodan
ayaklarım yoktu nasıl yürüdüm bilmiyorum
bilmek diye bir şey yoktu sanırım bu düzlemde
aşk da yoktur diye düşündüm düşünce yoktu
aşk vardı sanırım çünkü kasıklarımda ince bir telaş
kasıklarım yoktu saltanatı çökmüştü kırılan camların
hasır bir koltuğa oturdum koltuk yoktu, zaten
olsa da oturamazdım kalçalarım yoktu
boşluğu bozmuştu bilinmeyen bir güç sanırım boşluk
yoktu. nereye düştüm o zaman kim bilebilir ki bunu
diye merak ettim merak falan yoktu
bir fincan çay doldurdum
bir kadını kaşıkladım
bir sineği yakaladım, çiğnedim hepsi bu
adını üç kez söyledim yüksek sesle adın yoktu
bir insan nasıl adsız olabilir diye korktum
korku yoktu. sanırım bir tek şey vardı artık
bir prenses gibi süzüldü bıçak elimde
bıçak vardı. eminim, ama kan yoktu bedenimde
ölüme yer kalmamış hayret
nasıl doldurduysam artık kendimi, nasıl tıka basa
yer kalmamış ölüme
(Bu şiir, ilk olarak DeliKasap Dergisi 2002 Temmuz Edisyonunda yayımlanmıştır.)