Modern Metal Müziğin Çehresini Değiştiren Efsane Albüm: #Infest
Amerikan Kapitalizminin yol açtığı toplumsal sıkıntıların ve aile kavramının çökmeye yazgılı fıtratının özellikle 2000’ler genç kuşaklarında yarattığı buhranı işleyen içli lirikleriyle adeta destan yazan Papa Roach’un efsane albümü bu defa DeliKasap’a konuk oluyor. O gençlerin hepsi eşşek kadar adam oldu ama Papa Roach’a sadakattan şaşmayan yaralı yürekler hâlâ grubun parçalarını dinlediklerinde içlerindeki isyan ateşinin harlandığını hissedebiliyorlar… İşte Ayberk’in soyadı gibi şık yazısı, işte Infest’in yürek dağlayıcı irdelenişi; yirmi üç yıl sonra yine hâlâ aynı aşkla…
Selam DeliKasap okurları, bu kurak ve bunaltıcı günlerde biraz da olsun bahçemizi yeşertmek için bir albümle daha karşınızdayım. Biliyorsunuz, ‘94 KoRn Self-Titled ile ana akım medyaya oturmuş ve günümüzde kimimizin oynatma listesinde kimimizin de rafında toz tutmaya bırakılmış Nu-Metal türünün erkenci 2000’lerinde çok fazla türünün temsilcisi çıkmıştı. Bu temsilcilerden bazıları MTV ile şişirilip bir anda patlayıp balon gibi sönüvermiş, (AAF??) bazıları istikrarını bir 5-6 yıl daha devam ettirmişti. Bugün ele alacağımız albüm Papa Roach’ın debut albümü olan Infest. Grubun en büyük parçası olan ve 20 yıldır bağrımıza basa basa söylediğimiz Last Resort parçası hakkında çokça yazıp çizildi. Köşe başındaki bakkal amcamın bile bildiği bu parçanın gelin bir de bulunduğu albüme bakalım. Gerçekten bu parçanın altında kalmayı hak eden bir albüm mü yoksa bir parçayı verip, gerçek cevherleri unutulan bir albüm mü olmuş? Sevgili okurlar 2001 yılına dönüyoruz… Hamam böceğinin bize anlatmak istediği bir konu var, Karşınızda fckin Infest.
Intro olarak bizi albümün adını vermiş olan Infest karşılıyor. Bu son derece tam anlamıyla dinleyiciyi istila eden parçada akılda kalıcı riffi ile WE’RE GOIN’ TO INFEST diyerek albümün içine adeta fırlatıyor. Gerek sözleri olsun gerek tınısı olsun albümün ne denli sert olacağını daha ilk parçadan ikna ediyor. Sevgili okurlar, bu albüm mükemmel derecede prodüksiyonlanmış bir albüm. Yeteri kadar kaliteli bir kulaklıkla dinlediğinizde o sert riffleri başınızın etrafında adeta bir dönmedolap gibi çeviriyor. Parçanın nakaratına değinmiyorum bile… Son derece akılda kalıcı nakaratıyla son derece early teenage hatred’ini iliklerimizi işliyor Infest. Kesinlikle 2000lerin underrated Nu-Metal işlerinden.
Gelelim mahallemizin popüler oğluna… Aslında insan şöyle bir bakınca neden Last Resort’un bu kadar diğer parçaların önüne geçtiğini anlıyor. Sevgili dinleyiciler, bu parça tam bir parça. Tam anlamıyla tam bir parça. Giriş, gelişme ve sonuç. 1 sipariş edip 3 aldığınızı düşünün. Kesinlikle bu popülariteyi hak ettiğini düşünüyorum. Grubun rakiplerine baktığımız zaman, en en en ama en prime dönemini yaşayan Linkin Park mı dersin, hala pişirmekte olan Korn mu dersin, aynı Papa Roach gibi Anthology ile büyük sükse yaratmış Alien Ant Farm mı dersin; büyük devler var piyasada, bir de Limp Bizkit. Bu şarkı bu albümde olmalıydı. Üstünden 23 yıl geçti ve ben oturup bunun hakkında yazı yazıyorum. Bir başyapıt.
Yolculuğumuzun A-Side kısmına devam ediyoruz. O kadar nefret, o kadar hırstan sonra bizi öyle böyle olmayan bir bunalım karşılıyor. Broken Home, hiçbirimizin seçemediği aile yapısına vurgu yapan bir eleştiri. Bu konuda şanslı olamayan kişiler ve özellikle çocuklar için özenle yazılıp seslendirilmiş harika bir parça. Klibinde anlatılmak istenileni tam anlamıyla anlatan, dolup taşan bir performans. Sevgili müzik zevki arşa çıkmış dinleyiciler, bu albümün riffleri o kadar güzel yazılmış ki sadece bir kere dinlemek tüm gün kulaklarınızda dönmek için gayet yeterli. Papa bizi yanıltmıyor yine arşa çıkmış bir parça ile devam ediyor.
Her ne kadar diğer parçalar kadar hiçbir zaman ısınamasam da karşıma gelince bir türlü atlayamıyorum Dead Cell’i. Tamamen canlı performans için yazılmış olduğunu düşündüğüm bir parça kendisi ki nakaratta belli oluyor, DEAD CELL!! (ki albümün dijital alanlarda içerdiği kopyasında tek var olan canlı performans kaydı Dead Cell’e ait.) Çok fazla değinilecek kısmına bakılmaksızın, sonuna kadar enerjik ve sonuna kadar akılda kalıcı yapısıyla dinletiyor kendini.
Sözler anlatmıyor mu zaten. David Buckner ve Jacoby’nin kaleme aldığı bu parça günümüz ilişkilerinin, günümüz beyaz yakalılarının belki de en iyi işlendiği sanat olabilir. MTV’nin keyfine göre grupları perdeye çıkardığı o dönemde böyle bir sanat icra etmek her babayiğidin harcı değil. Kim ne derse desin, bu sözlere ve bu sert tınıya rağmen mainstream alanda kalabilen nadir gruplardan biridir Papa Roach. Between Angels and Insects, hafızalardan asla kazınmayan nakaratı, parça boyunca eksik olmayan o tonu ve riffi ile birlikte mükemmel bir parça kanımca. Hiçbir zaman istemediğimiz bir amaç için ömrümüzü harcamaya devam edelim.
Albümün bir diğer canavarı karşımızda. Hakkında çok fazla anlatılacak bir şey yok. Dönemin oyunu Tony Hawk’s Pro Skater 2’e soundtrack olarak eklenmiş ve seveni oldukça fazla olan bir parça. Günümüzde bile Papa konserlerinde hala Blood Brothers’ın performansını sergilemekte. Ortalama üstü bir parça olmakla beraber asla es geçilemeyeceklerden bir tanesi.
Onunla yaşa ya da yaşama ama hayatında gelip seni bulacak olan aşkın işlenişidir Revenge. Sevgili müzik severler, özellikle bu parçaya dikkat çekmek isterim. Sözleri ne kadar bir bireyin, günümüz ilişkilerinde yaşadığı saçma ve anlamsız duyguların aynası olmasıyla birlikte kelimenin tam anlamıyla şahane bir Nu-Metal parçası. Temposu, enerjisi, vokaller, back-vokaller, gitarların tonları her şey şahane. Özellikle second bridge’de grup tüm maharetlerini konuşturuyor. REMEMBER THE GIRL!
Her ne kadar haberdar olmasak da arkadan çevrilen işlerin, göre göre gözümüze sokulan kan emici insanların işlenişi bir yılan tasviri ile çıkıyor karşımıza. Jacoby’nin; istemiyorum, sevmiyorum, ihtiyaç duymuyorum haykırışları göze çarpıyor. Git birinin arkasından konuş, hakkında yalanlar söyle ve sırf kıskandığın, yerinde olmak istediğin için hayatını karart o kişinin, aferin sana. Artık onun yerindesin tebrik etmek lazım seni insan sarrafı. Uzun lafın kısası sevgili herkesten müzik zevki üstün olan insanlar, sırf birinin bulunduğu konumu olsun, görüştüğü çevresi olsun, onlara yaranmak için asla kendi alanınıza almaya tenezzül bile etmeyin, gerek yok.
Kendi kendimize yaptığımız hatalardır aslında bizi çıkmaza sokanlar. İşte bunu da Never Enough takdire şayan bir şekilde işliyor. Ne kadar çabalasak da asla yetmiyor o hataları düzeltmeye. Sadece umudu zamana bağlamak kalıyor bize ait olan. Albüm B-Side tarafında grubun düşüncelerinin daha karanlık bir şekilde işlendiğini bize açık açık gösteriyor. Güzel ve temiz prodüksiyonlanmış bu parça, yavaş yavaş veda etmeye hazırlandığını açıyor.
Sanırım bana en underrated bulduğun opening riff ne deseler, açacağım parçalarda başı boylar. Çok seviyorum Binge’i gerçekten. Neden bu türe gönül verdiğimi hatırlatıyor bana. Günüm her ne kadar kötü geçse de bana verdiği o enerji, içimdekileri dile getirmesi ve tabii ki de gözlerimi kapatıp hayallerimde konser verirken güzel kızlara selam çakmak?! Bitmek bilmeyen o temposu, vokallerin temizliği ile bir B-Side parçanın nasıl olması gerektiğinin çok tatlı bir örneğini veriyor.
Geldik bu şahane albümün outrosuna… Daha nasıl bir parça beklenirdi ki zaten bu albümden. Tamam, albümü bitiriyoruz biraz nefes aldıralım demiyor, vurdukça vuruyor Thrown Away. İnsanın içinde kendinin yiyip yiyip bitiremeyen düşüncelerini dile getirirken aniden bir helikopter sesi ile beklemediğimiz anda çok farklı bir evrene ışınlıyor: Tight Rope. Hiç beklemeyen bir sound ile karşımıza çıkan Sayın Hamam Böcekleri, o kadar tatlı bir sound yakalamışlar ki, tüm albüm bu sounda sahip deseydim size en başta sanırım yanılmazdım. Bu şahane bonus track içimdeki yaşama sevincini gün yüzüne çıkarıyor adeta.
Sevgili güzel DeliKasap okurları, bir hamam böceğinin bile neler yapabileceğini kanıtlayan bu güzel genre’da sizlere böyle fevkalade albümleri anlatmak benim için çok değerli. Her ne kadar bana göre Papa Roach bu soundunu koruyamamış, günümüzde böyle değerli bir albüm çıkaramamış olsa da bunu ilk albümlerinde başarmış bir grup. Mükemmel bir albümden bahsediyoruz burada. Tight Rope dinlerken ses düzeylerimizi arşa çıkarıyoruz, Rock ile kalıyoruz, dibe vurmamak dileğiyle!