Resiflere ve Yeraltına Açılan Kapılar

Bazı müzik türleri için etkin dinleme eyleminin tek başına gerçekleştirilmesi ya da en azından kolektif olarak yapılacaksa da türün takipçilerinin ve meraklılarının eyleme etkin olarak dâhil olmaları gerektiğine inanırım. Her çalan şarkıda konuyla alakası olmayan birisinin gıybet işine girişmesi pek de müzik dinleme etkinliğine uymuyor açıkçası. Eğer ortam gıybet ortamı ise “sağduyu” hakim olacak şekilde, ortaya karışık bir klasörün tesiri altına girmek en makulü sanırım. Kolektif ruh olaya hâkimse, dinlenen tür ve albümler birer Halil İbrahim Sofrası’na dönüşmeye gebedir. Aklınıza çok sevdiğiniz bir müzisyenin ya da grubun konserini getirin. Orada olduğunuz için çok heyecanlısınız. Ön grup sahneden iniyor, coşku dorukta. Giriş müziği arkadan veriliyor, sis bombaları patlıyor ve işte karşınızda müzik. O da ne! Yanınızdaki arkadaşınız ya da bir başkası bağırarak giriş şarkısının biyografisini dökmeye başlıyor ve konser bitene kadar her bir parça için aynısını yapıyor. Konser denilen etkinlik adı benziyor diye kolektif değildir; en azından müzik çaldığı süre boyunca. Öncesinde konuş, sonrasında konuş, patla, zıpla ama o esnada değil. Konser bir büyük beyaz köpek balığı av gösterisidir. Her parçanın sergilenişi birer avlanma olayıdır. Özenle seçilmiş ışıkların ortasında kendi başına avlanacaksın. Her bir şarkıdan en büyük parçayı alıp yoluna devam edeceksin. Sonrasında yediğimizi içtiğimizi konuşuruz Kaplan köpekbalığı kafasıyla.

Kolektif müzik dinleme eylemleri eğer ortamdaki herkes aynı türdense, mesela Orka’ysa, tam bir ortak benlik ve zeka işine dönüşebilir. Av da avlanan da artık ortadadır. Çalan her şarkıya birisi illa ki atlar. Fakat ortamda eski avcılardan birisi varsa destur çekebilir her an. Tabii aldanmamak da lazım her bir destura. Albüm kitapçıklarına ulaşamayacak durumdaysak, elimizin altında Google var. Yine de eskilere kulak verip muhabbeti ilerleterek hareket etmek müziğin ruhunda mevcut. Ortam müzik dinlemek için elverişli ise eşitlikçi bir şekilde avı paylaşmaya başlayabiliriz. Zaten gerçekten meraklısı arz-ı endam etmişse dinleme etkinliğinde eşitlik dışına pek çıkılmaz. Hatta tevazu yer yer abartıya dahi kaçabilir. Müziksever her daim avdan en büyük payla çıkmak ister ama tabii kendisi de avdır. Her dediği grup ya da albüm artık bir diğerinin azığıdır; tersi de aynı şekilde. Buna bir örnekle devam edebilirim sanıyorum:

Ortam Türkiye rock ve metal müziğinden örnekler dinlemeye oldukça uygun. Ses düzeni her enstrümanın hakkını verecek şekilde ayarlanmış. Yaş aralığı ortak dil kurabilecek kadar homojen. Kafalar sidik yarışına değil gecenin sonunda en büyük av parçasıyla kaçmaya ayarlı. Elimize bu esnada İhtiyaç Molası’ndan “Kapılar” (2015) geçiyor. Oldukça sıkı bir av ortamı yaratabilecek bir grup. İlk albümleri Milad’ı 1999 yılında Zihni[i]’den çıkarttıklarında Akmar Pasajı tüm kesif testosteron ergen kokusuyla kaplanmış, hınzır resif metalcileri tarafından işgal altındaydı. Hayri Plak[ii] kafes kadar mekânında dünya metalini Ankara’ya sunmaya devam ediyordu hala. Doksanlar ve 2000’lerin başları Türkiye rock severler için başlı başına zaten bir dönüşüm masalı. Saykodelik memleketten ses ediyor Baba Zula, Replikas ile; Progressive işler Nekropsi’yle Comma ile esip gürlüyor. Velhasıl İhtiyaç Molası dediniz mi zaten av kızışıyor. Milad’ı dinleyenler başlıyor övgülere. Her ne kadar o dönem için kabul edilebilir olsa da İngilizce sözleri dışarıda bırakıp progressive ve özellikle enstrümantal işlerin şıklığından bolca bahsediliyor. Hatta birisi “Nekropsi’den Cevdet Erek djembe çaldı o albümde” diye ekliyor. Kayıt ise zaten oldukça leziz diye devam ediliyor. Artık durum yavaştan kıvama gelmeye başlıyor. 2004’deki “1,5” albümünden  bahsedilirken biraz yüzler düşüyor hatta. Zira albüm biraz tam geçiş dönemi albümü gibidir. Türkçe sözlerden oluştuğu gibi pek de Milad’da benzemez. Biraz daha alternatif rock sahnesinden tınılar getirir sunar bize.  Asıl tartışma Türkiye’de progressive rock yapma işinin neden çok kolay olmadığında patlak verir. Enstrümanlara mı hakim değiller yoksa başka bir kafa mı gerektiriyor? Sorular atılır ortaya. Fakat sonunda Nemrud’tan ve albümlerinden bahsedilir.

İhtiyaç Molası verildikten sonra tekrar gruba dönülür. “Kapılar” albümü nasıl olmuş peki? Bu sefer bir öncekinden daha progressive olmuş diye not düşülür. Aynı kadro hatta bu albümde Milad’tan “Çengi” parçasını tekrar yorumlamış. Sanki bir selam eder gibi. Milad’ın zaten albüm kapağında “umarız bu albümle ne yapmaya çalıştığımızı anlarsınız” derler. Bunun üzerine Dr.Skull örneği verilir. İlk iki albümde İngilizce sözlerle Hard Rock ve Metal arasında gidip gelirken vokal değişikliğiyle Hershey Yolunda ile Punk’a selam çakarlar. Velhasıl sohbet alır başını gider. Yer yer daha güncele mesela Redd’ten “Mükemmel Boşluk”a dalınır. Kimisi gerçekten dalar ama sertçe; kimisi de daha farklı bir okuma yapar misal Deli Kasap’ın yaptığı gibi[iii].

Albümün adından kelime oyunu yapmak kolay. Kapılar, kapıları açıyor. Aslında her bir müzik bu işi içtenlikle yapmaya hazır olanlar için hep yapıyor.

Her zaman da büyük beyaz olunmaz; arada Orka, arada Yunus. Türleri çoğaltmak çok kolay mesele her birinin zincirde bulunduğu yere saygı gösterip korumak da…

[i] http://haber.sol.org.tr/yazarlar/murat-beser/plaklarin-noel-babasi-2-zihni-116730

[ii] http://haber.sol.org.tr/yazarlar/murat-beser/hayri-plak-157396

[iii]

http://www.delikasap.org/2016/03/08/vasata-meydan-okuyan-grup-redd-yeni-albumleriyle-ask-virusu-saciyor/

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın