Madison Square Garden “Muse” Berkemal

8 Nisan 2019. Aylardan “Jean ceket giydim gece çok üşüdüm/ mont giymiştim bütün gün kan ter içinde kaldım.” günlerinin sık yaşandığı ay. New York City’desinMadison Square Garden’da sıra bekliyorsun. Bir kapat gözlerini hayal et… En sevdiğin grup… 

 

Güzel bir mekan, estetik bir şehir ve SEN! Evet ben! New York City, Madison Square Garden ve MUSE. Tüm elementler tamam, sıra enerjide; yorgun bir Pazartesi akşamı; haftanın ilk gününün yorgunluğuna aldırış etmeksizin alanın önünde birikmiş o kadar insandan aldığın enerji. Aldım onu da tamam! İçerdeyim!

 

İçerisi tıklım tıklım. Daha doğrusu ben en ön sıralarda olduğum için en büyük Muse hayranlarının oluşturduğu yoğun kalabalıktayım. Hepimiz son iki albüme kadar olan bütün şarkıları hemen hemen çok seviyor, ayırmıyor ve ezbere biliyoruz. Kalabalığı gözlemlediğimde ilk tahminim bu oldu. Ve haklıydım. 

 

” Follow through. Make your dreams come true”

 
 
 
Açılış grubu Walk The Moon. Arkadaşım çığlık çığlığa şarkılarını söylüyor. Ben sadece birini biliyorum: Shut Up and Dance.. Bir an önce Muse çıksın diye bekliyorum. İlk defa bu kadar yakından izleyeceğim. Düşüncesi bile kalp atışımı hızlandırıyor.  

'Ve evet haklıyız!'

İlk iki şarkı beklediğim gibi turnenin de adını aldığı son albüm “SimulationTheory”den geliyor. “Algorithm” ve “Pressure”. Fakat şarkıların ne olduğundan çok, sahneye odaklanmışım. Matt, “This means war with your creator” derken ben sahneye tek tek çıkan kostümlü insanları izliyorum. O dakika, inanılmaz birkaç saatin bizi beklediğini anlayıp, arkadaşımla göz göze geliyoruz. 
 
Ve evet haklıyız! Gözlerimi kapatıp, bağıra çağıra şarkıları söyleyip kendimi mi kaybetsem, pür dikkat, özenle hazırlanmış sahne şovunu mu izlesem, yoksa bu anları ölümsüzleştirsem mi karar veremiyorum. 
 
 

Sıra geliyor en sevdiğim şarkılarına… 2001’de yayınladıkları Origin of Symmetry albümünün lead single’ı “PLUG IN BABY!Bellamy’nin tek başına gitarıyla çıkardığı anlamsız sesler, aslında daha önce Muse’u canlı izlemiş bizler için hiç de anlamsız değil. Çünkü o seslerin ardında “Plug in Baby” var! Doğrusunu söylemek gerekirse o 4-5 dakikayı çok net hatırlayamıyorum ve kendimi şarkıya bırakıyorum…

 

Geri geldiğimde yine sahneye odaklanıyorum. Projeksiyona yansıyan şekiller, renkler, ışıklar, kostümler, kadınlar ve adamlar… Hepsi tek kelimeyle harika! 

 

Saatler, saniyeler gibi geçiyor, biz sahne önü Muse insanları olarak müzikten, görsel şovlardan, dekorlardan, aniden nereden çıktığı belli olmayan dev ve hareketli maketlerden büyülenmiş vaziyetteyiz. Derken Matt, Dominic ve Chris bu kez ortadaki sahneye birlikte geliyorlar. 

Matt, piyanonun başına geçiyor ve bir Muse konserinde yaşamaya alışık olmadığımız duygusal ve romantik anlara geçiş yapıyoruz. Etrafta sevgililer dans ediyor, onlar çalıyor, ben büyülenmeye devam ediyorum. 

 

Sonlara doğru gelirken muazzam bir mash up geliyor. Stockholm Syndrome / Assasin / Reapers / TheHandler / New Born. 

Sahne önü yine yıkılıyor! 

Ve son şarkı 2006’da yayınladıkları Black Holes and Revelations albümünden “Knights of Cydonia”. Gitar sololarla, davul soloyla bu performans yaklaşık 10 dakika sürüyor. Performans sırasında seyircilerin üstüne balonlar ve konfetiler yağıyor. Aşırı görkemli konserin aşırı görkemli bitişi diyorum içimden ve orada olmaktan duyduğum mutluluğu düşünüyorum. Ve son! Üçü birlikte yine ortadaki sahneye geliyorlar, bizi selamlıyorlar, teşekkür ediyorlar.

Matt, “New York City see you next time!” derken, hırçın ama bir o kadar sempatik olduğunu düşündüğüm Dominic bagetlerini bize doğru fırlatıyor. Hayır maalesef ben yakalayamadım ama dediğim gibi o harika saatleri yaşadığım için çok mutluydum. Darısı tüm Muse severlere! 

Sevgiyle kalın!

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın