Blind Guardian ile Iced Earth’ün öz çocuğu: Demons & Wizards’ın Dünü ve Bugünü
Demons & Wizards’ın “A Magical Encounter with Demons & Wizards” turnesiyle ortalığı kasıp kavurduğu şu günlerde Şubat 2020’de yayınlanacak yeni albüm öncesinde grubun geçmişine birlikte göz atalım.
Demons & Wizards, Blind Guardian vokalisti Hansi Kürsch ve Iced Earth gitaristi Jon Schaffer’ın yan proje olarak yarattıkları bir süpergrup. Söylentiye göre Jon Schaffer’ın eşi Iced Earth üyelerini iblislere, Blind Guardian üyelerini meleklere benzettiğini sıkça dile getirirmiş. Hansi Kürsch de buna itiraz edip melek yerine büyücü benzetmesini tercih ettiğini söylermiş. İki grubun kesişim kümesinden oluşan bu yeni grubun adı da böyle ortaya çıkmış. Bu hikaye ne kadar doğrudur bilinmez ama (gerçi Hansi’nin sık sık Jon’dan “demon” kendisinden “wizard” olarak bahsetmesi bu söylentiye epey doğruluk payı veriyor) grubun isminin Uriah Heep’in Demons and Wizards adlı albümünden esinlenilerek konulduğu bilinen bir gerçek.
İkili, 1999’da grubun adıyla yayınlanan ilk albümleri Demons & Wizards’dan sonra 2000 yılında çok dar kapsamlı bir turne yapıp 2005’te yayınladıkları Touched By The Crimson King albümünden sonra ortalıktan kaybolmuştu. Bu yıla kadar ikinci albümden tek bir şarkıyı bile canlı çalmamışlardı. Kürsch ve Schaffer asıl gruplarının yoğun programlarından vakit bulup yeni bir Demons & Wizards albümü yapmaya karar verdikleri sırada Wacken Festivali’nde çalmaları için bir teklif almışlar ve bunun üzerine turneye çıkma kararı vermişler. Bu haber tahmin edersiniz ki grubun hayranları için mucize gibi bir şey oldu. En son 2000 yılında konser veren ve 2005’ten beri albüm yayınlamayan bir grubun önce turne sonra yeni albüm haberi vermesi pek beklenen bir şey değildi. Bunun üzerine grup ilk iki albümün “remaster” edilmiş halde yeniden basılacağını ve “streaming” platformlarında sunulacağını açıkladı. İki albüm de uzun zamandır ikinci el piyasası haricinde temin edilemiyordu ve YouTube’daki düşük kaliteli ses videoları haricinde parçalara internet üzerinden bile erişilemiyordu. Birkaç gün önce verdikleri röportajda söyledikleri gibi bu yılın ilk aylarına kadar grubun sosyal medya hesabı bile yoktu. Bir nevi hayalet gibi dolaşan grubun bu yıl verdikleri konserler bütün bunlara rağmen büyük bir ilgiyle karşılandı. Bu ilginin asıl sebebi sanılanın aksine Blind Guardian ve Iced Earth’ün ünü değil Demons & Wizards’ın bu ünden bağımsız olarak yarattığı efsane…
Süpergruplar teoride çok büyük beklentiler yaratan ama pratikte yarattıkları yüksek beklentilerin altında kalan ya da birlikteliklerini uzun süre devam ettiremeyen gruplar oluyor genelde. Demons & Wizards’ın farkı Blind Guardian ve Iced Earth arasında 90’lı yılların başından beri devam eden otuz yıla yaklaşan dostluk… Zaten hem Schaffer hem Kürsch her röportajda grubu bunca sene aktif olmamalarına rağmen yeniden canlandıran şeyin bu dostluk olduğunu vurguluyor.
Demons & Wizards’dan bir “yan proje” olarak bahsetmek gruba haksızlık etmek olur. İki albümde de tek bir vasat şarkı yok. Hatta ikinci albümde yayınlamadıkları (sonradan bonus parça olarak yayınlanan) “Lunar Lament,” “Spatial Architects” ve “deluxe edition”da demosunu yayınladıkları “Until She Comes” şarkıları bile birçok grubun hayalinde göremeyeceği kalitede şarkılar. Sahne performansları tek kelimeyle müthiş. Özellikle Hansi Kürsch, Demons & Wizards şarkılarını söylemek için doğmuş sanki. Blind Guardian şarkılarında kullandığı vokallerden daha farklı tarzlarda kullanıyor sesini. Büyük bir Blind Guardian hayranı olmama rağmen Jon Schaffer’ın yazdığı şarkıların, Kürsch’ün sesinin potansiyelini çok daha iyi bir şekilde kullanmasına imkan verdiğini çekinmeden söyleyebilirim. Buna ek olarak Kürsch’ün sesi yaşlandıkça daha güzelleşiyor adeta. Elli üç yaşında bir adamdan nasıl böyle bir ses çıkıyor diye hayret içinde kalıyorsunuz dinlerken.
Müzikleri ve anlattığı karanlık hikayeler bakımından Blind Guardian’dan çok Iced Earth’ün tarzına yakın Demons & Wizards. Gruba Iced Earth’den ayrı bir kimlik kazandıran en önemli şey Hansi Kürsch’ün yazdığı vokal melodileri, tek kişilik büyüleyici koroları (ne demek istediğimi anlamanız için “Chant”ı dinlemeniz yeterli) ve özellikle ikinci albümdeki şarkılarda anlattıkları hikayeler. Demons & Wizards şarkılarının konuları edebiyat, İncil’de anlatılan hikayeler, Hıristiyanlık başta olmak üzere din eleştirisi ve Schaffer ve Kürsch’ün kendi hikayelerine dayanıyor. İkinci albüm adını Stephen King’in Kara Kule serisinin en önemli karakterlerden olan Crimson King’den alıyor. Konsept albüm olmamasına rağmen “The Gunslinger,” “Terror Train” ve “Crimson King” gibi parçalar Kara Kule serisine ait karakterler ya da hikayeler üzerine kurulu. Bunların dışında “Beneath These Waves” Moby Dick, “The Wicked Witch” Oz Büyücüsü, “Dorian” Dorian Gray’in Portresi ve “Seize the Day” Yüzüklerin Efendisi – Kara Kule kitaplarından esinlenerek yazılan, bütün bu kitapları okumanız için sizi kışkırtacak güzellikte şarkılar…
Ve yeni albüm… Grubun heyecanla beklenen üçüncü albümü 2020’nin Şubat ayında yayınlanacak. Albüm birkaç şarkının vokal kayıtları dışında neredeyse hazır durumda. Jon Schaffer şarkıları Arizona’da üç haftalık bir inziva sonrasında çok kısa bir sürede yazmış. Enstrümental açıdan şimdiye kadar yazdığı en iyi şarkılar olduğunu, Kürsch’ün yazdığı sözler ve yaptığı vokal düzenlemeleriyle birleşince çok özel bir şeye dönüştüğünü söylüyor. Kürsch’ün dediğine göre Demons & Wizards soundunda ama aradan geçen on beş yılın yarattığı değişimlerin de fark edileceği bir albüm bizi bekliyor. Kaliteli müziğe hasret kaldığımız şu yıllarda ilaç gibi geleceğinden şüphe yok.
Son bir not: Demons & Wizards bu yaz Wacken’da headliner olarak muazzam bir kalabalığa çaldı. Konseri izleyebileceğiniz link ise hemen aşağıda:
https://www.magenta-musik-360.de/demons-wizards-wacken-2019-9208205928595185927?fbclid=IwAR0AR3b5PY_Et1u8Y6TRlnRHbYa2GEjmqm3IxCAHXoFz8kWz-zFL6ffuaN8