Galiz: “Sanat direnendir: Ölüme, köleliğe, alçaklığa ve utanca direnir…”
Galiz 2014 yılında kurulmuş. Gitar ve vokallerde Mehmet Akif Durak, davulda Recep Yılmaz, bas gitarda Ertan Kandemir’den müteşekkil Galiz ilk parçası “Öteki”yi yayınladı. Galiz, DeliKasap ekibinden Yasin Çoban’ın sorularını yanıtladı.
Galiz nasıl başladı? Bununla birlikte bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Makif: Recep’le ben Ankara’dan üniversite arkadaşlarıyız. Okul döneminde birlikte çalmaya başladık. Ankara’da çeşitli mekanlarda ufak çapta konserler verdikten sonra Recep’in iş durumundan dolayı İstanbul’a taşınmasıyla mecburi bir ara vermiş olduk. Ancak daha sonra benim de yolum İstanbul’a düştü. İstanbul’da elimizdeki besteleri değerlendirmeye karar verdik. Bu dönemde karşımıza Ertan çıkınca böyle bir yeteneğin “harcanmasını” istedik ve aramıza aldık. Şakası bir yana Ertan aslında gitaristti ancak gruba bas gitarist ihtiyacı olduğundan dolayı bu görevi üstlenmek istedi ve son halimizi almış olduk.
Recep: Buradan DTCF insanlarına da selam edelim.
Galiz ismi nereden geldi?
Recep: Aslında isim koymak konusunda çok yetenekli değiliz, çokça öneri ve aday arasından hiç birini seçemedik. Bir gün provada Makif, Galiz Kahraman önerisiyle geldi. Ben de bunu gereksiz uzun ve detaylı buldum ve Galiz isminde anlaştık.
Öteki parçasına bir de klip çektiniz. Klibiniz Türkiye standartlarında olabildiğince ‘öteki’ ve başarılı bir klip. Türkiye’de LGBTİ+ bireylerin yaşadıkları zorluklar ortada; müziğiniz ve klibinizle desteğiniz açık. Bunun dışında öteki kavramına siz nereden yaklaşıyorsunuz, bunun için neler söylemek istersiniz?
Makif: Eğer düşüncelerin, fikirlerin, hareketlerin, davranışların, vücudun, kendini ifade etme biçimin, yaşam tarzın, kısacası varlığın bu olagelen düzende kabul görmüyorsa ve sen bu yüzden gölgelerde dolaşmak zorunda kalıyorsan, ötekisin. Hem varsın hem yoksun.
Ertan: Üretim sürecinde ve öncesinde her müzisyen gibi kendimizi öteki olarak hissediyorduk. Ülkemizde öteki olmak iktidar ekseninde çok kolay olduğu için açıkcası biz kendimizi zaten öteki olarak bulduk.
Recep: Bu şarkının bestesini ilk ortaya çıkarttığımızda aklımızda böyle bir söz yazımı yoktu ancak her gün yaşadığımız bu baskı ve faşizm ikliminde yapacağımız bir kaç politik şarkı bizi asla tarif edemezdi; buradan yola çıkarak öteki kavramı üzerine Makif sağolsun çok başarılı sözlerle geldi. Aldık, düzenledik ve ürün ortaya çıkmış oldu. Klipte drag queen kullanmak kimilerine göre cesur bir hareket gibi gelebilir ancak bu bir sanat ve anlatım modelidir. Öteki olmak için anlatılabilecek en iyi hikayeyi anlatmamız gerekiyordu ve drag queen performansı konseptinin bu konuda en etkili yöntemlerden biri olabileceğini düşündük. Biz olması gerektiği gibi LGBTİQ+ haklarını insan hakları olarak gören bir grubuz. Bu açıdan LGBTİQ+ hareketle ilişkilendirilmek iktidar ve devlet gözünde bize zarar verir mi kısmını da hiç düşünmedik bile. Birilerinin sırça köşklerine gerek bu konudan gerekirse de bütün baskılara direnen bireyler açısından dokunabildiysek ne mutlu.
Sound olarak kendinizi nasıl tarif edebilirsiniz?
Ertan: Biz de her yaşıtımız gibi jenerasyon olarak büyüdüğümüz müziklerden etkilendik. 90’lar sonu 2000’ler başı soundu kulaklarımıza yerleşmişti ancak şahsen ben müziğe ilk adımlarımı atmaya başladığım dönemlerde daha da kökenlere inmek istedim. Sevdiğim gruplar ve sanatçılar kimlerden etkilenmişler, nerelere ne açıdan dayanmışlar bunları merak ettim. Müziğin içine daha fazla girip kafa yormaya başladığım zamanlarda fark ettiğim şey şuydu: 60’ların ve 70’lerin analog soundları ve bu soundların daha modernize versiyonları hoşuma gidiyordu. Gruba dahil olduğum ilk zamanlardan beri de bunu bize katmaya çalıştım.
Makif: Belirli bir tanım yapmak zor. Ancak üretirken blues’dan metale çeşitli öğeler görebiliyorum müziğimizde.
Recep: Ben pek bilgili değilimdir ama bana hep 2000’ler başı Türkçe rock yapıyoruz diye gelir, buna benim dışımda herkes karar verebilir; eminim daha doğru sonuçlar gelecektir.
Üretim süreciniz nasıl geçiyor, kim hangi görevleri üstleniyor ya da her şeyi ortaklaşa mı yapıyorsunuz?
Makif: Görev dağılımı yapmayı tercih etmedik ama sistemimiz biraz öyle oturdu. Söz ve müziklerin taslakları hepimizden gelebiliyor, ben gitar kısmını üstlenip düzenledikten sonra modeli ve şekli oturmuş oluyor, son aranjesini stüdyoda hep birlikte bitiriyoruz.
Ertan: Ben teknik taraflarda bilgili olduğumu düşündüğüm için işin müzikal teori kısmını üstleniyorum. Sound konusunda atacağımız adımlar benden geçiyor. Yine de bazı bestelerimiz emprovize olarak ortaya çıkıyor, kolektif üretimin hazzı başka tabi.
Recep: Makif’le ilk başladığımız süreçte ya makif’in elindeki şarkıları değerlendiriyorduk ya da benim tek telden gitar çalarak çıkarttığım melodileri Makif riff haline getirip ilerleme kaydediyorduk. Ertan’ın da dahil olmasıyla son düzlükte benim görevim biraz daha artmış oldu. Grubun görsel işlerini ve idari kısımlarını genelde ben üstleniyorum.
Sosyal yaşamınızda neler yaparsınız, neler izler, neler dinlersiniz?
Makif: Malum pandemiden ötürü sürekli evdeyim ve sosyal bir yaşam mümkün değil. İnsanlarla mümkün olduğunca internetten iletişim kurmaya çalışıyorum. En son Snowpiercer adlı diziyi izledim, güzel bir sezon finali oldu. Ve şu sıralar Queensryche dinliyorum; bütün gün albümler dönüp duruyor. Taktım kafayı biraz…
Recep: İşim gereği çok fazla klip izliyorum haliyle kendi sevdiğim sevmediğim müzikler karışmış durumda bende. Genel olarak ise rock müzik ekseninde dönüyor dinlediklerim, bazen metale kayıyor bazen softa rocka kadar iniyor. Onun dışında benim de pek bir sosyal hayatım yok, işim daha sosyal olmasından dolayı o eksikliği orayla kapatıyorum.
Ertan: Açık konuşmak gerekirse biraz nerd’lük var bende, fantastik edebiyat severim. Şu son birkaç yıldır yönetmen filmlerine de sarmış durumdayım. Dinlediklerim konusuna gelirsek: Bir müzisyenin yaratıcı olmak adına tarz fark etmeksizin her şeyi dinlemesi gerektiğini düşünüyorum. Progressive Metal’den Post-Jazz’a, Shoegaze’den Modern Pop’a ayırt etmeksizin ve mümkün oldukça dinlemeye çalışıyorum.
Yeni proje hatta albüm gibi çalışmalar var mı önünüzde?
Makif: Hazır şarkılarımız var, imkan buldukça zamanla dinleyicilerle buluşturmaya çalışacağız.
Dinleyicilere vereceğiniz ufak ipuçları var mıdır gelecekteki Galiz ile ilgili?
Öteki tek değil kardeşleri de var, yakında dinleyicilerimiz görecektir zaten.
Son olarak sizi dinleyenler için neler söylemek istersiniz? Sizleri nerelerden takip edebillirler?
Ulus Baker’den bir alıntıyla cevaplayalım,
“Sanat direnendir: Ölüme, köleliğe, alçaklığa ve utanca direnir…”
DELİKASAP YENİ SAYI ÇIKTI, DELİKASAP’I DESTEKLE, BAĞIMSIZ YAYINCILIĞA GÜÇ VER
Bu röportaj DeliKasap abonelerinin desteği sayesinde gerçekleştirilebilmiştir. Bağımsız müziğe destek olmak için DeliKasap’a siz de abone olabilir, eski ve yeni sayılarımızı edinebilirsiniz: