HEAVY METAL’İN KEŞFEDİLMEMİŞ TARİHİ – DEMİR PERDE’DE METAL & DOĞU ALMANYA’DA METAL’İN YÜKSELİŞİNİN DİNAMİKLERİ
Heavy Metal bir müzik olmasının yanı sıra sosyo-kültürel bir varoluş, icra, üretim ve ifade biçimi olarak dünyanın dört bir yanında da akademik olarak incelenen bir konu. Özellikle ABD, Kanada, İngiltere, İsveç ve Almanya gibi Heavy Metal kültür ve kolektif tarihinin köklüce yerleştiği ülkelerde sayıları yüzlerle ifade edilen kapsamlı akademik araştırmalar yapılmakta. Üniversitelerin çatısı altında kalmakla da yetinmeyen Heavy Metal araştırmacıları The International Society for Metal Music Studies (ISMMS) ya da World Metal Congress gibi bir yandan Heavy Metal’in uluslararası akademik bir dal olarak kabul görmesi için çalışmaktalar diğer yandan tüm dünyadaki ilgili kişileir bir araya getirerek örneğin Afganistan’da Heavy Metal ya da Heavy Metal ve Çevrecilik gibi seminerler düzenlemekteler. Kısacası ilki Hair/Glam Metal’in 1980’lerin sonunda zirveye ulaşmasıyla ifade edilen ve sonrasında her yeni müzikal trendin yükselmesiyle tekrar edilen “Heavy Metal öldü” iddiası bir yana tür sosyolojik, ekonomik, psikolojik ve teknik müzikal bazda hakkında yazılan yüzlerce kitap ve akademik çalışmayla birlikte akademik bir dal olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Elbette bu çalışmalar içerisinde son derece çarpıcı, uzun yıllar içinde harcanan büyük emekler sonucu bir araya getirilmiş sıra dışı akademik çalışmalar da bulunmakta. Bu araştırmaların sıkı bir takipçisi olarak çok sayıda konu arasında yakın zamanda oldukça dikkatimi çeken bir konu bulunmakta. Sanırım kimsenin üzerinde çok fazla bir fikir üretemeyeceği bir konu… Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde (GDR / Doğu Almanya / ADC) Heavy Metal’in durumu ve kısa tarihi.
STASİ, BATI’NIN İDEOLOJİK SİLAHI OLARAK NİTELEDİ
Akademisyen Dr. Wolf-Georg Zaddach tarafından 2018 yılında yazılan ‘Breaking the Law? Heavy Metal in 1980s Socialist East Germany’ başlıklı akademik çalışmaya göre 1980’li yıllarda Sosyalist bir ülke olan Doğu Almanya’nın yer altı kültüründeki gençler arasında en popüler müzik akımının Heavy Metal olduğu ifade edilmekte. ‘Batı’dan ithal edildiği için Doğu Almanya’da resmi yetkililerce kuşkuyla karşılanan’ Heavy Metal kültürü Doğu Almanya’da öylesine hızlı büyür ki sonunda yetkililer Metal’in “Sosyalist müzik kültürünün yasal bir parçası” olduğuna karar verirler. Araştırmaya göre 1980’lerin ikinci yarısından itibaren serpilmeye başlayan Doğu Alman Heavy Metal sahnesindeki ilk Heavy Metal grubu olan Berlin kökenli Formel 1 başlangıçta resmi kurumlarca ağır bir sansüre uğradığı belgeleriyle ortaya konurken dönemin İç Güvenlik Bakanlığı MfS ya da tüm Avrupa’da korkulan kısaltmasıyla ‘Stasi’ tarafından Heavy Metal’in ilk sirayet ettiği yıllarda Batı tarafından devlet sosyalizmini çökertmek için kullanılan ideolojik bir silah olduğu da düşünülmekte.
İdeolojilerin savaşının olduğu yıllarda Sosyalizmin ayakta kalabilmesi için ziyadesiyle yabancı kabul edilen bir kültür, müzik ve bakış açısının “zorbalık altında kaldığını” söylemek Sosyalizm düşmanlarının başlıca dayanaklarından birisi olagelmiştir. Biz kesinlikle bu açıdan bakmıyoruz ve tarihe objektif bir nesnel duruş olarak filtre görevi yüklüyoruz. Bu vurgudan devamla…
HEAVY METAL’İ TOPLUMA TANITAN SAYGIN GAZETECİLER OLDU
Başlangıçta Doğu Almanya’da çok sayıdaki Heavy Metal grubunun lisansları iptal edilmiş ya da zorla gruplar dağıtılarak korumacı bir devlet yaklaşımı sergilenmiştir. Ancak Heavy Metal Batı dünyasında Amerikan Kongresi’nde hesap vermeye çağırılırken, ebeveynler Heavy Metal albümlerini parçalayıp, medya her türlü iftirayla üzerlerine gidip statükocu gruplar Heavy Metal gruplarına davalar açarken Metal’i bir müzik ve sanat olarak kabul eden ilk ülke de Doğu Almanya olmuştur. Bir yandan müzik yazarları diğer yandan gazeteciler ağır ağır bu müziğin bir sanat olduğunu kamuoyunda yazılarıyla işlemeye başladıkları zaman devlet de bu açıya kendisini adapte etmiştir. SSCB’deki tabiriyle ‘Demir Lazar’cı’ (Lazar Kaganoviç korumacılığına sahip olanlar için kullanılan bir ifadedir) Komünist Stasi yetkililerince kendilerine uygulanan büyük baskının ağırlığından kurtulabilmek için gazetecilerin yardımına başvuran gruplara hızla yardım eli de uzanmıştır. Başta gazeteci Anja Böhm olmak üzere gazeteciler kısa bir süre bu yetkililerin gazabından grupları koruyabilmek amacıyla Heavy Metal’in “Burjuva kültürünün zararsız bir fonksiyonu” olduğunu dile getirmişlerdir. Böhm bu amaçla Heavy Metal’in altın yılları olarak kabul edilen 1980’lerin ön plana çıkan 40 küresel grubunu yazılarında incelemeye başlamış ve kısa süre içinde bir sınıflandırma metodu da geliştirerek kamuoyunun bu kültürü yakından tanınmasını sağlamıştır.
Aynı anda çıkan ‘Neues Leben’ gibi dergiler sayesinde kamuoyu gözünde çılgın, apolitik, zararsız gençler durumunda değerlendirilen Heavy Metal kitlelerine devletin güvenlik aygıtlarının bakış açısı da hızla değişmeye başlamıştır. Bu süreç içerisinde araştırmacı Zaddach’in elde ettiği bilgilere göre Stasi, Heavy Metal gruplarına yönelik gizli soruşturmaları ve takipleri neredeyse bütünüyle bırakmıştır. Bu dönemde Heavy Metal ABD ve İngiltere’de devletin güvenlik aygıtları tarafından muazzam bir baskı altında tutulduğu, plak şirketlerine polis baskınları bile yapıldığı bir dönem olduğunu özellikle vurgulamalıyım.
Neues Leben (GDR Aylık Hayat Tarzı Mecmuası)
TOPLUM TARAFINDAN BENİMSENDİ
Ve gelelim en büyük farklılığa. ABD, Kanada, İngiltere, Batı Almanya gibi o dönemin Heavy Metal kültürünün adam akıllı toplumun geri kalanınca tanındığı ülkelerde kamuoyu tarafından şeytanlaştırılan, lanetlenen ve gençlerin başına gelen her türlü kötülüğün neredeyse kaynağı olarak gösterilmeye başlanan Heavy Metal, Doğu Almanya’da gelişim, ilerleme ve Batı’ya yakınlaşma aracı olarak idealize edilerek beğeni ve takdirle karşılanmıştır.
Doğu Almanya’nın beş yıllık kalkınma planları içinde yer alan müzikal üretim marjı içerisinde bulunmasa bile kara borsada takas ve fanzin üretim ile kendi beş yıllık kalkınma planını oluşturan Heavy Metal camiası tam bu anda yeraltındaki karşı kültürün kahramanları gibidirler. Batı’dan gizlice getirilen az sayıdaki albümler, posterler, kıyafetler ve enstrümanlar gizlice kara borsada alınır satılır hale gelmiş, kaçak frekans ile Batı’daki radyo kanalları üzerinden Rock ve Heavy Metal gruplarını dinleyen kitlelerin talepleri liberal Batı’da olduğu gibi ana akıma doğru, yer altından yerin üstüne doğru çıkmaya başladıkça zorbalıkla değil tam tersine besleyici ve destekleyici bir tutumla karşılaşmıştır. Araştırmacı Zaddach bunun biraz Sosyalist ülkenin Heavy Metal’i doğası gereği Batı’ya karşı kullanabileceğini düşünmesi dolayısıyla ancak çoğunlukla kesintisiz devrim, gelişmeci aralıksız muhalif kültür gibi ana yapı taşlarına sahip olan fikri dünyanın kendisi gibi özgürlükçü ve özünde anarşist bir meydan okuma bulmuş olması gerekçesiyle oluştuğunun altını çizmektedir.
BATI’DAKİ KANALLARDAN DAHA SERT MÜZİK YAYINLADILAR
Devletin izniyle Blues uzmanı da olan gazeteci Leo Gehl devlet radyosunda batılı Heavy Metal ve Rock gruplarının müziklerini de yayınlayan bir program yapmaya başlar
Araştırmacının Almanya Radyo Arşivleri’nde yaptığı incelemelere göre o dönem Doğu Almanya’da aralarında 14 yaşında çocukların da olduğu kitleler ısrarla radyo ve televizyon yayınlarında Rock ve Heavy Metal müzik çalınmasını talep etmektedirler. Araştırmaya göre Almanya’daki Heavy Metal kitleler için Matthias Hopke ve Jens Molle tarafından Devlet kanalında yayınlanan Heavy Metal şov programı ‘Tendency Hard to Heavy’ adlı program Doğu Almanya’daki Heavy Metal kültürün ana akım içindeki büyük zaferi olarak kabul ediliyor. Bu program öylesine bir ün kazanmıştır ki Avrupa’da bu programda olduğu kadar Ekstrem Metal’e yer veren bir başka örnek o dönemde bulunmamaktadır.
DOĞU ALMAN MÜZİKAL EĞİTİMİ MEYVESİNİ METAL MÜZİKTE VERDİ
‘Açılımın kralını’ yapan Doğu Alman Heavy Metal dinleyicileri bugün bile öylesine sadık kitlelerdir ki geçmişin anılarını bir hazine gibi saklarlar. Araştırmaya göre o dönemin Heavy Metal kitleleri evlerinde halen ‘Trash Metal’ yazılı el yapımı tişörtleri saklamaktadırlar nitekim Batı’daki ‘Thrash Metal’ ifadesi kapalı Doğu Almanya sistemine bilgi ile değil fısıltıyla girebildiği için ve İngilizce konuşma oranı o dönem son derece düşük olduğu için ‘Trash Metal’ olarak algılanmıştır. Bu o dönemin hazinesi kabul edilmektedir. Ayrıca bu insanların gözünde eski isimler özellikle önemlidir örneğin Saksonya’nın en azılı Heavy Metal kitlesi halen Chemnitz kentini o kentin meydanında toplandıkları eski ismiyle yani Karl-Marx-Stadt ile anmaktadırlar. Doğu Berlin ise ülkede o yılların en büyük Heavy Metal üretim merkezi olarak hatırlanmaya devam ediyor. Almanya’nın savaştan çıkmış coğrafyasında acı gerçekçiliğin çok sert bir Heavy Metal sahnesi yaratmasına benzer şekilde araştırmaya göre Doğu Alman Heavy Metal grupları batıya kıyasla daha yüksek seviyede müzikal yeterlilik ve bilgi isteyen bir sound ortaya koyabilmeyi de başarmışlardır. Akademisyen Wolf-Georg Zaddach’a göre bunun sebebi Heavy Metal icra eden insanların geçmişinde Doğu Alman eğitim sisteminde aldıkları son derece zorlu ve geniş müzikal eğitim bulunmakta.
GELİŞİM DİNAMİĞİ ZIT HEAVY METAL KÜLTÜRÜ
Görüldüğü üzere Sosyalist bir devletteki Heavy Metal’in oluşması, gelişmesi, yapısal dinamikleri ve tarihi liberal Batıdan bütünüyle farklı hatta zıt haldedir. Müziğin ve kültürün kendine has böylesine özellikler gösterdiği SSCB başta olmak üzere Sosyalist ve sosyalizme yakın ülkelerdeki hikayeler Heavy Metal’in tarihinin müthiş hazineleri arasında bulunmakta. Üzerine yeni yeni akademik çalışmalar yapılan bu alan komünist ve sosyalist ideolojik yapının bir karşı kültürün gelişimiyle nasıl kendine has bir etkileşim ve kısa sürede besleyici bir rol oynadığının yegane örneği olarak araştırılmayı bekleyen konular arasındadır.
HEAVY METAL VE HARD ROCK KÜLTÜRÜNÜN SON KALESİ, TÜRÜNÜN SON ÖRNEĞİ DELİKASAP ÇIKTI