Karavandan Bir Ses Bir Nida

Bir süredir yollardayım… Yollar nereye çıkar?  Yoksa yollarım mı demeliyim! Öyle ya… Aynı yolu aynı anda gidenler, evet aynı anda gidenler dahi bambaşka şeyler deneyimlemiyorlar mı? Biri yoldaki bir köylünün tezgâhında durup, üç beş alışveriş bahanesiyle iki lafın belini kırarken, diğeri belki bir ağaç altı bulmuştur çoktan kendine ve yaban kuşlarını seyre dalmıştır. Arkadan ağır aksak gelen beriki, köy yoluna sapmış, bir bakmışsın başını okşadığı çocuklarla fotoğraf çekiyordur.  Olasılıklar… İşte yol bu! Yol, olasılıkların sonsuz diyarı… Kosmos ne kadar sonsuzsa, nerdeyse o kadar sonsuz! Yol senin içinde ve ancak “gönlünün derinliğince” açılan, büyülü bir diyar… İşte tam da bu yüzden, yolda sadece “gönlünün sözünü” dinlemeli insan! Şu sapağa sapsam mı yoksa düz mü gitsem? Şu kahvede dursam mı yoksa? Gönlüm,  olasılıklardan birini seçer. Neye göre? Almam gereken bir derse göre bazen! Bazen de vermem gereken her ne ise! Cobain’in o meşhur şarkısı gibi… Something in The Way! Yolda bir şey var ve yaklaşıyor… Evet giderek bir şeye doğru çekiliyorsun…

Ve Anadolu’daysan… Kadim bilgilerin, mitlerin, masalların, mesellerin bizi sarmaladığı yerdesin! Masalların ve mitlerin mağaralarına indiğinde, hepimizin aynı şeylerden korktuğunu sevindiğini, öfkelendiğini, benzer şeyler için savaşma ve sevişme isteğine büründüğünü görürsün! Farklı coğrafyalarda farklı mitler ve masallarda birbirinden binlerce kilometre uzaklıkta, okyanuslar ötesindeki insanların benzer duygularda birleştiğini hissedersin. Kosmos’un hepimize ait oluşu gibi, mitlerin de ortak noktaları oluşu bize ne söylüyor olabilir? Mitolojist  Joseph Cambell diyor ki: “Mit, Kosmos’un sonu gelmez enerjilerini insanın kültürel yaratımına akıtan gizli bir yarık adeta.” Bu, inanılmaz geliyor kulağıma! O gizli yarıktan ruhumuza sızanlar bizi birleştiriyor olabilir mi? Mitler ve yollar… Sanki bizi buluşturan ezoterik zaman tünelleri!  Peki ya  bir karadeliğin kalbinde olmak… Tanrım! Yola çıktın mı bir kez gidebileceğin yerin bir sınırı yok gibi. O halde artık biraz durmalıyım…

Karavanımla Seferihisar’da Sığacık koyundayım şimdi. Antik Teos kentinde yaklaşık 2500 yıllık bir sütün kenarına yaslanmış, uzaktaki mandalina ağaçlarına bakıyorum. Yıllar önce yine buraya uğradığımda tanıştığım Ahmet Amca geliyor birden aklıma! Bahçesinden geçerken “bi mandalina alabilir miyim” dediğimde bir sepet dolusu tutuşturuvermişti elime! “Yok yok bir iki tane yeter amca” deyince ne demişti bana: “ Kızım toprak cömerttir, bizim de öyle olmamız lazım, al bunları hiç çekinme!”  Marketten her şeyi sayı ile satın almaya alışmış şehir insanına  ne de koyan bir cümle bu! “Toprak cömerttir, bizim de öyle olmamız lazım!” İşte böyle bir şey  Anadolu bilgeliği… Hikmeti bir sözde gizli. Binlerce yıldır gönülden gönüle gezen.

Söz ne kadar mühim diye düşünüyorum. Yunus Emre ne diyordu: “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı!”  O halde şu meşhur ifade neden var diye sormaz mı insan? “Söz gümüşse sükut altındır.” Ne diye sükut daha değerli olsun? Derler ki cevaben, sükut; sözün gözesidir yani geldiği kaynaktır. O kaynak ne kadar berrak ne kadar derinse söz o kadar hikmetlenir. O halde eğer söz sükuttan gelmiyorsa, aslında lakırdıdır o!

Bu antik kentte, asırlık bir zeytin ağacının altında, Ahmet Amca’nın sükuttan süzülmüş sözlerini  düşünüyorum. Zamansız bir yerde, zamansız bir bilge sözün içindeyim. Sokrates’in de yolu düşmüş buralara. Düzene başkaldırmış, sözünü sakınmamış bir rocker gibiydi bence O! “Sizin istediğiniz gibi konuşup yaşamaktansa, kendi istediğim gibi konuşup ölmeyi tercih ederim” demişti. Öldürüldü ama hiç ölmedi! Sözleri derin bir düşünüşten yani sükuttan geliyordu.  Zeytin ağacının altında Yunus ve Sokrates zihnimde birleşiyor. Ölüm ve ölümsüzlük birleşiyor. Söz ve sessizlik birleşiyor.

Yol… Sonsuz olasılığı içinde barındırsa da nihai amacı beni “bir”e ulaştırmak diye hissediyorum giderek… Kosmos’un diğer adı: Universe! Latince Uni-bir, verse -dönüşen demek! Yani Evren “bir” e dönüşen demek!  Yolda olmak, bilgeliğin izleriyle karşılaşmak. Her karşılaştığın  kişide ruhunun kayıp parçalarıyla buluşmak! Binlerce yıldır işlene işlene gelmiş bir mozaiğin içinde rengini almak! Evet yollar çok, olasılıklar sonsuz  ama yine de tüm bu yolculuğu  “Bir” e ulaşmak  üzere yapıyor olmamız  mucizenin ta kendisi gibi duruyor önümde…

Gözde Özelce

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın