Netflix’in ikilemi: Eşcinsellik & “Düzcinsellik” sahnelerine olası sansür girişimlerinde ne yapacak?
Uzunca bir süredir “Özgürlükçü Kamuoyu” yeniden endişeli modernizmin zirvelerini yaşıyor. İktidar kanadının son hamlesiyle Dijital Yayıncılığın da “kayıt altına alınma” ve RTÜK kurallarına tabi tutulma girişimleri özellikle sosyal medyada cereyan eden tartışmaları körükledi. “Netflix’in Türkiye’den çekilebilme ihtimali”yle dizi bağımlıları, sinefiller ve cümleten müptezel film aşıkları haklı olarak isyanları oynuyor.
Netflix resmi sitesi tüm bu ahval ve şerait içerisinde “çekilmeyeceğiz” açıklamasını yaptı. Gönüllere su serpildi. Lakin bugün kötü polislik rolümüzü oynayarak zafer sarhoşluğu içerisindeki “Laik Beyaz Türkler”in keyiflerine bol sulu limon sıkacağız.
Önce bir hatırlatma:
Yıllar önce Blade Runner’ın devam filmi Sony Dağıtım tarafından sansürlenerek vizyona girdiğinde ortalık ayağa kalkmıştı. Bir kere Blade Runner kitlesi ile Netflix kitlesi aynı: Eğitimli, endişeli, laik modernler. O zaman ikileme doğru yazıyı kaydıralım:
Netflix’in ikilemi
Son kertede içimize işlemiş kötü polislik müessesesinin nursuz suali şu: Eşcinsellik & “Düzcinsellik” sahnelerine olası sansür girişimlerinde Netflix ne yapacak?
Netflix, eşcinsellik ya da cinsel ilişki vb “sakıncalı” içeriklere getirilebilecek olası sansür girişimlerinde Sony gibi davranırsa Türkiye’den doğal olarak çekilmek zorunda kalabilir. Sony Dağıtım, yaptıkları sansüre ilişkin “Ülkelerin örf ve adetlerine göre içerikleri değiştiriyoruz” gibi “düşük profilli” bir açıklamada bulunmuştu. Bu tip bir vasatlık, parasıyla özgürce film izleyenleri ve sansürsüz dizi film keyfi için çocuğunu bile kesecek raddede özgürlükçü bireyleri ikna etmez.
Bununla birlikte dilemmanın diğer seçeneği ise “direniştir”. Liberal Netflix’in gözü bunu yiyecek mi, göreceğiz. Kaldı ki bir sistemin içerisine gönüllü girildiğinde o sistemin çarklarına itiraz etme kanalları da sınırlı olmalıdır diye düşünmekteyiz. Zira zaten yaşananlar kültürel hegemonya kavgasının bir uzantısıdır ve devletin “özgürlükçülük” hususunda pek müsamahakâr davranmayacağı açık. Direnişin koşulları dahi mevcut olmayabilir. Göreceğiz.
Lakin kesin olan şu: Bu tartışma daha çok su kaldırır.