Tevazu sahibi bir süper-grup: The Aristocrats DeliKasap’a konuştu

[vc_row][vc_column][vc_column_text]

Rock, blues, fusion, funk, heavy metal, jazz? Tüm bu elementlerin hepsi veya hiçbiri The Aristocrats grubunun nitelikli müziğini tarif edebilir.  Ancak bazı gerçekler var ki, en gıcık müzikofil bile bu gerçeklere omuz silkemez: Mükemmelliğe varan bir müzikalite, eğlence dozu yüksek bir humour ve emek-yoğun muhteşem bir üçlü geliyor şehrimize… The Aristocrats, 6-7 Aralık 2019 tarihinde İstanbul Zorlu PM Studio’da gerçekleştirecekleri konser öncesinde DeliKasap’ın konuğu oldu…

Öyle üç müzisyen düşünün ki her biri alanında gerçek birer virtüöz, hepsi enstrümanlarını deyim yerindeyse yalayıp yutmuş ve teknik-rock’n’roll’un zirvesini yaşıyor ve yaşatıyorlar. Bu çılgın ama güzel adamların; Guthrie Govan, Bryan Beller ve Marco Minnemann’ın, DeliKasap Dergi’nin Deli Doktoru Atilla Görk ile yaptığı röportajdan bazı bölümleri sizlere sunuyoruz (Röportajın tamamı için DeliKasap’ın basılı versiyonunu edinmenizi salık veririz)…

Guthrie Govan: The Aristocrats grubunun toplanma hikâyesi aslında acaip bir kaza sonucu oldu. 2011 yılıydı, Bryan ile Marco Anaheim NAMM’da, (National Association of Music Merchants) sadece tek bir kere gerçekleştirilmesi planlanan bir üçlü konser için sahne alacaklardı. Grupta o zaman sahne alacak olan vatandaş ortalıktan tüydü ve grupta acil bir gitarcı arayışı sözkonusu oldu. Sosyal medyada da sağolsun bazı müzikseverler beni bu göreve layık gördü ve ben de bana yapılan daveti seve seve kabul ettim. Doğrusunu söylemek gerekirse başlangıçta bu adamlarla bir grup oluşturma fikrimiz yoktu. Amma velakin ne zaman bir araya gelip çalmaya başladık, çok özel ve nadir tutması münkün olan, şahane bir müzikal kimyayı tutturduk hep birlikte… Ve işte The Aristocrats böyle kuruldu…

Bryan Beller: Hepimiz şarkıları bestelerken farklı yaklaşımlar geliştiriyoruz. Üçümüzün enstrüman ilgisi farklı, aletlerimiz farklı ve kısmen ayrı müzikal etkileşimlerimiz var. Lâkin yayımladığımız ilk albümden beri çalışma metodumuz hep aynı oldu. Kendimizi dış dünyadan soyutlayarak bir demo hazırlarız önce. Guthrie hem bas gitar çalabiliyor hem de davul programlamayı da biliyor ve ben de aynı zamanda hem biraz gitar çalabiliyorum hem de davul programlama mevzusuna ben de hakim sayılırım. Marco da hem gitar hem de bas çalabiliyor. Son kertede hepimiz kendi kendimize demolarımızı yapabiliyoruz ve ne zaman “Tamam, bu bir şarkıya benzedi” diye düşündüğümüzde bir araya gelip çalışmalarımızı birleştiriyoruz; bu defa üçümüz birlikte şarkılarımıza son şeklini veriyoruz. İşte bir Aristocrats şarkısının oluşum hikayesi kısaca böyle… Tabii şimdiki süreçte artık bu eğlenceli bileşimi yüzlerce konserde seyirciye sunarak deneyimliyoruz. Zira böylece hem birbirimizi her geçen gün biraz daha iyi tanıyoruz hem de doğrusu beraber çalmak çok daha keyifli ve kolay oluyor.

Marco Minnemann: Davulculuğumu beğenmeniz beni çok mutlu etti, teşekkür ediyorum… Biraz bahsedebilirim ancak tekniklerimi derinlemesine öğrenmek isteyenler kitaplarımı edinsin ve DVD’lerime bir göz atsın hahaha! Zira bu röportajda anlatmam sayfalar sürecektir…

Söyleşinin tamamı DeliKasap basılı versiyonda yayımlanacaktır, konserde görüşürüz! Henüz grubu tanımayan gafiller için ise aşağıda bir kuple konser sunuyoruz, sakın bu abileri canlı izlememezlik etmeyiniz…

[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

Paylaş

Similar Posts

Bir yanıt yazın