Tuna Kiremitçi: “Kendimi bildim bileli ozan geleneklerine bağlıyım”

Tuna Kiremitçi, ilginç bir karakter. Müzisyenlik, tezgâhtarlık, turist rehberliği, dizilerde asistanlık, romancılık ve reklamcılık gibi birbirinden farklı farklı işlerle uğraşıp sonunda onu en çok heyecanlandıran uğraşlarından, “asıl mesleğim” dediği müzisyenlikte karar kıldı. Eh; konu da müzik olunca memleketin ilk, tek ve son rock’n’roll kültürü mecmuası Delikasap olarak, kapısını çalmamız farz oldu. Kiremitçi, sorularımıza içten cevaplar verdi…

90’lı yıllarda Kumdan Kaleler döneminde başladığın “Clean” vokalli daha mütevazı kent ozanlığı döneminden bugün “Olgun” vokalli, daha büyük prodüksüyonlu Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları dönemine nasıl bir müzikal dönüşüm gerçekleşti? 

Kumdan Kaleler dünyaya erken düşmüş bir grup. Yaptığımız tarzın 90’larda fazla alıcısı yoktu. Pop da yapmıyorduk standart Rock da Fikret Kızılok, Bülent Ortaçgil, Yeni Türkü, Ahmet Kaya, Bulutsuzluk Özlemi, MFÖ dinliyordum ve bir senteze varmak istiyordum. Bir taraftan da Paul SimonBob Dylan, Neil Young etkisi vardı. Aslında hâlâ aynı köklerden besleniyorum. Sesime zamanın eli değdi tabii biraz, bir de prodüksiyon yapmak teknolojinin gelişimiyle kolaylaştı. Tabii bilgim de arttı, Kumdan Kaleler zamanında albüm kaydetmeyi albümü kaydederken öğrenmek zorunda kalmıştık. Orada kafamdaki çoğu şeyi uygulayamadım. Yine de analog kayıt olduğu için bir tadı ve bazı güzel müzikal fikirler var.   

“Kent müziği” diye kodlayabileceğimiz bir müzikal tarzın oluştu. Bülent Ortaçgil’den Mazhar Fuat Özkan’ın romantik şarkılarına ve hatta günümüz genç müzisyenlerin yeni akımı “Üçüncü Yeniler” ile dahi flört edebilecek bir müzikal akışkanlık “ve fırsat” söz konusu… İlham aldıklarına dair ve günümüz ana akım  ve alternatif müzikal oluşumlarla etkileşimine dair neler söyleyebilirsin? 

Geçmişte Rock gruplarında da yer aldım ama kendimi bildim bileli ozan geleneğine bağlıyım. Sanırım şairlikten dolayı. Yaptığımız şeyin aslında halk ozanlarınınkinden farkı yok, sadece nazlı yâri çeşme başında değil metro çıkışında bekliyoruz! Şaka bir yana, “Üçüncü Yeniler” dediğimiz gençlerin müziği bana heyecan veriyor. Şiirle müziği çok farklı katmanlarda birleştiriyorlar. İnsana ve hayata dair söyleyecek sözleri var. Bunu takip edecek bilinçte bir dinleyici de oluştu. Bazı genç müzisyenler “Ben çocukken Kumdan Kaleler dinlerdim” diyor mesela, işte bu etkileşim çok güzel. 

Her ne kadar kendisini artık pek sev(e)mesem de Yıldız Tilbe ile olan düetinizi çok beğendiğimi itiraf etmeliyim. Birbirinden çok farklı bu müzisyenleri ikna etmek kolay oldu mu? Nasıl bir süreç geçirdin ve bu arkadaşlarını, albüme katkı verenleri bir de senin ağzından dinleyelim mi? 

Yıldız Tilbe memleketin Amy Winehouse’u bence, onun gibi pervasız ve şeffaf. Bu doğallık dinlerken insanda duygu yaratıyor. “Yine Sevebilirim”i bitirdiğimde telefona kaydedip o haliyle kendisine yolladım. Ertesi gün “Bu şarkı benimdir!” diye mesaj attı. Pamela ve Özge Fışkın en eski arkadaşlarım, onlarla başlamak istedim, sağ olsunlar kırmadılar. Gonca Vuslateri “Sana Dair”i lisedeyken çok severmiş, teklif edince heyecanlandı, beni de heyecanlandırdı. Jehan Barbur ile yıllar öncesinden tanışırız, yorumu “Bu Aşk Burada Biter”i bambaşka bir boyuta taşıdı. “İyi Şeyler”i Öykü Gürman’a, “Hayatının Hatası”nı Gülçin Ergül’e düet için özel yazmıştım, sonuç hayal ettiğimden de iyi oldu. Sena Şener ise genç yaşına rağmen “Birden Geldin Aklıma”yı öyle bir sahiplendi ki kayıt esnasında bana da ilham verdi. Gökçe Bahadır’ın “Bu Kaçıncı Sonbahar”a, Gülay’ın da finaldeki “Varsın Bu Dünyada”ya eşlik etmesi çok anlamlı. Sonuçta hepsi sanatlarına ve duruşlarına hayran olduğum kadınlar. Kendi seslerini, nefeslerini ve ruhlarını kattılar. 

Türkiye’nin en popüler yazarlarından biriydin. Sonra –sanırım- kendi yazarlığından tatmin olmamaya başladın ve adeta “Ben artık roman yazmayacağım” dedin.. Kırılma noktası ne oldu? 

Öyle çok dramatik bir final yok, yazmak istediğim romanlar bitti o kadar. Bir de asıl mesleğim olan müziği çok fazla ihmal etmiştim. Bu beni mutsuz ediyordu. O tarz bir popülerliği de bir türlü sevemedim. Hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biri, şimdi kendimi evimde hissediyorum. Zaten öyle çok önemli bir romancı olduğumu falan da düşünmüyorum. Gerçi alternatif müzik yaptığımız için işimiz kolay değil ama bu mücadeleyi vermek de hoşuma gidiyor. Şiir yazmayı da sürdürüyorum ayrıca. 

Müzisyenlik, Reklamcılık, romancılık sonra tekrar müzisyenlik… Müzik senin son durağın mıdır, Tuna için bu farklı duraklar ne anlam taşır? 

Ona bakarsan plak dükkânında tezgâhtarlık, turist rehberliği, dizilerde asistanlık falan da yaptım. İnsanın babası zengin olmayınca el mecbur oluyor böyle şeyler. Ama hepsinden bazı tecrübeler kalıyor tabii. Başta Murat Menteş olmak üzere edebiyat dünyası da bana her zaman iyi davranmıştır, yazar dostlarımdan çok şey öğrendim. Hem sanatlarından hem de kişiliklerinden.  

Son albümünle olumlu eleştiriler alıyorsun, insanlar seviyor Tuna Kiremitçi’yi. Bu durum seni nasıl motive ediyor? Bununla birlikte orta vadede hedeflerin neler? 

Nefes aldığım sürece şarkılar yazıp söylemekten başka bir planım yok, buna plan denirse tabii. Albüm için öyle reklam falan da yapmadık. İnsanlar kendileri keşfetsin istedik. Zaten ben de sevmiyorum medyanın gözüme soktuğu şeyleriŞarkılar her ay tek tek çıkarken keşfedildi, her şarkıyla yolculuğa yeni dinleyiciler katıldı. Samimi ve eyvallahsız bir iş olduğunu hissettiler herhalde. Şimdi ikinci bir düet albümü hazırlıyoruz, yine her ay bir şarkıyı paylaşacağız. Sonrasında herhalde kendi başıma düetsiz bir albüm yaparım. Sevdiğim yorumcular için beste yapmayı da seviyorum. Şarkı yazmak hayat biçimim sonuçta. Beni tamamlayan bir iş.  

Sosyal medyayı çok aktif kullanıyorsun. Özellikle twitter’ı. Bununla birlikte daha önce daha az sosyal medyada göründüğün dönemler de vardı. Tabir-i caizse daha “gizemli” diyelim. Bir sanatçının sosyal medya görünürlüğüne dair –eski bir reklamcı olarak- Tuna Kiremitçi özelinde nasıl bir değerlendirme yaparsın? Müzisyenin ya da yazarın sevenleriyle ilişkisi açısından nasıl riskler sözkonusudur? 

Valla vaktiyle çalıştığım ajansın patronu bana “İyi bir metin yazarısın ama hiçbir zaman reklamcı olamayacaksın çünkü kafan öyle çalışmıyor!” demişti. Görünen o ki eleman haklı çıktı. Ne diyelim, hayırlısı… Sosyal medyayı genellikle şarkılarımı ve konser duyurularımızı paylaşmak için kullanıyorum. Ana akım medyada yer bulmamız popçular kadar kolay olmuyor, takdir edersin. Yoksa hayatımı sosyal medyada geçirmek ya da oradan memleketi kurtarmak gibi süper fikirlerim yok.  

Okur ve dinleyicilerine nihai mesajını alalım? 

Mesajım her zaman aynı: En sağlam direniş kalbi temiz tutmaktır. 

Teşekkür ediyoruz. 

Rica ederim, ne demek. 

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın