Türk Rock Müziğinin duayenlerinden Filip Sümbülkaya ile bir röportaj
Filip Sümbülkaya, kimileri onu sadece “Tayfun” olarak bilir… Türk Rock müziğinin “Altın Yılları” olarak adlandırılan, 70’ler, 80’ler ve 90’lar arasındaki zaman diliminde, Türkiye’de Rock müziğin yeşermesinde emeği geçmiş, Türk Rock müziğinin kuruluşunda imzası olan, Türk Rock Müziğinin “Kurucu Babaları’ olarak adlandırılan duayen isimlerle birlikte aynı sahnelerde ve albümlerde çalmış, Cem Karaca ve Erkin Koray ile beraber çalmış, Bulutsuzluk Özlemi grubunun kuruluşunda yer alarak ilk dört albümünde bulunmuş, daha sonra Whiskey grubunun kuruluşunda yer alarak onlarla beraber çalmış bir perküsyon duayenidir Filip Sümbülkaya.
Şimdilerde İstanbul’da bir hayli mütevazı bir hayat yaşamakta ve ailesiyle beraber gözlerden uzak alçakgönüllü bir hayat sürdürmekte…
Geçenlerde onunla Burgazada’da tekrar bir araya geldik ve fırsatını bulmuşken beraber bir röportaj yapalım dedik…
Filip Ağabey ile beraber Burgaz’da Indos adlı güzel bir mekanda oturuyoruz ve ona sorularımı yöneltiyorum.
Işte beş soruda Filip Sümbülkaya …
Rock müzikle olan yolculuğunuz nasıl başladı?
Ben çocukluğumdan beri davul çalıyorum, çünkü babam da bateristti, ondan ilham alarak bu sanata başladım.
10-12 yaşlarıma geldiğimde arkadaşlarımla spor yapardık, Beyoğlu Spor Kulübü’nde bir basket takımımız vardı ve takım arkadaşlarımla beraber “The Friends” adında bir grup kurmaya karar verdik.
Grup hayatım ilk bu şekilde başladı. Ve ondan sonra askerliğe gidene kadar, yani 1976’ya kadar falan bu grubumuz devam etti,
haftasonları Deep Purple, Led Zeppelin, Black Sabbath coverları yapardık. Black Sabbath’ın efsane Paranoid parçası bizim favorimizdi.
Rock bizim genlerimize bu yıllarda böyle girdi. Rocktan başka bir müzik yapmamız düşünülemez.
Ondan sonra sırasıyla Erkin Koray, Cem Karaca, onlarla beraber, onların davulcusu oldum. Ve bu şekilde Rock maceram devam etti.
En aklınızda iz bırakmış konserlerinizden biri hangisidir?
1990’ların başında Dolmabahçe, İnönü stadında düzenlenen Ahmet San konserlerinden olan Sting konserinde ön-grup olarak çalmıştık Bulutsuzluk Özlemi ile ben onların davulcusu iken. Hayatımda en unutamadığım konserlerden biridir.
Bulutsuzluk Özlemi ile beraber çaldığınız dönemde, kendinize en yakın bulduğunuz, en favori parçalar hangileridir?
Bulutuzluk Özlemi ile beraber çaldığımız zaman diliminde “Uçtu Uçtu” ve “Güneşimden Kaç” parçalarımız, kendime en yakın bulduğum, en favorilerimdir.
Öğrencileriniz arasında en unutamadığınız ve aklınızda kalan öğrenciniz hangisiydi?
Yıllar evvel, zengin bir işadamının oğlu olan Can diye bir çocuk vardı öğrencilerim arasında, şu anda kocaman bir delikanlı olmuştur herhalde 30’larındadır, bilmiyorum şu anda piyasada bir yerde çalıyor mu, çalmıyor mu çünkü haber alamadım uzun zamandır, öğrencilerim arasında çok kabiliyetli, yetenekli, benim ona verdiklerimi, çalarken ve tatbik ederken adeta üstüne koyarak uygulayan ve bu nedenle hayran olduğum bir öğrencimdi. Onun gibi bir öğrenci de zaten ondan sonra bir daha karşıma çıkmadı.
Şu andaki müzik piyasasının mevcut durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şu anda müzik piyasasını pek iyi görmüyorum, çok içimi acıtıyor ve bunu üzülerek söylüyorum. Durum hakikaten feci şu son zamanlarda.
İnşallah her şeye rağmen yine de düzelecek diye umut ediyoruz, hatta bunu umut etmek istiyoruz.
1992 yılının Bulutsuzluk kadrosu: Filip Sümbülkaya, Akın Eldes, N. Yavaşoğulları, Demirhan Baylan ve Richard Hammer
Filip Ağabey bu röportajıyla sizlere son bir mesaj daha iletiyor, ve herkese Uriah Heep’ten Sunrise parçasını dinlemedilerse mutlaka dinlemeleri tavsiyesinde bulunuyor…
İşte o muazzam şarkı, 1973 yılının Tokyo’sundan kanlı canlı: