WELCOME TO INFERNOPOLIS: HELLFEST 2024

Acısıyla tatlısıyla geçen 2024 Hellfest macerasını; gözlemlerimizi, deneyimlerimizi, grupların performanslarını ve ortamı sizlere özetlemeye çalışacağız. Önümüzdeki yıllarda katılımcı olmak isteyenlere bir rehber olabilmesi amacıyla bazı ön bilgiler ile başlayabiliriz…

Fransa’nın Nantes şehrine bağlı Clisson kasabasında yapılan festivale bilet bulması epeyce zor. Bu yıl 17. defa düzenlenen Hellfest son yılların en popüler ve prestijli festivali haline geldi. Bu seviyeye gelmesi sadece iyi bir line-up çıkartması değil, katılımcılara çok üst seviye bir festival deneyimi yaşatması ile de oldukça ilintili. Şöyle ki, festivalin ilk yıllarında toz duman olan konser alanlarını yıllar içinde mükemmel bir şekilde ıslah ederek bol yeşilli alanlara dönüştürdüler. Aşırı sıcak olabilen bu bölgede gölgelik alan sayısını arttırdılar. Yeme içme alanlarını arttırarak sıra bekleme zamanlarını kısalttılar. Ayrıca yıllar içinde engelli metalcilerin festival alanında ulaşım, konser izleme, crowd surf yapabilme vb. olanaklarını da ellerinden geldiği kadarıyla geliştirdiler.

Gelelim zorluklara, başta WC çok büyük sıkıntı, özellikle kamp alanında WC kuyrukları hiç bitmiyor… İkincisi de duş. 80 bin-100 bin arası katılımcı çeken festivalde kamp alanında 50 bine yakın kişi konaklamakta ve duş almak için her gün 1 saat beklemek gerekiyor. Gerçi tüm büyük festivallerde benzer sıkıntılar var ama Hellfest gibi her şeyi başarı ile çözmüş bir organizasyondan buna da el atmasını bekliyor insan.

Aslında böyle büyük festivallerin en büyük handikapı grupların çakışması. Festival grupları açıklandığı zaman ağzınızın suyu akıyor ama zaman planı açıklanınca toplam altı sahnede çıkan grupların inanılmaz şekilde çakıştığı ve çok büyük ikilemler arasında kalacağınızı bilmeniz gerekiyor. Hele hele geniş bir spektrumda müzik zevkiniz varsa yani hem main stream grupları görmek isteyip bunun yanında Black Metal, Death Metal, Hardcore/Punk hepsinden hoşlanıyorsanız geçmiş olsun! Ha keza bu sene biz de benzer ikilemler içinde grup seçmekte çok zorlandık. Ama odağımızı görme şansımız daha az olan ya da ilk defa göreceğimiz gruplara çevirdik. Eee ne yapalım gülü seven dikenine katlanır diyerek festival günlüklerine girelim.

Hellfest zamanı tüm Clisson kasabasını, Nantes’ı ve hatta tüm Fransa’yı heyecan kaplıyor. Haklarını teslim edelim A’dan Z’ye tüm kurumlar festivale inanılmaz destek veriyor.

Clisson Tren İstasyonu

Festival girişi oldukça etkileyici bir tasarımla sizi karşılıyor.

Sıfırıncı gün denilen official başlangıçtan bir gün önce festival alanına ulaşıp kampımızı attık. Kamp alanına çok yakın mesafede bulunan E.Leclerc hiper marketi son yıllarda sıfırıncı güne özel, “önden mini bir festival” düzenlemekte ve enfes eğlenceli bir ortam hazırlamaktadır. Zaman kaybetmeden Hellfest LE OFF adını verdikleri ortama kaydık. Marketten alışverişimizi yapıp cover yapan amatör grupların canlı performansları ile keyfimizi yaptık.

E.Leclerc hiper marketi
LE OFF Festival alanı

DeliKasap HC Crew olarak ilk günün ilk konseri olan AS IN HELL için alana giriş yaptık. Volbeat vokalist/gitaristi Michael Poulsen’in Volbeat’ten önce, 90’ların ortasında dört hızlı, brutal albüm kaydeden death metal grubu Dominus’u kurdu. Poulsen, Volbeat’in 2021 albümü Servant Of The Mind için şarkılar bir araya getirirken, bir sürü death metal riff’i yazdı ve bunları telefonuna kaydetti. Daha sonra, Volbeat kaydını bitirdiğinde, Armageddon’a giden paslı kapıları yeniden açtı ve ilk albümü Impii Hora (Latincede Ungodly Hour) Poulsen’in en sevdiği eski okul gruplarına bir övgü olan yeni death metal grubu Asinhell için şarkılar bir araya getirmeye başladı. Şarkılar, ezici riff’lere dayanırken, güçlü gitar rifflerine sahip. Poulsen, Volbeat ve Dominus için vokal yaparken, Asinhell’in solisti olmak istemedi. Bu yüzden Mart 2022’de eski arkadaşı, eski Morgoth vokalisti Marc Grewe’yi aradı ve onu gruba katılmaya davet etti. Saat 16:30 da groovy soundlu mükemmel bir death metal şöleniyle açılışı yaptık. AS IN HELL yeni bir proje olsa da old school sound’a sahip bir müzik yapıyor. Kaçırdıysanız yakalayın.

ICE NINE KILLS ana sahnede performans sergilerken gözümüz takıldı. Etkileyici bir görsel şov ile kendini izlettiren metal-core grubu, inanılmaz teatral bir sahneye sahip. Grup resmen her parçada ayrı bir tiyatro sahnesi ile bir müzikal şölen yaşattı. Hem clean hem brutal vokali iyi bir şekilde kullanan Spencer Charnas’ın sahnede adım atmadığı yer kalmadı.

Festivalin belki en heyecan ile beklenen grubu KERRY KING. KK; Slayer’dan Paul Bostaph, Death Angel vokalisti Mark Oseguada, Machine Head’den tanıdığımız Phil Demmel ve Hellyeah’in basçısı Kyle Sanders ile birlikte  “From Hell I Rise” albümünü çıkarttı. Albümü dinlediyseniz Kerry King’in Slayer’in devamı niteliğinde bir müzik yapmaya devam edeceğinin sinyallerini almıştık. Sahnesinin de Slayer’dan farklı olmadığını itiraf edebiliriz. Müzikte bir farklılık olmadığı gibi Mark’ın ses rengi de Tom Araya’yı aratmıyor diyebiliriz. Tamam hiçbir zaman Slayer’ın yerine geçemeyecek ama çaldıkları Slayer parçalarıyla neşemizi bulmaya yardımcı oldular desek yalan olmaz.

Onlarca kez MEGADETH seyretmiş olsak da İstanbul konserinin bir günde sold-out olmasının gazıyla, acaba bilmediğimiz bir değişim mi var diye MEGADETH’e yöneldik. Dave yorgun görüntüsü ile karşımızda belirince çok umut verici bir performans olmayacağını düşünmüştük, ama yanılmışız. İlk üç parçadan sonra Dave’in sesi kıvama geldi, Skin O’my teeth, Tornado of souls, “A tout le monde” arkaya arkaya patlatınca Fransız seyircisini de gaza getirdi. Buyrun efendim tüm konsere göz atmak isterseniz linki aşağıya bıraktık.

Sodom’u beklemek için çadır sahnesi Altar’a vardığımızda yan çadır Temple’da karşımıza çıkan SHINING bizi oldukça etkiledi. Kendi müziklerine JAZZ METAL adını veren grup gerçekten Jazz, Metal, hatta black metal öğelerini bir araya getirmiş. Grubun tarihinde on üç müzisyen yer almış ve tek sabit üyesi şarkıcı, gitarist, saksafoncu ve söz yazarı Jørgen Munkeby çok yönlü kişiliği ve üst düzey iletişim yetkinliği ile enfes bir şova imza attı. Performansı King Crimson’un 21st Century Schizoid Man cover’ı ile sonlandırdılar

NOT:Grup aynı zamanda aynı isimli İsveçli black metal grubuyla karıştırılmaması için SHINING (NOR) olarak da adlandırılır.

Efsane Teutonic thrash metal grubu, 30 yılı aşkın deneyimi, onlarca albümüyle ısrarla thrash metalin bayrağını taşıyan SODOM ana sahnede günün headliner’ı AVENGED SEVENFOLD çalmasına rağmen çadırı tıka basa doldurdu.

Mainman Tom Angelripper vahşi bir öfkeye yayılan bir set list hazırlamış ve tüm konser boyunca headbang yapmaktan kendimizi alamadık. Ülkemizi de de önümüzdeki aylarda ziyaret edecek SODOM’u kaçırmamanızı öneririz.

1. Günün finalini saat 01:00’da DROPKICK MURPHYS ile yaptık. Bizim enerji seviyemiz dibe yaklaşsa da Dropkick inanılmaz bir enerji ile sahne aldı. Amerikan Kelt punk grubu DM’in bu enerjik müziğine layığı ile eşlik edememek üzdü açıkçası. Dropkick’in klasikleşen setlist’i ardı ardına patlatırken ayakta kalabilen herkes dans ediyordu. Buyrun kayıtlara:

2. GÜN

Gece boyunca çadır bölgesinde partileyen Fransız arkadaşlar uykusuz geçen gecemizin sabahına sürünerek başlamamıza sebep oldular. Böylesi büyük festivallere gitmek için gerçekten sağlam bir dayanıklılığa sahip olmak lazım, en az 12 saat boyunca o sahneden bu sahneye koşuşturmak üstüne pek de konforlu olmayan çadır ortamında muhtemelen sabaha kadar anıran sarhoşların arasında uyuyabilecek psikolojiye sahip olmak gerekiyor. Bunu da 3-4 gün eğlenerek becerebilmek önemli…

İkinci günün bizim için en ilgi çeken gruplarından FEAR FACTORY için alana girdik. Endüstriyel Metali yükselten ABD’li grup ana sahnede 16:30’da sahne alıyordu.

Fear Factory kadrosunda son yıllarda çok saçma değişiklikler oldu, orijinal vokalist Burton Bell, 2020’de ayrılışına kadar 31 yıl boyunca tek tutarlı üye olmuştu. Ama şu anda efsane gitarist Dino Cazares, grupta kalan tek orijinal üye. Grup, anlaşmazlıklar sonrasında 2002’de dağılma noktasına gelse de, bir yıl sonra kurucu üye Cazares olmadan faaliyetlerine devam etti.  2009’da yeni bir kadro yapılanması ile Cazares gitarist olarak ve Gene Hoglan davulcu olarak geri döndü. Ancak eski üyeler Wolbers ve Raymond Herrera  grubun yasal sahipliğinin %50’sini oluşturduğu için bir yasal mücadele başlamıştı. Buna rağmen Fear Factory o zamandan beri üç albüm daha yayınladı. Son 4 yılda yaşanan saçma ve karmaşık değişimler sonunda 2023 yılında grup yeni vokal Milo Silvestro ile yola devam kararı aldı. Milo yüksek enerjisi ile Burton Bell’i aratmayacak gibi duruyor.

Fear Factory’den sonra Warzone sahnesinde klasik hardcore grubu HARM’S WAY’e göz atmaya gittik. Aşırı sıcak bir havada azıtan HC fanları sıcağı ikiye katlıyordu. Harm’s Way sahneyi vokalist James Pligge’in aşırı şişirilmiş vücuduyla doldurduğunu söyleyebiliriz. Grubun sert hızlı soundu öfkeli vokalleriyle birleşince leziz bir hardcore şöleni ortaya çıkıyor. Hava biraz daha serin olsaydı tadından yenmeyecekti. Harm’s Way kapanışı Sepultura’nın Propaganda parçasının cover’ı ile yaparken göz dolduran performanslarıyla seyirciden tam puan aldı.

Warzone’da bir sonraki performans CLAWFINGER olacaktı. Kendilerini Rap Metal olarak tanımlayan Stockholm’lü grup 35 yıllık bir geçmişe sahip. Aynı hastanede çalışan 4 arkadaş olarak yola çıkan grup özellikle 90’lı yıllara damgasını vuran hit parçaları arka arkaya patlatırken ortalık birbirine girdi. Açıkçası vokalist ve frontman Zak Tell seyirciyi o kadar iyi şova dahil etti ki, 1 saat nasıl geçti anlayamadık. Warfair, Truth, Biggest and the Best gibi baba parçalardan sonra her zaman kapanışı yaptıkları Do What I Say gün boyu dilimize pelesenk oldu.

Warzone’da işimiz bitince SHAKA PONK’un sahnesinin bizi çekmesi sonucu fark etmeden ana sahneye yöneldik. Etkileyici bir şov vardı; metal desem metal değil, pop desem pop değil ama kötü de değil. Biraz araştırınca bu SHAKA PONK kimdir nedir diye, 2002’de Paris’te kurulan Fransız grup, dünya müziğinin yanı sıra popüler müziğin farklı yorumlarını yapıyorlarmış, ancak ağırlıklı olarak elektronik ve deneysel rock  müzik yapıyorlar. Shaka Ponk, diğer müzik projelerine odaklanmak için son albüm ve veda turnesinin ardından 2024’te dağılacaklarını duyurmuş. Bu yüzden Fransız seyircisi inanılmaz ilgi gösterdi. Bir dişi bir erkek çift vokal ile etkileyici bir sahne şovuyla farklı tarzlarda coverlar yaptılar. Aşağıdaki videoyu seyredince ne demek istediğimi anlayacaksınız. Performanslarına ekledikleri Nirvana cover’ı Smells Like Teen Spirit gerçekten enfesti.

Günün headliner’ı MACHINE HEAD için yerlerimiz aldık. Her zaman Imperium ile açılışı yapan MH babalar gibi sahneye çıktı. Headliner olunca da çok klas bir sahne kurmuşlar. Arkada devasa bir led ekran önde yanarlı dönerli MH logoları. Ama o ne!! Rob Flynn’in sesi çıkmıyor. Baba haziran başından beri iki günde bir konsere çıkıyor, ses gitmiş… Her parça sonunda bir kayboluyor, artık pastil mi atıyor, bal-zencefil mi yapıyor bilemem ama her parçada ses daha iyi çıkmaya başladı. Açıkçası kadrodan Dave McClain, Adam Duce ve Phil Demmel’in gidişi bizi ciddi sarsmıştı. Rob yeni ekibi toplayıp aynı kaliteye çekmek için epey uğraşmıştı. Konser performansında bizi rahatsız eden bir zaaf görmedik, ama yeni ekibin yeni materyallerin üretilmesine ne kadar destek olacakları soru işareti? Buyrun MH burada, aşağıda…

Darkness Within performansı her konserde efsane oluyor. Festival ortamında kısıtlı zamanda muhabbeti kısa tuttu ama gene içini döktü Rob. Konserlerinde klasikleşen bira ikram seansları ve ten ton hammer’da şişme çekiçler,  “From This Day” parçasıyla patlayan konfetiler ve ortaya çıkan şişme küpler; hem müzikal açıdan hem görsel açıdan izlenmeye değer bir şov olduğunu söyleyebiliriz.

Geceyi warzone’da BODY COUNT FT. ICE T ile kapatmak için yerimizi aldık. ICE T baba tüm aileyi alıp gelmiş. Ernie C. Vincent Price ve Juan Garcia (Evildead) (Eski AbattoirAgent Steel, Terror) ve oğlu Tracy Marrow Jr. Body Count In the House ile girip ardından Raining Blood/Postmortem cover’ı ile ortalık karıştı. İnanılmaz bir enerji ile sahnede basmadık alan bırakmayan Vincent ve Juan, olanca sevimliliği ile Ernie C. ve tüm nefreti ile gözleri parıldayan Ice-T gerçekten Warzone’daki herkesi hapsetti. Deli gibi yorgun olmamıza rağmen tepinmekten kendimizi alamıyorduk. Klasikleşen Exploited cover’ı War ve Disorder’ı çalarlarken bir baktık Biohazard Evan sahnede Ice-T’ye eşlik ediyor. Gerçekten güzel bir İkinci Gün Finali oldu. Konseri Born Dead ile bitirdiklerinde biz de kendimizi bitirdik.

Üçüncü güne yağmur ile uyandık, yağmur ki ne yağmur… Hava durumu yağmuru saat sabah 11 gibi göstermesine rağmen 8’de başladı… Neyse yağsın bitsin de konserlere denk gelmesin diye iç geçirdik. Kamp alanında ortalık cılk çamura döndü tabi… O yağmurda bile sabah 100 metre tuvalet kuyruğunu görünce pes dedim valla.

Öğlene doğru yağmur kesilip hava açınca festival alanına kaydık. Önce bir merch alanını dolaştık. Official T-shirtler 35-40-45 € mertebelerine ulaşmış. Eee enflasyon sadece bizde yok… Extreme market’te ise 25-40€ arasında alternatif baskılar bulunabiliyor.

Hellfest’in festival T-shirtleri 25€ fakat official festival merch kuyruğu beklenecek gibi değildi.

Güne efsane Kanadalı heavy metal grubu ANVIL ile başladık. Anvil belgeselinde gördüklerimiz babaların yaşadıkları tüm aksiliklere karşı rock’n’roll’a devam etme kararlılıklarını ve hayatın onların yüzüne gülmemesine rağmen inandıkları yolda nasıl devam ettiklerini gösteriyor. Açıkçası, bu  onları bizim gözümüzde daha da büyütüyor. Soğuk bir bira eşliğinde old school heavy metal… İnsan daha ne ister ki?

Anvil son parça olarak “Metal on Metal” anonsu gelince Metallium diye hep bir ağızdan bağırıp Metallium’a selam gönderdik…

Amerikalı Death metal grubu SANGUISUGABOGG (Sang-gwee-sue-guh-bog olarak telaffuz edilir ve kıçınızdan kan emen bir tuvalet anlamına gelir) Kurucu gitarist Cameron Boggs’un soyadından gelen Latince “sanguisuga” (kan emici) ve “bogg” kelimelerinin birleşimidir (İngiliz argo dilinde tuvalet anlamına gelir) başta ismi sonra ise sansasyonal hareketler ile gündemde kalmayı başarıyor. Yılın başında  Falling In Reverse grubunun frontman’i Ronnie Radke’nin MGK’nin jilet şeklindeki gitarına yaptığı yoruma atarlanan grup Radke ile kavgaya tutuşmak için twitter üzerinden saçma diyaloglara girmişti. Neyse, konser erken saat olmasına karşın çadır sahnesini doldurdular. Yaptıkları klasik ve yüksek yoğunluklu death metal ile nispeten yeni bir grup olmasına karşın bizden tam puan aldı.

Her ne kadar 1 hafta önce İstanbul’da seyretmemize rağmen THE CASUALTIES yakaladın mı kaçırmayacaksın aga. Şaka bir yana Street punk’ın en eğlenceli gruplarından biri olan The Casualties gerçekten kalabalığı öyle bir eğlendirdi ve coşturdu ki, en az İstanbul konseri kadar eğlendik. Ancak grup tüm geceyi yolda araba kullanarak geçirmiş, onlar ne kadar eğlendi onu bilemiyoruz.

Valley sahnesinin açık havaya taşınmasının iyi olduğunu düşünerek KVELERTAK’ı izlemek için yanaştık. Vokalist Ivar Nikolaisen “biraz” sarhoştu, ama gene de kendini sahnede tutmayı başardı… Evet! Kendini atarak yakaladı… Adeta seyircilerin arasına girdi. Parçalar arasında seyirci ile olan etkileşimi de durumunda şüpheye yer bırakmıyordu. Müzikal olarak, (özellikle de durumu göz önüne alındığında) Erlend’in ayrılışından sonra gruba katıldığından çok daha iyi bir performans sergiliyor. Yeni parçalar artık set liste dahil edilmiş ve oldukça iyi performans sergiliyorlar. Aslında albümden daha bile iyi çaldılar diyebiliriz.

Bugün şampiyonlar ligi gibi… Ana sahnede ACCEPT’i karşılıyoruz. Accept biz görmeyeli gitarları 3’lemiş.. Her zaman keyifli ve bizi gençliğimize götüren Accept bu yıl çıkarttığı “Humanoid” albümüyle daha biz ölmedik demişti. Gerçekten de taş gibi bir albüm. UDO’dan sonra Mark Tornillo hiç sırıtmadığı gibi açıkçası daha bile iyi oldu demekte bir beis görmüyoruz. Göte göt demiycez de ne diyeceğiz? Mark Tornillo 70 yaşında ama ne sesi ne sahnesi yaşını gösteriyor. Wolf Holfman’a ne demeli adam resmen Benjamin Button! Yıllar geçtikçe gençleşiyor. Zımba gibilerdi valla. Ekim’de İstanbul konserini kaçırmayın deriz. Buyrun gözlerinizle görün.

Açık ve net bu sene HF’de en merak içinde beklediğimiz konsere 1 saat önce gelip güzel bir yerde konuşlandık. Ama o da ne… Bungle çıkarken yağmur başladı… Peeehhh. Yapacak bi’şey yok. MR.BUNGLE Strausse’un 30. Senfonisi ile sahne aldı ve ilk parça olarak Timi Yuro’nın ”Satan Never Sleeps”i söyledi… Mike Patton bu alemin en acayip adamı. Kadro’ya Scott Ian ve Dave Lombardo’yu kattıktan sonra Mr. Bungle çok acaip bir gruba dönüştü. Patton, Faith No More, Fantomas, Tomahawk, Dead Cross gruplarını aktif olarak sürdürüyor. Hepsinde de kanaatimizce mükemmel müzik yapıyor.

Araya attığı beklenmedik coverlar ile hem izleyici eğlendiriyor hem de şoke ediyor. Ansızın giren Hellawaits cover’ı ile Slayer’ın büyüklüğünün tartışılamayacağını bir kez daha anlıyoruz. Neredeyse her grup Slayer çalıyor. Şikayet etmiyoruz tabi buna…

Van Hallen cover’ı Loss of Control’da Wolfgang Van Hallen’in eşlik etmesiyle Van Hallen’e güzel bir selam gönderildi.

Gecenin sonunda Adreas Kisser’in Mr. Bungle sahnesine gelip “Territory” cover’ı yapmaları güzel bir sürpriz oldu.

Sepultura yok Kisser ne alaka diye bakınca, Kisser bir hayır grubu olan Savage Lands için davetli sanatçı olarak HF’e gelmiş. Savage Land Megadeth davulcusu Dirk Verbeuren ve gitarist Sylvain Demercastel‘in Kosta Rika yağmur ormanlarını korumak için kurdukları bir hayır grubu. Sonradan öğrendiğimiz için konserini kaçırdık…

Yağan yağmur ve Mr.Bungle’dan hemen sonra Metallica’nın çıkacak olmasından dolayı, zaten ana sahneye o saatte yaklaşamayacağımız için Warzone’da THE INTERRUPTERS’a çoştuk. Amerikalı eğlenceli ska/Punklar o kadar sempatikler ve öyle hareketli müzik yapıyorlar ki kimse yerinde duramıyordu. Parça aralarında Metallica’ya eşlik  etmeleri çok tatlıydı. Interrupters sahnedeki hareketliliği ve müziğinin oynaklığı gerçekten inanılmaz… Çok keyifli zaman geçirdik, evet Metallica’yı da seyretmek isterdik ama kader utansın…

İnterrupters’ın performansını seyretmek isterseniz, buyrun efendim:

Gece saat 01:00 buluşma zamanı; tüm punk/HC/metal tayfa Warzone’da SUICIDAL TENDENCIES için buluştuk. MUIR Reyiz’in  “what the hell’s goin on around here” sorgusuyla birlikte ortalık karıştı. En son 2022’de gene aynı sahnede gene aynı şey olmuştu. Tek gitardan ses gelmiyor, shit!!! Neyse you can’t bring me down bitene kadar gitarı çözdüler… Grup son yıllarda sürekli bir eleman değişikliği yaşasa da Dean Pleasant’in uzun soluklu değişmezliği soundu korumalarını sağlıyor. Diğer gitarın son sahibi Dillinger Escape Plan’dan Ben Weinman. Rob Trujillo’nun oğlu Tye grupta bass çalmaya devam ediyor. Dave Lombardo’dan sonra Slipknot’un eski davulcusu Jay Weinberg ST’ye katılmış durumda.

Konserin yarısına geldiğimizde I saw your mommy başlarken sahneye seyircilerin alınması ile olayın seyri tamamen değişti… Suicidal konserleri sadece müzik değil size eğlence vadeder. Nasıl eğlenmek isterseniz o şekilde eğlenmekte özgürsünüz. İster sahnede onların yanında, ister önde moshpit’te, ister seyircilerin ellerinin ucunda. İşte bu… Tabi burada HellFest organizasyonunun müthiş profesyonelliği ve izleyicinin de sağduyusuna vurgu yapmadan geçmemek gerek.

Zaman çok hızlı geçti ve ne yazık ki, Suicidal külliyatının en baba parçaları How will I laugh, Pledge ve Instutionalized çaldıklarında artık sona geldiğimizi anladık.

Suicidal Tendencies konserinin tamamını merak edenlere;

Son gün tüm yorgunlukların birikmesi ve bir gün öncenin çamurlarıyla uyandık.  Nispeten erken sayılabilecek bir saatte olan HIGH ON FIRE için ana sahneye yöneldik. High on Fire bassçısı Jeff Matz değişik bir arkadaş olup kendisi bir bağlama (saz) hastası. Sürekli Türkiye’ye gelip bağlama dersleri almakta. Bu yıl çıkan son albümleri “Cometh the Storm”da Karanlık Yol isimli parça bir bağlama şöleni.  Vokalist/Gitarist Matt Pike ise aynı zamanda Sleep grubunun gitaristi. High on Fire, “Electric Messiah” adlı şarkısıyla 2019 Grammy Ödülleri’nde En İyi Metal Performansı ödülünü kazanmıştı.

Böyle büyük ve iyi bir grubun öğlen saatinde güneş altında sahne alması; hele hele stoner metal ise pek olmuyor ama adamlar güzel çalıyor ne yapalım.

Warzone’da son yıllarda HC scene de popülerleşen SCOWL’a bakmak için günün ilk biralarını alıp güneş altında yerimizi aldık. Scowl ve vokalist Kat Moss’un yüksek enerjisi modumuzu biraz yükseltti. Ama biraz hareket edince ter fışkırıyor. Dün yağmurdan şikayet ediyorduk ama sanki az yağmur ve kapalı hava festival için daha uygunmuş… Scowl enfes bir HC şov izletti bize, zaten bu iyi performansları sayesinde System Of A DownKornTurnstile and DeftonesLimp Bizkit gibi büyük gruplar ile yakın geçmişte turladılar.

Şubat ayında Istanbul’da seyretsek de THERAPY?’nin yeri başka… Valley sahnesini full’ledi. Andy’nin sempatik tavırları izleyiciyi konsere adapte ediyor.

2023 yılında çıkan son albüm kanımca çok başarılı ancak bu albümün hiti olan “They Shoot the Terrible Master” çalmayıp Woe ve “Poundland of Hope and Glory” çalmaları anlaşılacak bir durum değil ama arka arkaya Still Hurts, Die Laughing, Nowhere, Screamager, Knives çalarak kalbimizi bir kez daha fethettiler.

Her ne kadar ikiye ayrılıp saçma bir duruma düşse de festivalde çıkan BATUSHKA’ya bakmak için çadır sahnesine yöneldik. Gene harika bir sahne hazırlamışlar. Sanki bir kilisedeyiz ama antichrist bir kilise konsepti. Bu konsept içinde hızlı ve yaratıcı gitar rifflerine eşlik eden teknik davul atakları üzerine yırtıcı vokaller… Bir kilisede bu saydıklarım olursa sadece black metal severleri değil tüm ekstrem müzik severlerin ilgisini çekmeyi başarırsın. Batushka’da bunu başarmış durumda. Ağzına kadar dolan çadır sahnesinde gündüz vakti bizi derin dehlizlere sokup çıkarttılar.

New York Hard Core denince ilk akla gelen 3-5 gruptan biri haline gelen MADBALL Vokalist Freddy Cricien’in üst düzey hareketli tavırları sayesinde neredeyse tüm izleyiciyi hareket etmeye zorluyor. Grupta 93 yılından beri bass çalan Hoya’nın ayrılması hepimizi üzse de Madball doludizgin devam ediyor. Madball konserini anlatacak kelimeler bulmakta zorlanıyorum. Merak edenlere videosunu sunuyoruz;

Günün ve festivalin son grubu COCK SPARRER idi. Ana sahnede FOO FIGHTERS çalıyordu ama CS bize daha cazip geldi. Babalar Oi Punk’ın yaşayan efsaneleri olup 72 yılından beri müzik yapıyorlar ve hala sahnede taş gibiler. Bu yıl “Hand on Heart  isminde yeni albüm çıkarttılar ve bir hayli iyi bir albüm.

Konserde herbiri İngiliz punk’ının marşı haline gelmiş parçaları çalarken “England Belongs to Me” “Take ’em All” “Because you’re young” gibi  en çok bilinen parçalara İngilizce konuşmakta imtina eden tüm Fransızların avaz avaz eşlik etmesi gözümüzden kaçmadı.

Cock Sparrer’ın performansını merak edenler için;

Böylelikle 2024 Hellfest gözlemlerimizi burada bitiriyoruz. Çok yorucu bir o kadar da eğlenceli bir festival oldu.

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın