Bir yanımda Alpay Şalt, bir yanımda Matt Sorum

Kısa süre önce sevgili Alpay Şalt ile buluştuk. Uzun süredir fırsat kolluyordum aslında, hem kendisini tekrar görebilmek hem de bahsettiği Matt Sorum posterini alabilmek için.

Ben aslında vakti varsa oturur, bir şeyler de yeriz diye düşünmüştüm. O ise biraz daha “yol sohbeti” havasındaydı. Direksiyonda o, yanında da ben. İlk konumuz Buckethead’ten açıldı, zira üstümde tişörtü vardı ve görünce şaşırdı. Yurt dışından sipariş verdiğim bir tişörttü, çünkü ülkemizde rock tişörtleri çok da çeşitli değil (Ya da benim gözlemim öyle). Bu arada, özel basım Whisky tişörtümle bu yaz arz-ı endam edeceğim.

Bir sonraki konu olarak sinemaya atladım. Alpay ağabeyin Alien serisinde favori filmi Aliens imiş. Yani James Cameron’ın yönettiği, daha fazla aksiyona sahip, birçok kişiye göre de serinin en iyisi. Benim için de en iyisi. Derken Türk Sineması’na, Eşkıya’ya geçiş yaptık. Başrolde Şener Şen ve Uğur Yücel’in yer aldığı, Yavuz Turgul’un yazıp yönettiği film. Belki dikkatinizi çekmiştir, filmde kısa süreliğine Alpay ağabey de görünüyor. Bilmeyenler için, filmin 48. dakikasına gidin ve barda müzik yapan bir grup göreceksiniz. Bakın davulda kim var? Peki ama nereden çıkmıştı bu fikir? Şöyle anlatıyor:

“Liseden sınıf arkadaşım Selim Demirdelen, aynı zamanda lise grubumuz Seth’in kurucularından, besteci ve klavyecisiydi. Bu filmde Yavuz Turgul’un yönetmen yardımcısıydı.

Biraz eskiye gidecek olursak Selim, Manajans’ta ses stüdyosunda çalışırken Yavuz Turgul da reklam yönetmeni olarak çalışıyordu ve hatta ajans bünyesinde bir müzik grubu kurulmuştu. Turgul, bu grupta bas çalıyordu.

Tekrar filme gelelim. Selim bana geldi ve Kadıköy’de yapılacak bir çekim için bir gruba ihtiyacı olduğunu söyledi. Davula ben, klavyeye Selim, bas’a da Çağatay Ateş geçti. Sonra Selim, Akmar Pasajı’na giderek enteresan görünümlü karakterler seçti ve playback deneme yaptık.

Yer aldığımız sahnenin müziğini Selim Demirdelen, Uğur Yücel ve Yavuz Turgul birlikte yaptılar diye biliyorum.

Bizim de içinde yer aldığımız bar sahnesi 2.5 dakika boyunca kesintisiz olarak, tek seferde çekildi.

Derken, kısa süreli buluşmamızın sonuna geldik. Arabanın bagajından devasa bir çerçeve çıkardı, özenle paketlemiş. Ucundan açıp baktım, Guns N’ Roses’ın eski davulcularından Matt Sorum da bana bakıyor. Bayağı şanslı hissettim kendimi; bir yanımda Alpay Şalt, bir yanımda da Matt Sorum (En azından fotoğraf olarak) var. İki büyük davulcuyla kaç kere takılma şansınız olur ki?

Tekrar görüşmek üzere vedalaştık ve kocaman çerçeveli Matt posterimle yeni evime doğru yol aldım. Yeni evimin ilk hediyesi!

Tabii ki fotoğrafını Facebook sayfamda da paylaştım ve kısa süre sonra iki arkadaşımın daha bu posterle fotoğrafları olduğunu öğrendim. Biri Haluk Sözeri, diğeri de Sinan Doyan. Öğrendim ki bu poster, meğerse yıllar evvel Alpay ağabeyin işlettiği mağazanın duvarını süslüyormuş. Binlerce müzik severle hatıraları olmuş. Dolayısıyla benim için daha da değerli hale geldi ve daha sonra birkaç soru yönelttim Alpay ağabeye…

– Bu poster bayağı ünlüymüş meğerse, dünden beri fotoğraf paylaşan paylaşana. Mağazaya nasıl gelmişti bu poster?

“O bir Zildjian posteri. O dönem markanın ithalatçısı olan 4C Müzik tarafından getirildi ve sadece asacak uygun yeri olan mağazalara verildi. O dönemin en büyük iki grubu Metallica ve Guns N’ Roses’dı. Zildjian da bu iki grubun davulcuları için poster bastırmıştı. Mağazamda Lars Ulrich posteri de vardı. Sanırım onu da 2011’de mağazayı kapatırken bir müşterimize vermiştim.

Alpay Şalt ile bir başka DeliKasap yazarı Sinan Doyan

Cem Köksal ve Joe Lynn Turner ile yaptığınız şahane bir Bursa konseri vardı. Çağatay Ateş de vardı bas gitarda yanlış hatırlamıyorsam. Cem ağabey kayboldu sanki bu aralar? Tekrar bu tip ateşli bir proje düşüncesi oldu mu, olabilir mi?

Cem Köksal yeni çalışmalarına başlıyor, yavaş yavaş yeni stüdyosunu hazırlıyor. Ekipte davulu uzun zamandır birlikte çalıştığı Mert Alkaya çalacak, ben de her konuda arkalarında olacağım.

– Yakın zamanda tekrar Yüksek Sadakat ile bir araya gelmiştiniz, ama sanırım tek seferlik bir şeydi o. Neden devamı gelmedi?

Evet, tek konserlikti. Konserin özelliği, Selçuk Sami Cingi’nin temelli Amerika’ya yerleşme kararı almasıyla boşalan mikrofona tekrar Kenan Vural’ın dönüşü ve Kenan’ın ilk konseri olacağı için eski kadro ile bir konserliğine bir araya gelmekti. Belediyenin ekibi, billboardlara benim de yer aldığım eski fotoğraflarımızdan birini koymayı uygun görmüş. O yüzden seyirciye pek sürpriz olmadı.

Zaman zaman Facebook’tan mesajlar geliyor, ‘Ağabey bugün çalıyormuşsunuz, buluşabilir miyiz, ağabey davulu ben kuracağım, özel bir isteğin var mı? Ya da ‘Ağabey sen mi geliyorsun bu konsere yoksa? diye Kadrosu değişen grupların karşılaştığı en büyük sıkıntı habire farklı fotoğrafların kullanılması. Buna özellikle basında çok rastlıyoruz (Neyse ki hâlâ direnen birkaç başarılı yazar haricinde müzik basını kalmadı, hepimiz kurtulmuş olduk -Gülüyor). Artık ilgisizlik mi diyelim, ciddiyetsizlik mi diyelim, iş bilmemek mi diyelim, yoksa arşiv sisteminin kötü yönetilmesi mi diyelim, bilmiyorum.

Bu arada, eski grup arkadaşlarımla her zaman görüşürüm. Kimseden ya da hiç bir gruptan kavga ederek ya da bozuşarak ayrılmadım. Fikir veya şahsi prensip uyuşmazlığı, zaman ayıramamak ya da başka işlerin araya girmesiyle ayrılmalar olabiliyor, hayat bu…

Yüksek Sadakat’in 10. yılı için tüm elemanların sahnede olacağı bir konser düşünülüyordu. Ülkemizin içinde bulunduğu koşullar ve planlamada çıkan problemler (Yurt dışında bulunan elemanların tarihlerini denk düşürmek) yüzünden ertelendi. Kısmet 15. yıla herhalde.”

Alpay Şalt ile Mahmut Saral

E-Posta: [email protected]

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın