Carnatia: “Deneyimlerimiz, gurur duyacağımız işler yaratmamız için ilham kaynağı olabiliyor.”
2017 yılında Kadıköy’de Berkay Balyer ve Salih Yaman tarafından kurulan ve progresif rock-metal alanında müzik üreten Carnatia ile bir arkadaşımın şarkılarını paylaşması üzerine tanıştım. İlk dinlediğim şarkıları, onların da ilk yayımladıkları ve bir single çalışması olan Miracle’dı ve bu şarkıyı üst üste, bıkmadan, defalarca dinlediğimi söylemem pek de yersiz olmayacaktır. Beni bu kadar etkilemiş olmasına rağmen, açıp araştırma gibi bir gayretin içerisine girmeme gafletinde bulunmuştum. Aynı arkadaşımla bir sohbet esnasında grubun Türkiyeli olduğunu öğrenmem, Türkiye’de böylesine müziklerin üretiliyor olması noktasında beni inanılmaz derecede mutlu etmişti. Bundan kısa bir süre sonra grubun yakınlarda bir albüm yayımlayacağını öğrenmiş ve albümün yayımlanmasını dört gözle beklemeye başlamıştım. 25 Mart’ta beklediğim albüm olan Aeipathy yayımlandı ve ben bir yandan yeni albümü dinliyor olmanın keyfi içerisindeyken; bir yandan da kağıdıma, kalemime sarılıp (evet, hala kağıt, kalemle çalışıyorum) Carnatia için bir röportaj hazırlamaya başladım. Sözü çok da fazla uzatmadan röportaja geçelim.
Yeni kurulmuş bir grupsunuz, sizlerle ilgili çok az bilgiye sahibiz. Carnatia’yı daha iyi tanıyabilmek adına bize grup üyelerinin müzik geçmişinden, bir grup kurma fikrinin nasıl oluştuğundan ve grubun nasıl kurulduğundan bahsedebilir misiniz?
Grup 2017’de Kadıköy’de kuruldu. Carnatia’yı kurma fikri ikimizin de orijinal kompozisyonlar ve ritmik altyapılara sahip bir oluşumda yer almak istemesine ve müzikteki ortak ilham noktalarımızın epey fazla olmasına dayanıyor. Daha sonra ikimizin de ayrı hazırlamaya başladığı bestelerle ortaya iyi bir malzeme çıkabileceğini düşündüğümüzden Carnatia’yı kurmaya karar verdik. Bestelerin çıkış fikirleri 2015-2016’ya kadar uzanıyor. Daha önce ikimiz de farklı müzik projelerinde yer aldık ancak daha çok cover odaklı projelerdi.
Progresif Rock türünde müzik icra ediyorsunuz, onca tür arasından neden progresif? Progresife yönelmiş olmanızın özel bir sebebi var mı?
Açıkçası herhangi bir spesifik türe özellikle yönelme çabasında olmadık hiçbir zaman. Sadece dinlediğimiz müzikler ve ilham noktalarımız bizde bu şekilde bir etki bıraktı ve yazdığımız besteler daha çok progresif bir forma büründü. Yani biz türü değil tür bizi seçti diyebiliriz bir bakıma.
Progresif Rock-Metal türüyle ilgili bazı tartışmalar var. Kimileri bu türün öldüğünü ifade ederken kimileri de türün varoluşu, özü itibariyle bunun mümkün olmadığını söylüyor. Sizlerin öne sürülen bu düşüncelerle, progresif türüyle ve türün geleceğiyle ilgili fikirleriniz nelerdir?
Dave Weigel’ın şöyle bir sözü vardır: ‘Bir sanat formunu tamamen öldüremezsiniz.’ Her zaman hak verdiğimiz bir tespit olmuştur. Her farklı görüşe kulak kabartmakta fayda var tabi ancak bizce Progresif müzik hiç olmadığı kadar sağlıklı ve giderek yaygınlaşıyor. Bunda gerek müzik teknolojisinin gerek modern formunun cazibesinin payı olduğunu düşünüyoruz. Tabi ki 70’lerin Progresif müziği çok ayrı bir dünyaydı ancak biz türlerin modernize olmalarında herhangi bir problem görmüyoruz.
Sözlerinizin ve müziğinizin oluşum sürecinden bahseder misiniz? Bunları oluştururken sizi etkileyen çevresel ve duygusal faktörler var mı?
Elbette ki çevresel ve duygusal faktörlerden etkileniyoruz. Bunlar, müziğimizde ve sözlerimizde tartışma götürmez nitelikte belirleyici bir öneme sahip. İkimiz de günlük hayatımızda çeşitli sıkıntılar ile baş etmek durumunda kalabiliyoruz. Yeni travmalar yaşayabiliyor veya daha önceki travmalarımızı hatırlayabiliyoruz. Yalnız burada diğer insanlardan farklı olan şey şu; bu deneyimler bize belki de hayatımız boyunca hakkında gurur duyacağımız işler yaratmamız için birer ilham kaynağı olabiliyorlar.
2018 yılının sonunda ilk single olan Miracle’ı yayımladınız. Bu şarkı gerek müzikal anlamda gerek sözleriyle beni gerçekten çok etkilemişti. Üst üste birçok kez dinledim. Merak ettiğim şeyse bu şarkının bir hikayesi var mı?
İşte bu etkiye sebep olabilmek bizim var oluş amacımız. Tam da bu yüzden bizim için muhteşem bir geri dönüş oldu bu, çok teşekkür ediyoruz.
Miracle parçası, bir sahil kasabasında ailesiyle yaşayan ve babası çok katı bir din adamı olan 30 yaşında, asosyal ve depresif birinin yaşamını konu almakta. Hayatı boyunca huzurlu bir aile hayatına sahip olmamış kahramanımızın bir tutkusu vardır: Yazmak. Bu tutkusundan dolayı sanatçı bir ruhla yetişmekte olan adamımızın babası, bu durumdan hiç memnun değildir. Zira o, oğlunu bir din adamı olarak yetiştirmek istemiş, hep bunun düşünü kurmuştur. Fakat adamımız böyle bir yaşamı kesinlikle istememektedir. Onun istediği yalnızca, yirmili yaşlarındayken âşık olduğu ama kavuşmadığı bir kadın ile bu kasabadan ayrı bir yerde huzurlu bir şekilde yaşamaktır.
Kahramanımızın platonik aşkı mor rengini çok sevmektedir, giydiği her giyside mutlaka mor bir detay bulundurmaktadır. Cesaretsizliğinden dolayı hayatı boyunca yalnızca bir kez kasabasının dışına çıkmış olan kahramanımızın sevdiği bu insan için yapabileceği tek bir şey vardır; o da mektup yazmak… Kasabanın biraz uzağında bir küçük göl vardır ve kahramanımız kasabanın kasvetli havasından uzaklaşmak için geceleri düzenli olarak gidip bu gölün kenarında mektuplarını yazmaktadır.
Bir gece yine gölün kenarında otururken dolunay çıkar. Fakat bu dolunay normal bir dolunay değildir. Alabildiğine mordur ve inanılmaz derecede parlaktır. Adamımızın gözü kamaşır ve eliyle gözlerini yarı kapatarak kasabasına bakar. Kasaba, mosmor bir gökyüzü denizinin içerisinde yüzen sarı bir fener gibidir adeta. O an gölden ses gelir ve bir melek belirir. Melek, kırmızı kanatları ve dişi cinsiyetiyle lanetlenmiş ve yeryüzüne düşmüştür. Kahramanımız meleği görür görmez büyülenir, ona bakmaktan alamaz kendini. Bunun bir sebebi vardır; çünkü melek sevdiği kadının siluetindedir ve çok güzeldir. Düşmüş melek, kahramanımıza kendisinin de cennette tıpkı onun gibi âşık olduğundan dolayı lanetlenerek yeryüzüne gönderildiğini ve gözlerini bir ölümlünün görmesi halinde bunun, ölümlümün ruhunun, anında çürümesine ve onun ölmesine sebep olacağını söyler. Bu yüzden gözlerini kahramanımıza asla göstermez. Melek, kimseye zarar vermek istemediği için kimsenin uğramadığı bu göle her gece geldiğini; kahramanımızı devamlı gördüğünü, aşkını da fark ettiğini söyler ve şunu ekler: “Sevgi, beni cezalandırandan da sonsuzsa eğer, bir yolculuğa çık. Yükseklerde aradığını bulacaksın ve söz veriyorum, onu bulana dek gök(mavi) hiç doğmayacak.” Bunun üzerine zaten bir yıkıma doğru sürüklenen aile hayatından da bıkmış olan kahramanımız, mektuplarını da yanına alıp kimseye haber vermeden sahil kasabasını terk eder ve şehirlere, dağlara doğru uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkar. Meleğin bulacaksın dediği şeyin sevdiği insan mı yoksa başka bir şey mi olduğunu bilmemektedir ama yine de o kadar bitmiş durumdadır ki yürümekten ve aramaktan başka seçeneği yoktur.
İşte Miracle ile Aeipathy albüm hikayesi bu şekilde kesişmektedir. Yani Miracle aslında Departure’dan hemen önce kahramanımızın gölde düşmüş meleğe rastlayışını, onunla sohbet edişini ve ona yakarışını resmeden bir andır. Mucize ise meleğin ta kendisidir.
Miracle’ın nakaratında geçen “The blue will never be born tonight” sözleri, Aeipathy’de enstrümantal bir şarkının ismi olarak karşımıza çıkıyor. Bu iki şarkıda aynı yürüyüş dışında ortak bir nokta var mı? Bunun için sözün ifade ettiği anlamın, sözün dışına taşması demek mümkün mü?
Kesinlikle mümkün. Miracle hikayesinde de değindiğimiz üzere kahramanımız göl kenarındayken düşmüş, günahkâr bir melek ile karşılaşıyor. Melek o kadar ölümlü arasından sadece ona görünmeyi seçiyor çünkü zaten ruhunun, acısından günbegün eridiğini biliyor. Onu seçiyor çünkü, onun kaybedeceği bir şey yok. Ve içinden arzu ediyor: ‘’En azından sen de baş kaldırarak ölüme yürü, sevgiye doğru…’’
“The blue will never be born tonight” sözü de dolayısıyla meleğin kader yoldaşına verdiği ‘’Gök hiç doğmayacak’’ teminatını ifade ediyor. Dolayısıyla şarkı gergin ve çok değişken bir bekleyiş halini yansıtıyor. Öyle ki, meleğin bu sözü, artık adamımızın tek umudu olmuştur. Yolculuğu boyunca kasvetli mor bulutların altında sevgisinin anlamını arayacaktır. Üzülecektir, zannedecektir, sevinecektir, ağlayacaktır, yıkılacaktır ve ayağa kalacaktır. Melek ise onu izleyecektir ve mor, maviye bürünmediği sürece yolculuk devam edecektir.
Aeipathy, içerisinden ilk single yayımlandıktan yaklaşık 11 ay sonra gecikmeli olarak dinleyiciyle buluştu. Albümün oluşum sürecinden ve bu gecikmeye sebep olan faktörlerden bahseder misiniz?
Planımızda ilk single yayımlandıktan sonra albümü yazın sonlarına yetiştirmek vardı. Ancak finansal birtakım sıkıntılar yüzünden ve ayrıca prodüktörümüzün aynı zamanda aktif bir müzisyen olmasından ötürü kayıt ve mix-mastering süreçlerinde gecikmeler yaşadık. Albümde bas gitar ve çello hariç tüm enstrümanları sadece iki kişi olarak kaydediyor olmamız da bizi hassaten yavaşlatan bir durumdu.
Singlelarınızda akustik sesleri çok kullanmamış olmanıza rağmen albümün geneline baktığımızda elektronik ve daha baskın distortion tonlar hakim, bu yalnızca bir tesadüf mü yoksa şarkıları yayımlama sıralamanızda herhangi bir stratejik yaklaşım var mı?
Miracle’ı yayımlarken aslında birçok kişiye grubunun soundunu tam olarak yansıtmadığını, sadece yaptığımız müziğin kapsam alanına dahil olduğundan bahsetmiştik. Yazdığımız bestelerde akustik partisyonlar sadece küçük bir paydaya sahip, soundumuz tam olarak Aeipathy’deki bütüncül anlayış diyebiliriz. Yaptığımız müziğin anatomisi için; akustik elementler küçük bir paydaya sahip olmakla birlikte, deneysel, yer yer yumuşak yer yer agresif, yaylıların ve padlerin yoğun dahil olduğu, folklorik elementlere de göz kırpan bir yapıda diyebiliriz. Bu nedenle şarkıların yayımlanma sırası tesadüf değil, bilinçli bir şekilde planlandı.
Aeipathy’i şu an yalnızca YouTube üzerinden dinleyebiliyoruz, albümü diğer müzik platformlarında da paylaşacak mısınız? Eğer öyleyse ne zaman paylaşılacak bununla ilgili net bir bilgi var mı?
Yaşadığımız irili ufaklı sıkıntılar hala peşimizi bırakmadı desek yeridir sanırım. Şarkıları dijital müzik platformlarına yükleyen şirket albümün yüklenmesini biraz geciktirdi. Şu anda albüm bütün dijital platformlara yüklenmiş görünüyor ancak yayımlanması birkaç gün daha sürecek.
Ne kadar süre arayla yeni singlelar, albümler yayımlamayı düşünüyorsunuz? İleriye dönük çalışmalarınız var mı? Bunlardan bahsedebilir misiniz?
Daha şimdiden bir sonraki EP çalışmamıza yetecek sayıda taslağımız mevcut. Ancak yine de yeni fikirlerimizi biriktiriyoruz ve çalışmalarımıza yavaş da olsa devam ediyoruz. Amacımız her sene bir ürün ortaya koyabilmek. Bu nedenle bir sonraki çalışmamızı muhtemelen gelecek sene içerisinde yayımlamış olacağız.
Türkiye’de rock-metal müziğin gelişimiyle ve müzik piyasasındaki yeriyle ilgili düşünceleriniz neler? Bu piyasanın içerisinde olmanın zorlukları var mı?
Türkiye’de nitelikli müzik ortaya koyan yeterince müzisyen ve gruplar var. Sadece rock veya metal müzikte değil aynı zamanda jazz veya alternatif türlerde de. Dinlediğimiz çok sayıda yerli gruplar var. Ancak rock-metal müziğin kısmen talep gördüğü ve iyi desteklenmediği bir ortamdayız ve bu alanda ilerleyebilmek akıntıya karşı çırpınmak kadar zor. Biz karşılaşabileceğimiz bütün bu zorlukları başından beri tahmin ederek hazırlıklı ve emin bir şekilde başlattık bu projeyi. Bu yüzden bütün zorluklara hazırız diyebiliriz.
Sizi dinleyenlere söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Kariyerinin başında olan bir grup olarak desteğiniz bizim için çok önemli. Umuyoruz çalışmalarımızdan keyif alabilmişsinizdir ve hayatlarınıza bir şekilde dokunabilmişizdir. Önümüzdeki haftalarda da birkaç yeni sürprizimiz olacak bu yüzden takipte kalmanızda fayda var. Teşekkürler, müzikle kalın…
Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Bizim için zevkti, rica ederiz.
Grubu ve çalışmalarını şu mecralar üzerinden takip edebilirsiniz;
Facebook: https://tr-tr.facebook.com/pg/carnatiaofficial/about/
Instagram: https://www.instagram.com/carnatiaofficial/
Youtube: https://www.youtube.com/channel/UCyinBA-Q2LoQ80AhnovwjIw
Spotify: https://open.spotify.com/artist/3JHLzHivkClPURQyjk7vkp
DeliKasap 19. Yıl Özel Sayısı’nı ön sipariş vermek için: