RADIOHEAD’İN TEMEL TAŞI ED O’BRIEN’DAN İLK SOLO ALBÜM

 Merhaba sevgili DeliKasap okurları,

Corona günlerinde albümler bir bir piyasaya düşmeye devam ederken, büyük hayranı olduğum Radiohead’in gitarist ve back vokalisti Ed O’Brien’ın ilk solo albümü “Earth” çıkar çıkmaz soluğu bilgisayarımın başında aldım. Birlikte albümü didiklemeye başlamadan önce, Ed O’Brien nam-ı diğer EOB “Kimdir?”, “Ne iş yapar?” sorularının yanıtları ve albüm süreciyle başlıyorum.

15 Nisan 1968 doğumlu İngiliz müzisyen Ed O’Brien, Radiohead’in diğer üyeleriyle, İngiltere, Oxfordshire’da yalnızca erkek öğrencilerin gittiği Abingdon School’datanıştı. 2010 yılında Rolling Stone Dergisi’ne göre “Tüm Zamanların En İyi 59. Gitaristi” unvanının sahibi EOB, okulda gerçekleşen bir prodüksiyonda tanıştığı Thom Yorke ile birlikte doğaçlama müzik yapmaya başlamadan önce hayatının çok da istediği gibi gitmediğini söylüyor. 1985 yılında beş okul arkadaşının, ismini, okulun müzik odasındaki prova günlerinden esinlendikleri “On A Friday”i kurmalarından sonra yaptıkları müzikle ilgili O’Brien, sonunda kendini bulduğunu söylüyor. Mahşerin muhteşem beşlisi grubun adını ise 1991 yılında Radiohead’e çeviriyor.

 Ed O’Brien, 10 yaşında anne ve babasının ayrılmasıyla, müziğin onun için bir sığınak olduğunu keşfettiğini belirtiyor.

Siouxsie and the Banshees, Adam and the Ants, Depeche Mode, The Police ve David Bowie dinleyerek büyüyen müzisyen, 2012 yılında eşi ve çocuklarıyla birlikte Brezilya’da Ubatuba yakınlarında bir çiftliğe yerleşti ve bir yıl boyunca burada yaşadı. EOB, 17 Nisan’da çıkardığı ilk solo albümü “Earth”de, Primal Scream’in 1991’de yayınladığı albüm “Screamadelica”nın yanı sıra, Brezilya’da geçirdiği zaman, katıldığı Brezilya Karnavalı’nda yaşadığı “Evreka Anı”, açık-kalplilik, ritm ve renklerden esinlendiğini söylüyor. Gitar çalmayı gruba katıldıktan sonra öğrendiğini söyleyen O’Brien’ın hayatındaki ilk idolü, özellikle “Walking on the Moon” şarkısında gitarla çaldığı efektlerle “The Police” grubundan Andy Summers. Summers dışında etkilendiği diğer isimler arasında R.E.M.’den Peter Buck, Jam’den Paul Weller, Smiths’den Johnny Marr ve Magazine’den John McGeogh’ı sayan EOB, bu isimlerin onun için, sıradan gitar sololar atmak yerine gitarla yer yaratarak yeni bir akım başlatmaları sebebiyle özel olduklarını açıklıyor.

Radiohead’in özellikle elektronik müzikle bir olmuş özgün tarzındaki efekt ve dokunuşlarına imzasını atan O’Brien, kariyeri boyunca sayısız müzik yazmasına rağmen ilk söz yazarlığı denemesini, 2007-2008 krizine atfettiği ve 2009 yılında yazdığı yeni albümünde de yer verdiği “Banksters” şarkısıyla yaptı. 4 Ekim 2019’da yayınladığı ilk solo parçası “Santa Teresa”yı albüme eklemeyi tercih etmeyen müzisyen, dokuz parçadan oluşan solo albümünde birçok isimle çalıştı. Albümün prodüksiyonunda Flood, Catherine Marks, Alan Moulder, Adam “Cecil” Bartlett ve Caesar Edmunds’ın adı geçerken, konuk müzisyenler arasında ünlü davulcu Omar Hakim, Invisible’dan Nathan East ve David Okumu, folk sanatçısı Laura Marling, Portishead’in gitaristi Adrian Utley, Wilco’dan davulcu Glenn Kotche ve tabii ki Radiohead’den sevgili grup arkadaşı basçı Colin Greenwood yer alıyor. EOB, kayıtlarına 2017 yılında başladığı ve tamamlaması yaklaşık iki yıl süren albümde, kendi sesiyle kaydettiği demoyu dinlemeden önce, vokalistliği bir diğer sevgili grup arkadaşı Thom Yorke’a teklif etmeyi düşünmüş. Demoyu dinledikten sonra ise “Bu iş tamamdır!” demiş.

 Albümün ismini Dünya’nın uzaydan çekilen fotoğrafından esinlenerek “Pale Blue Dot” koymak isteyen O’Brien telif hakkı engeliyle karşılaşınca tercihini, basit ve direkt olduğu için “Earth”den yana kullanmış. Albümün Andrew Donoho’nın yönetmenliğini yaptığıvideo klibiyle eş zamanlı olarak 5 Aralık 2019’da yayınlanan ilk single’ı “Brasil”, albümde ikinci parça olarak karşımıza çıkıyor. Albümdeki ikinci en uzun şarkı olan “Brasil” 8:27 uzunluğunda. Hemen video klibini buraya iliştirip yorumunuza sunuyorum:

Yavaş tempolu olan şarkı bana uzun ve hikayesi olan Radiohead şarkılarını çağrıştırıyor. O’Brien’ın, bu albümle grubun gizli silahı olduğunu kanıtladığını vurgulayan NME Dergisi yazarı Andrew Trendell parçayı, folk müzik ve dans müziğinin başarılı bir harmanı olarak yorumlamış. “Brasil”, bizi etkileyici sözlerle de yakalamayı başarıyor. Tam şu kısmı yorumunuza bırakıyorum:

“Eden days

Golden nights

Spent with you

I love you”

Albümün adı, çıkış tarihi ve şarkı listesi gibi müjdelerle birlikte 6 Şubat 2020’de yayınlanan ikinci single “Shangri-La” ise albümün giriş şarkısı. Bu şarkıyı yine tipik bir Radiohead şarkısı gibi yorumlayabilirim. İçerdiği elektronik müzik ritimleri ve agresif elektro gitarla eğlenceli bir eser olan “Shangri-La”, Portishead’den Adrien Utley’nin de katkısıyla enfes bir giriş parçası olmuş. “Long Time Coming”, albümün en kısa ikinci şarkısı ve dördüncü sıradan bizi selamlıyor. Yavaş tempolu ve akustik ağırlıklı parça, yalnızca 2:50 uzunluğunda.

Ve geliyoruz EOB’nin ilk söz yazarlığı denemesi, 2009 yılında, bir önceki yıl yaşanan ekonomik krize atfen yazdığı, benim albümdeki favori şarkım “Banksters”a. Bana yine bir Radiohead şarkısı olan “Lotus Flower”ı çağrıştırıyor ve keyifle kendini dinletiyor. NME’den Trendell’ın, “Şarkının içinde müthiş bir Zen akıyor.” diyerek yorumladığı, albümde üçüncü sırada yer alan orta tempolu parça  “Deep Days”, bana göre albümün en farklı eseri.  Parçadaki tekrarlı ritim, davul ve gitarın da kendisine katılıp uyum sağlamasıyla hafif country müziğe kayan sakin ve dinlendirici bir şarkı ortaya çıkarmış. Evet, Zen yorumuna katılıyorum. Albümde beşinci sırada “Mass” var. Yavaş tempolu başlayıp, yavaş yavaş yükselir gibi yapan ama aslında aynı tempoda devam eden ve farklı birçok enstrümanı barındıran “Mass”, sözler açısından kısa ve öz.

Tamamen müziğe kendinizi bıraktığınızda, vokalde Laura Marling’in sakin sesiyle 4 dakikalık bir meditasyona geçiş yapabilirsiniz. Albümün en uzun şarkısı, üçüncü single olarak 2 Nisan 2020’de yayınlanan “Olympik”. Elektronik müziğin albümde en etkin kullanıldığı parçalardan biri olan “Olympik”te yine Radiohead şarkılarını bulmak mümkün. Belli bir yerde devreye giren hüzünlü elektronik müzik, bu şarkıyı albümün benim için favori şarkılarından biri yapmayı başarıyor.   Trendell’ın da dediği gibi grubun gizli silahı O’Brien, çok yönlü, herkesin farklı bir yerden yakalayabileceği bir parçaya imza atmış. 9 Nisan 2020’de yayınlanan albümün dokuzuncu parçası “Cloak of the Night”, 2:33 uzunluğunda. O’Brien, bu eserde folk sanatçısı Laura Marling’le düet yapıyor. Akustik olan parçada yine Zen’in aktığını söyleyebilirim. Ve geliyorum yedinci sıradaki “Sail On”a. Albümün genelinde olduğu gibi yavaş tempolu ve akustik olan eserde arkaplanda dikkat çeken hafif efektler yine O’Brien imzasını perçinlemiş.

 Albümün buraya bırakıyorum:

Ben çok beğendim ve bu albüm, Ed O’Brien’ın sanatını da gruptan ayrı bir şekilde tanımama ve anlamama yardımcı oldu. Kendisi geçtiğimiz günlerde, hasta olduğunu ve COVID-19’den şüphelendiğini ama iyileşme sürecinde olduğunu söylemişti. Umarım iyileşmiştir, geçmiş doğum günü de kutlu olsun. İyi ki varsın Ed!

Sağlıklı günlerde buluşmak dileklerimle!

Sevgiler.

DeliKasap 19. Yıl Koleksiyon Sayısı’nı sipariş vermek için;

Paylaş

Similar Posts

Bir yanıt yazın