REDNECK ADAMLAR LAMB OF GOD’DAN FRENİ PATLAMIŞ TIR ALBÜMÜ
“KEHANETLER HEP TEKRAR EDER!”
Pantera’nın bir zamanlar ön ayak olup listelerde, zihinlerde ve kalplerde fırtınalar yarattığı, Groove metal bayrağını uzun yıllardır küresel heavy metal dünyasının zirvesinden indirmeden taşıyan Lamb of God (LoG), dokuzuncu albümü ‘Omens’ ile dinleyenlerini selamladı. Freni patlamış bir tır gibi kulaklara çarpan albüm heavy metal camiasında da büyük ses getirdi.
MUSTAINE İLE DÜET YAPIP ALBÜMÜ YAYINLADILAR
Geçtiğimiz iki yılda pandemi sürecindeki kapanma dönemlerinde canlı yayınla bol bol ev konserleri veren LoG, geçtiğimiz yıl büyük bir hızla yeni albüme hazırlandıklarını açıklamıştı. LoG’i kendi evleri dışında ise ilk kez 1 Nisan 2022 tarihinde gördük. Megadeth’in ve dolayısıyla Dave Mustaine’in “Geliyor gelmekte olan! Çekilin! Krala yol verin!” tadındaki dönüşü de olan bu tarihte LoG ve Mustaine önce Megadeth’in “Wake Up Dead” parçasını birlikte stüdyoda söylediler sonrasında da yazın birlikte turlayacaklarını açıkladılar. Grubu Burn the Priest döneminden bu yana sıkı takip eden ve Pantera’nın veliahtı olduğunu her yazımda dile getiren bendeniz bu güzel hareketin “LoG kıpırdaşması!” olduğundan kıllanmıştım nitekim grup ne zaman bir düete girse (özellikle de Randy Blythe ayrı olarak) çok kısa bir zaman diliminde hep yeni bir albüm de ardı sıra gelmiştir. Grup ardı ardına yayınlanan ‘Nevermore’ ve ‘Omens’ klipleriyle bağıra bağıra “Fren tutmuyor son hız geliyoruz!” ifadesinin içini doldurmaya başladı üstelik ‘Nevermore’ klibinde grup parçayı gerçekten de bir tırın içinde seslendirdi. Sonunda 7 Ekim tarihinde tüm Groove metal fanları muradına erdi ve 10 parçalık bu volkanik dağın patlama anını yakından izleme fırsatını elde ettiler.
YOĞUN POLİTİK ELEŞTİRİ BARINDIRAN ALBÜM
Grubun vokalisti Randy Blyhte albümün genel konseptinin “Dünyanın içinde bulunduğu iğrenç duruma öfke” niteliğinde olduğunu ifade ederken bu konsepte uygun olarak ‘Ditch’, ‘Ill Designs’ ve ‘Grayscale’ parçaları da sözlerinde yoğun politik eleştiri barındırıyor. Cumhuriyetçi Parti bünyesinde var olan statükoculuğuyla angın (meşhur) Amerika’nın güney ahalisinin aksine Blyhte’in bir kitap kurdu olduğunu ve çok sayıda muhafazakarlık karşıtı sert demeçleri bulunduğunu bu çerçevede ayrıca belirtmeliyiz.
Albümdeki ‘Nevermore’ parçası grubun da çıkış yeri olan Virginia-Richmond’in geçmişindeki gotik, karanlık ve kanlı olayları ele alırken bir başka Virginia’lı olan ünlü yazar Edgar Allan Poe’nin lirik tarzında bir ürpertiyi ensenizde hissediyorsunuz. ‘Nevermore’ gibi patlayıcı bir hit parçayla başlayan albümün kötü olamayacağını ve dahi ‘bedayi-i san’at’ olduğunu ifade etmeliyim. Bir güneyli heavy metal grubundan bekleneceği üzere albümde Konfederasyon ve Dixie temaları da işlenmekte. ‘Ditch’ bunlardan birisi. Parçada ABD’nin eski Başkan Donald Trump dönemiyle birlikte yeniden başlayan ırksal bölünme gerginliğine binaen İç Savaş’ta siperlerini kazıp o siperlere kendi mezarları olarak giren askerlerin durumu ile Birleşik Devletler’in günümüzdeki bölünmüşlüğü bir arada ele alınıyor. Parçanın klibi ise Squid Game’deki sahneleri hatırlatmıyor değil… ‘Ditch’ albümde ayrıca LoG’un kendi geçmişine göz kırpma anı olarak da değerlendirilebilir çünkü parçanın müzikal yapısı bizi grubun Resolution dönemine (2012) götürmekte.
DENEYSEL TEKNİKLE BİTEN ALBÜM
Tarihe inen bir başka parça da ‘Omens’ esin kaynağı ise çürümüş bir siyaset, zorbalık, ezilen halklar, doğal felaketler ve kitlesel salgınların göbeğindeki Roma İmparatorluğu ile günümüz dünyası arasındaki değişmeyen benzerlikler ve tarihsel fasit döngü… ‘Omens’, Blythe’in vokalinin tüm yırtıcı ve agresif gücünü heavy metal vokal yelpazesinde gezdirerek gözler önüne serdiği bir parça. ‘Grayscale’ grubun tarihinde yalnızca ikinci kez hardcore ağırlıklı yapılmış bir parça. LoG’un deneyselliği ‘Denial Mechanism’de de kendisini gösteriyor. Bu parçada da punk rock ağırlığı kendisini hissettiriyor. Klibi de yayınlanan ‘Nevermore’ ile birlikte Groove köklere sımsıkı tutunan ‘To The Grave’ bir LoG klasiğinden ne beklenirse büsbütün içinde barındırmakta… “LoG dediğin budur işte” dedirtenler de şovu çalan bu iki parça, Nevermore’ ve ‘To The Grave’…
Albümdeki en deneysel parça ise altı dakikalık ‘September Song’ Progresif deneyselliğine sahip bir intro ile başlayıp Meshuggah vari ağır teknik Djent’e (metal müziğin uç nokta ve yeni bir janrı diyebiliriz) dönüşen ve yavaş yavaş melodik bir gitar solosuyla durgunlaşan bir parça hayal edin! LoG’un groove zemini üzerinde tondan tona atlayan parçanın finali ise albümün gövde gösterisi şovuna yakışır şekilde klasikleşmiş bir ürpertici, tekinsiz, temposu dalgalanan LoG riff’i ile bitiyor.
KULAKLARDA KONSER HAVASI BIRAKARAK SÜRPRİZ YAPTILAR
Albüm ufak bir mekanda herkesin kendi müzikal kabiliyetini doğaçlama sergilediği bir canlı kayıt tadı da bırakıyor kulakta. Yine de Southern groove ton ve parçalayan LoG imzalı riff’ler albüm boyunca etkin şekilde kendilerini belli ediyor. Dolayısıyla gruptan beklentileri fazlasıyla karşılıyor. Albümün müzikal yapısına tüm grup elemanlarının katkıda bulunması hem farklı köklerin LoG çatısı altında güçlü bir yapıya dönüşmesine hem de bu yapı dolayısıyla konserlere özgü o hamlığın albüme genel bir hava vermesine yol açmış. Bir konser performans canavarı olan LoG’un dinleyicilerine ufak sürprizi de işte bu.
BU PARÇALAR CHRIS ADLER TARTIŞMASINI BİTİRİR
LoG’la özdeş eski baterist Chris Adler’e değinmeden olmaz. Adler ayrıldığında grubu başından bu yana sıradışı yapan üç temel müzikal katman yıkıldı izlenimi doğmuştu. (Blythe’in, Tanzanya’daki bir aslandan türemiş olması son derece muhtemel olan ve artık tüm camiada imza niteliğinde kabul edilen brutal/scream groove agresif vokali, Adler kardeşlerden Chris’in sıradışı bateri tekniği ve Willie’nin, Mark Morton’la birlikte yarattığı groove gitar füzyonu.) Elbette albümde bir çok parçada Chris’in ani ve tekrarı yüksek açık el bateri atakları işe yarayabilirdi denilebilir ancak yeni baterist Art Cruz bu albümde harikalar yaratmış. Cruz’ün bu albümdeki performansının ardından “Chris’den sonra” tartışması yapmanın artık büyük bir anlamı kalmıyor. Albümde‘Omens’, ‘Nevermore’ ve ‘Gomorrah’ da bu performanslar özellikle kendisini belli etmekte.
ALBÜM GRUP HAKKINDAKİ SORULARA CEVAP NİTELİĞİNDE
Grup, ‘VII: Sturm und Drang’ döneminde (2015) müzikal dağılma, grup içi dinamiklerin alt üst olması, toksik ortam ve Randy’nin hapishaneden çıkmasının ardından travmadan kurtulamamasıyla karanlık bir dönem yaşamıştı. 2020 yılında grup tüm bu karanlık dönemi ‘Lamb of God’ albümünün güçlü müzikal yapısı ile geride bıraktığını göstermişti. Morton da bu albüm için “Hakkımızdaki tüm sorulara verdiğimiz cevaptı ve bir daha aynı sorular sorulmadı” ifadesini kullanmıştı. Aradan geçen iki yılın ardından LoG için geriye kalan tek soru olan “Eski zamanlarında yaptıkları gibi üstüne koyup ilerleyebilecekler mi?” sorusu da ‘Omens’ ile cevaplanmış oldu ve Morton’in dediği gibi uzunca bir süre artık bu soru sorulmayacaktır. Grup bize ‘içerideki’ öfke, tepki ve enerji depolarının halen dolu olduğunu bu albümle gösterdi. LoG yalnızca müthiş bir albüme imza atmadı kataloğunda çok az yaptığı bir şeyi yapıp farklı janrların yelpazesinde dolaşan bir müzikal eser de ortaya çıkardı. Bir zamanlar Dimebag Darrell’in açtığı yoldan gelişerek ve güçlenerek devam eden Güneyli metalcilerin son albümünü boş zamanınızda, izin gününüzde, akşam evinizde dinleyin. Tek başınıza ve tüm bu müzikal ziyafeti sonuna kadar yaşayarak…
MEZARDAN PANTERA DİRİLTMEK
Dime’dan bahsetmişken… Pantera da geri dönmeye hazırlanıyor. Metal camiasının dev bir saygı gösterdiği ‘Chopper Chef’, Zakk Wylde’in en büyük dostu Dime’in anısına katıldığı Pantera’nın yeni kadrosunda orijinal ekipten geriye kalanlar (Phil Anselmo, Rex Brown) ve yine Abbott kardeşlerin yakın arkadaşı Testament’dan Charlie Benante de bulunuyor. Grup bu haliyle iki ay sonra ilk konserlerini Judas Priest’la ortak headliner olarak Meksika’da vermek için hazırlıklarını sürdürüyor. Heavy metal dünyasında büyük kavga yaratan yeni Pantera’daki bu müzisyenler sanırım hepimizin sevdiği ve saygı duyduğu isimler ancak basit tabiriyle Pantera = Dime’in gitarı ve Phil’in eski vokali olduğu için bu çizgi filmin çabuk bitmesini ümit ediyorum. (Lan o değil de Zakk gibi Dime’in en iyi arkadaşı olan bir adamı nasıl bu ticari girişim için kafaladılar onu anlamıyorum…) Neyse efendim… Gerçek Pantera, 2000 yılında ‘Reinventing the Steel’ albümünün ardından dağılarak bitmiştir. Deli Kasap olarak Pantera hakkındaki gelişmeleri de ayrıca takip edeceğiz. (Özellikle Zakk Wylde’in Dime’in orijinal gitarları, ekipmanları ve gitar teknisyenini kullanarak sergileyeceği performansları…)
TÜRKİYE’NİN İLK DİJİTAL SON BASILI ROCK METAL DERGİSİ DELİKASAP 666+2’YE SİPARİŞ VER, BAĞIMSIZ YAYINCILIĞI DESTEKLE