SİLAH VE GÖZYAŞINA DÖNÜŞEN BANJO GÖLGELER VE ÖLÜLERİN VADİSİNİN MÜZİĞİ COUNTRY 2. Bölüm

KANUN KAÇAĞI BANJO, GÖZYAŞLARI İÇİNDEKİ MIZIKA

ÖLÜLER VE GÖLGELER VADİSİNİN MÜZİĞİ COUNTRY

2. Bölüm

KURTLARLA DANS EDEN MÜZİK

Gerçeklerin ve efsanelerin önce kasabalarda ve gazete küpürlerinde sonrasında ise romanlar ve filmlerde giderek perdeli hale geldiği ‘Vahşi Batı’ miti göreceli olarak en gerçekçi hikayelerini müzikle zamana taşıdı. Bu kültürün müziği, yazar Harper Lee’nin ‘Bülbülü Öldürmek’ kitabında ifade ettiği üzere “Siyahi insanların Tallapoosa Nehri’nden gelen ve ancak ormanların estirdiği rüzgarlarla yayılan kemanın acı haykırışıydı” ya da ‘Ol’ West’in aslen gerçekçi yazarı Mark Twain’in ‘Tom Sawyer’ın Maceraları’ eserinde betimlenen “Yüzü toprağa benzeyen o çölden gelen adamın her çalışında Mississippi Nehri’nde birilerinin hayatını kaybettiği lanetli mızıkanın” sesiydi… Americana’nın damarlarında gezen kanın tekinsiz ve deli dolu olmasının sebebi bu müzikti. Bu coğrafyanın en büyük yazarlarından William Faulkner’in ABD’de, ünlü Heavy Metal grubuna da ismini veren ‘As I Lay Dying’ (Döşeğimde Ölürken) adlı başyapıtında hasta yatağında ölümü bekleyen Addie’nin aklından geçen “Şu adamlar (Afro-Amerikalıları kastederek) banjoyu ne zaman çalsalar canlandığımı hissediyorum. Kuşlarla dans ediyor gibiler…” ifadesindeki duygunun karşılığıdır Country müzik. “Kuşlarla dans etmek” Güney’in diline iyice yerleşirken Kevin Costner’ın gerçekçi western yapımı ‘Kurtlarla Dans’ filmine de ilham oldu… Amerikan edebiyatının kült eserlerinin çoğunda Vahşi Batı’dan söz eden kurgu ya da dokümanter bir vurgu bulunur.

EFSANELER KÜLLERE VE TOPRAĞA KARIŞIRKEN

Americana’nın en köklü kültür unsurlarından birisi olarak Country müzik Orta Batı’nın çöl tozlarından kaldırdığı efsaneleri önce kıtada sonrasında ise dünyada bilinir hale getirdi. Müzik son Vahşi Batı efsanelerinin kültürel taşıyıcısı haline ne zaman geldi sorusunun cevabı ise oldukça dramatik bir öneme sahip. “Eski toprakların” iyi bildiği ‘Tom Mix’ çizgi romanına esin kaynağı olan ve 20. yüzyıl başında sessiz sinema döneminin ilk Western film oyuncularından olan gerçek Tom Mix’in son dönem filmlerinde ‘Folk müzik’ kullanılmaya başlandı. Mix, daha önceki yazımızda bahsettiğimiz Vahşi Batı’nın son büyük efsanelerinden, tüm güneyli kanun kaçaklarının korktuğu kanun adamı Wyatt Earp’in tabutunu yakın arkadaşı olarak gözyaşları içinde taşıyanlar arasında bulunuyordu. Tarihçi Hampton Sides’ın ‘Blood and Thunder’ kitabındaki yerinde tespitiyle “gerçek efsaneler yerini nostalji ve kültür taşıyıcı görsel, işitsel ve yazınsal ögelere bıraktığı anın başlangıcı” işte bu andı. Bu noktadan sonra gerçekler tarihin efsanesi haline dönüşmeye başladı ve gerçek bir nostalji halini aldı. ‘Americana’ müziği ise henüz Vahşi Batı doğmadan önce köklerini besleyen Mississippi Nehri sayesinde 7 ayrı eyalette 7 farklı türden sound olarak doğanın sıradışı mucizesi olarak dünyaya geldi ve durmaksızın gelişmeye devam etti. Kuzey’de “Folk müzik” Güney’de ise “Eski zamanlar müziği” olarak adlandırılan Americana müziğinin köklerine bir bakalım… Bu müziğin DNA’sını incelediğimiz zaman bünyesinden “kozmopolit kültür birleşimi” çıkar: Britanya Adalarının geleneksel müzikleri, Güney eyaletlerinde nüfus ağırlığı bulunan Fransız kökenli göçmenlerin ‘Cajun’ soundu, Afrika’dan zincirlenerek gelen insanların yanık ilahileri tek bir müzikal ten oluşturur. Birleştirici öğe olarak müzik bu noktada “efendi!” ve “köle!” olanlar arasında ayrım yapmaz. Amerikan yerlilerinin doğaya bağlılık ve ağıt dolu üflemeli çalgıları bünyesinden Caz, R&B ve Blues gibi müzikleri çıkarmış bu müzikal zenginliğe sahip topraklardaki Anglo-Sakson kökenli göçmenlerin kendi zorlu hikayelerini anlattıkları ‘Bluegrass’ / ‘Apalaşyan’ müzikal öyküleriyle harmanlanır. Temelinde keman, banjo ve mızıkanın bulunduğu bu müzikal gökkuşağı ilk kez ABD İç Savaşı’nda (1861-1865) “Güneyin müziği” olarak adlandırılır. Savaşta ABD’ye karşı çarpışan Güney Eyaletlerini temsil eden Amerika Konfedere Devletleri’nde söylenen “Oh! Susanna”, “Southern Soldier” ve elbette “Dixie’s Land” gibi epik parçalar Amerikan Kongre Kütüphanesi kayıtlarına göre ilk “Proto-Western müzik” olarak kabul ediliyorlar.

MAVİ YAKALILARIN SESİ

İç Savaş döneminin ABD Başkanı Abraham Lincoln’un “Eğer savaşımız bandolar arasında olsaydı hiç şansımız yoktu” esprisini yaptığı ve kendisinin de dinlediği ABD folk müziği ya da diğer adıyla “Kök Müziği” elbette tek bir ağaçtan yeşermedi. Ruhsal, Afro-Amerikan folk, Denizci şarkıları, çiftçi şarkıları, tarla şarkıları gibi farklı dallardan doğan türler zamanla gospel, Blues-R&B, kovboy müzik, işçi müziği, madenci müziği, oduncu müziği, tekstil işçileri müziği gibi türlere evrildi. Bütünüyle ‘Americana’nın geleneksel taşıyıcısı durumundaki Country müzik de bu evrimi omuzlarında taşıdı. Nasıl ki Kök Müzik kayıkçı şarkıları, tarla çalışanları şarkıları, aşk, acı ve özgürlük şarkıları, suç ve hapishane şarkıları, kültürel hikaye şarkıları, savaş şarkıları, yol şarkıları, işçi şarkıları, demiryolu şarkıları, vadi-çöl şarkıları vb. olarak ayrılıyorsa Country de tüm bu dallarda ayrıldı ve sanayileşen toplumu da yansıtarak modern toplumun işçilerini de anlatır hale geldi. Dolayısıyla bu gelenek ülkede temelde çalışan işçi sınıfını temsil eder haldedirBöylece ABD’de “Average Joe” olarak adlandırılan her şeyiyle ortalama bir vatandaş portresinin (çalışkan, inatçı, kendi işini kendi gören, kafası hayatın pratik yönünde yaratıcı, şapkalı, göbekli, kot pantolonlu, mavi yakalı, birikim ve ufak yatırımlar yapan…) karşılığıdır.

ÇIKIŞ YERİ ADANA OLABİLİR Mİ?

Yazımız kovboylar üzerine. Peki, ilk kovboy şarkısı ne zaman söylendi? Amerikan resmi tarih kayıtlarına “B01-23650” seri numarasıyla kaydedilmiş halde kökleri 18. Yüzyıl İrlandası’nın bir folklorik şarkısına dayanan “Streets of Loredo” ilk kovboy şarkısı olarak bilinmekte. Tarihin yapraklarını karıştırmaya devam edelim. İç Savaş’ın ardından Vahşi Batı nostaljik şekilde tüm ülkede dramatize edilmeye başlar ve 1903 tarihli “Büyük Tren Soygunu” filminin ardından John Lomax ilk Western şarkı katalogu kabul edilen “Kovboy Şarkıları ve Diğer Hudut Balladları” adlı kitabını yayımlar. Bu kitap türlerin ayrımını yapmak için halen ana kaynak kabul edilmekte. Biz Country’nin lirik değil ancak müzikal çerçevede şu temel türlere ayrıldığını ifade edebiliriz. Apalaşyan Country – Tennessee müzik, Hillbilly müzik – Alabama Sound, Cajun Country – Louisiana müzik, Dark Country – Oklahoma müzik, Outlaw Country, Honky-Tonk ve Traditional Country – Texas Müzik, Tejano Country – New Mexico müzik… Tüm bu müziklerin soundları, ele aldıkları konular, armonik ve ritim yapıları birbirinden farklıdır dolayısıyla tek bir country müzikten bahsetmek pek mümkün değil. Ancak herkesin kulak aşinalığına sahip olduğu “o melodiler” yani geleneksel ve yeni-geleneksel Country müziğin doğum yeri tahmin edileceği üzere üzerinde patlamış silahların dumanlarının eksik olmadığı, uçağa kafa atanların, trene çelme takanların toprakları Texas Eyaleti’dir. Diğer yandan Kuzey eyaletlerinde 1940’lı yıllara kadar “Hillbilly müzik” olarak adlandırılıp parodileri yapılan bu müzik günümüzde tüm ülkede artık “ana geleneksel folklorik müzik” olarak kabul edilmekte. Peki ilk doğuş yeri tam olarak neresi bu Western müziğin?

Country müziği yaratan Tavukçu Gid Tanner Emmi

KANUN TANIMAZ COUNTRY ROCK

ABD Kongresi resmi olarak Tennessee Eyaleti Bristol yerleşimini “Country müziğin doğum yeri” olarak kayıt altına almış durumda. İlk Country müzisyeni de yine resmi kataloga göre asıl mesleği tavuk yetiştiriciliği olanrepertuarında 2 binden fazla şarkı bulunan “Georgia’nın Oğlu” lakaplı Gid Tanner. Bu lakaba sonradan Ray Charles da ortak olacaktır. Tanner aynı zamanda Country’nin ilk kuşağını başlatan isim durumunda ve bu müzik bünyesinde tam altı ayrı kuşağı (ve dönüşen bir devinimi) taşıyor. Country’nin tüm radyoları ve Western sinemanın yükselişiyle birlikte salonları işgal ettiği 1930-1940 arasındaki dönem ise verili tarihe göre İkinci kuşak olarak kabul görmekte. Bu kuşağın zirvesinde ise tüm Country müzik tarihinin en büyük icracısı kabul edilen Hank Williams bulunmakta. Williams tek başına 7 ayrı Country türünü önce ülkesinde sonrasında ise dünyada duyuran isim olarak bilinmekte. 1950-60’lı yıllarda üçüncü kuşağını çıkaran Country puslu, kirli soundunu da bu dönem kazanır ve “Dağcı” ya da “Bluegrass” olarak adlandırılan tür kendisini gösterir. Bill Monroe tarafından yüzeye çıkan bu soundu Rock müziğe çeviren Elvis Presley, Jerry Lee Lewis, Carl Perkins, Roy Orbison ve Johnny Cash gibi isimlerde aynı kuşak içinde yükselir. Müziğin kutbu Tennessee’nin Nashville kentindeki plak firmalarına kayarken The Beatles’ın gelişiyle ülkeyi kasıp kavuran “İngiliz İşgali” de işte bu üretken süreç dolayısıyla güneyde hiç tutunamaz. Elvis ve J. Cash başta olmak üzere kuşağın gençleri bu ağlak dört herifi hiç sevmemişlerdir. Güneyde The Beatles’a “Kız kardeşler” lakabı takılmıştır. Dolayısıyla Country’nin dördüncü kuşağının (1970’ler-80’ler) tüm Güney müziğini Rock müzikle birleştirerek cevap niteliğinde bir “tepki kuşağı” yarattıkları da genel kabul görmekte. İşte bu kuşak Outlaw Country ya da Highwayman adı verilen müziğin en kirli, puslu, kanun tanımaz ve asi halini yaratır. Country müziğin dördüncü kuşağı Outlaw’ın dört büyük isimleri olarak hem özgün solo sanatçılar hem de bir araya gelip oluşturdukları “The Highwayman” adlı süpergrupla birlikte Johnny Cash, Waylon Jennings, Willie Nelson ve Kris Kristofferson temsil eder. Country’nin böylesine “Rock hale gelmesi” ve asileşmesine tepki olarak doğan Yeni-Geleneksel Country müzik ise Teksas Müziğin modern dönemdeki dev ismi George Strait’in omuzlarında, Alan Jackson, Patty Loveless ve Kenny Rogers gibi sanatçılarla birlikte Outlaw’a paralel bir gelişim gösterir. Bu kuşağın sanatçıları ülkedeki tüm prestijli müzik ödüllerine ambargo koyarken şarkıları da her zaman zirvede yer almıştır. Her iki alanda da rekorların çoğu halen bu kuşağın müzisyenlerinin ellerinde bulunmakta.

İYİ, KÖTÜ VE ÇİRKİN

Müzik tılsımında taşıdığı kültür efsaneleri ve mitlerini yalnızca melodileriyle değil görsellikle de dünyaya taşıdı. Country müzik ve Western film sektörü her zaman kol kola yürüdü. Önceki kuşakların Western film yıldızları Gary Cooper, Charles Bronson ve John Wayne gibi isimlerin ardından bir zamanlar “Spagetti Western olarak aşağılanan ancak İtalyan yönetmen Sergio Leone tarafından hayranlık verici hale getirilen kült yapımlar doğdu. Bu yapımlar sayesinde algıları yıkan bir kuşağın erken-olgunluk dönemi oyunculukları da beyaz perdede kendisini gösterdi. Outlaw akımına uygun şekilde bütünüyle centilmen-maskülen, asi, puslu, tehlikeli, kumarlı, kadınlı, sevişmeli, düellolu, bol ölümlü bu yapımların merkezinde ise Clint Eastwood öncülüğünde Eli Wallach, Lee Van Cleef gibi yıldız isimler bulunmakta. Dördüncü kuşağın etkisi sinema sektöründe öylesine büyük oldu ki Sam Elliott, Kurt Russell, Val Kilmer, Brad Pitt, Leonardo DiCaprio, Russell Crowe, Jeff Bridges, Kevin Costner, Tom Cruise, Josh Brolin, Tommy Lee JonesJavier Bardem ve aklınıza kim geliyorsa en az bir kült Western yapımda oynadılar. Western film endüstrisi kendi bünyesinden “kovboy kafalı” bir ABD Başkanı, Ronald Reagan’ı bile çıkardı.

Sahnedekilerin çoğu birazdan ölecek…

GECE HİKAYESİ

Kovboylar ve efsaneler diyorduk değil mi? Dinle evlat sana bir hikâye anlatacağım! (El boş dönülen bir tren soygunu girişiminin ardından kanundan kaçarken gece kamp kurulan yerde şu ateşin yanında hayal kırıklığı içinde oturan genç çocuğa hitaben…) Pekâlâ, Country müziğin modern dönemini temsilen en progresif ve etkileşimli formunu yaratan altıncı kuşağı ile son bölümde görüşmek üzere…

Sağdaki salona değil soldaki bankaya giren yatırımcı kasabada uzun yaşar!

… Hikâyeden çıkarılacak ders evlat! Sakın hırsızlık yapma, adam satma ve kumarda hileli oynama çünkü bunların Vahşi Batı’daki cezası gölgeler ve ölüler vadisine tabutta yolculuktur… Heavy Metal Yatırımcılığı yaparsan çocuklarının olduğunu görecek kadar uzun yaşarsın bu kasabada delikanlı!

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın