Türkiye Punk Haritası 3- (2010’lar)…
Geçtiğimiz haftalarda 1970’lerden başlayıp bir seçki halinde 90’lar ve 2000’lerde Türkiye’de Punk’ın gelişimini incelediğimiz bu çalışmada sona geldik. Bu bölümde 2010 ve sonrasında kurulan grupların bir bölümünü anlatacağım. 2010 sonrası müzik piyasasının hızlı değişimi tüm dünyada olduğu gibi bizi de vurdu.
Sanchos: Miskins grubundan Sarp ve Barış, yaşları 30’u devirdikten sonra 2012 yılının Eylül ayında “Hiçbir Şey Yapasım Yok” albümü ile sahnelere yeniden merhaba diyorlar ve melodik punk rock yapıyorlar. Kendileri Punk kültürünün ülkemizde tekrardan şahlanması için çaba gösteren bir gruptur.
F.Ö.K: 2016 yılında Deniz Bolayır, Deniz Demircioğlu, Hakan Küçükçebir tarafından kuruldu. Mahallenin gürültü çıkaran topluluğudur. Albüm kapaklarının tasarımları Türkiye’deki en ilginç kapaklardandır. “Rubber Skull”, “Flama de Llibert”, “Fok” çıkardıkları albümlerdendir.
Kaste-Ekom: Eskişehirli neşeli grubumuz “ska”, hardcore Punk grubudur. “Punkçı Mustafa” ve “İnsanlardan Nefret Ediyor Muyum?” iyi parçalarındandır.
Hedonistic Noise: Kadıköy’de 2016 yılında kurulan grup. Mutluluk ile üzüntüyü iç içe geçiren duygu yoğunluğu boldur şarkılarında. “Orospu Çocuklarından Masallar” ve “Hikayeler”, Şubat 2020’de çıktı ve yeniden, “Punk dimdik ayakta” dedirtti fakat 2020 laneti kendini gösterdi ve kendine has ve kaliteli vokali Orçun Özdemir 10 Haziran 2020 yılında aramızdan ayrıldı.
Project Youth: 2016 yılı sonlarında İstanbul’da kuruldu. Punk camiamız içinde yurt dışında, yurt içinde birçok konserde ve festivalde yer aldılar, bu anlamda en aktif gruplarımızdandır. “Middle East” isimli albümü ve “Sucial Dump” isimli EP’leri vardır.
Asperger: 2015 yılında Taksim’de dünyaya geldi. Kurulduğu günden bu yana ortaya çıkardıkları işlerle Punk rock camiasında ismini çokça duyurdular. Yeni nesil Türkçe Punk’ın bayrak sallayanlarıdır. İlber Ortaylı olmak isterken Punkçı olmuşlar. “Z Kuşağı Sokağa Çıksın”, “Pestenkerani” çıkardıkları albümlerdir.
The Punk Panther: Punk’ı iliklerine kadar hissedenler tarafından 2014 yılında Ankara’da kuruldu. Punk sounduna göre daha temiz müzik yaparak ilk EP’leri olan “Bi’şey Mi Var?”ı çıkardılar.
Bükük Taso: Ankara aksanlı Punk rock grubu. 2017 yılında Barış Edis, Arife Çerçi, Batuhan Çicek’le kuruldu. “Theatre”, “Cidden Yorulduk” isimli EP’leri vardır.
BamBamBam: 2016 yılında Ankara’da kuruldu. Cover yapmayı pek sevmeyen grubumuz iki EP, iki single ve bir albüm çıkarmışlardır.
Padme: 2015 çıkışlı hızlı ve melodik Punk Rock grubudur. Vücutta serotonin hormonunu harekete geçirtirler. “Annem Eteğini Vermedi”, “Palalı”, “Sattın Kendini” güzel şarkılardır. “IBAN TR750006200071700006600613”, “Bugün” çıkardıkları albümlerdendir.
The Sinyal: 2014’te Kadıköy’de kuruldu. Ramones’ı andıran Türkçe Punk grubudur.
The Raws: İstanbul’da kurulan “Grange Punk” grubudur. “Bat Bat Bat” albümü son dönemde yapılmış en iyi albümlerden biridir. Şu ana kadar, “Bat Bat Bat”, “D.D.D.D.T”, “D.D.D.D.Y” çıkardığı albümlerdir.
Son Fersah: 2012’de İstanbul’da kurulan ve grupla aynı ismi verdikleri ilk EP’yi 6 Mayıs 2016’da Ada Müzik etiketiyle çıkarttılar. New School Punk, Hardcore Punk türünde, sımsıkı taş gibi parçalar çıkarmaktadırlar.
Geldik sona…
Punk’ı açıklamaya çalışırken insanın karşı karşıya kaldığı en büyük zorluk, Punk’ın herhangi bir kalıba veya kategoriye kolayca sığdırılamamasıdır. Punk olanlar için Punk bir harekettir ve Punk hareketinin temel hedeflerinden birisi tüm kalıpları ve kategorileri yok etmektir; geçmişin dadaistleri gibi. Bu durum, Punk’ın net bir kategoride tanımlanmasını zorlaştırmakta ve medyada yaratılan Punk algısı ile Punk’ı sadece medyatik bir moda akımının içine sokmaya yıllardır uğraştırmaktadır. Feminizmden, LGBTİ+ haklarına; çevresel adaletten, işçi haklarına, şiddet ve uyuşturucu kültürüne, iletişim topluluk bağlarından vejetaryenliğe, Punk felsefesi olukça geniş bir yelpazeyi kapsar. İdeolojik ve felsefi yönü hakkında detaylı bilgi elde edebilmek açısından hakkında yapılmış olan en kapsamlı belgesel, 2007 yılında Susan Dynner tarafından çekilmiştir. 1970’li yılların ortalarından başlayan yapım, 2007 yılına kadar olan dönemi kapsar. Neredeyse bu müziğe damga vurmuş tüm gruplar ile röportajların olduğu belgeseli izlemek son derece keyiflidir. Dave Laingin’in “Tek Akorlu Mucizeler” kitabını da ayrıca şiddetle öneririm.
İşsizlik ve kötü toplumsal koşulların, hayal kırıklığına uğratılmaktan ve yabancılaşmaktan kaynaklanan öfke, sınıf farklılığının artması ve 2. Dünya Savaşı’nın etkilerinin işçi sınıfı üzerine etkilerinin artması İngiltere’de Punk müziğin ortaya çıkışında büyük etkisi oldu. Amerikan sert rock müziğin içine toplumsal ve siyasal ifadeler eklenmesiyle İngiltere’de Punk Rock estetik olduğu kadar bilinçli bir biçimde de proletaryaya ait bir tarz olarak kabul edilmeye başlandı. 70’li yılların İngiltere’sindeki işsizlik ve yabancılaşmanın etkisiyle “serseri (punk)” olarak tanımlanan genç bir nesil ortaya çıktı. İngiltere’deki ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler, Punk’ı sadece bir müzik değil, felsefi bir kültür haline getirmesiyle yakından ilişkili bir durumdur. Esas itibariyle İngiltere’de Punk, imkânları kıt olan işçi sınıfının oluşturduğu bir harekettir. Bu gençlerin çoğu sosyal durumlarının getirmiş olduğu adaletsizliği derinden hissetmekte ve hoşnutsuzluklarını Punk vasıtasıyla dile getirmişlerdir. Buradan anlaşılacağı üzere kapitalizmin kriz dönemlerinden birisi olan 1970’ler ile Punk akımının başladığı tarihin aynı döneme denk gelmesi bir rastlantı değil bir sonuçtur. Batı dünyasında 1970’lerde yaşanan ekonomik kriz 1980’lerin başında neoliberal iktisat politikalarının devreye girmesiyle sonuçlandı.
Punk kültürü de yaşanan krizin toplumsal ve kültürel alana yansımalarının sonuçlarından birisidir. Dikkat ederseniz, Punkların “no future” sloganı sonunda günümüz Türkiyesine de ulaştı. Punk kültüründe her zaman insanın kendisi olabilmesine çok fazla vurgu vardır. Bu yüzden popüler kültürün bireyselliği yok eden yapısına karşı Punk, bireyi ön plana çıkarır. Punk kültürü söz konusu özgünlüğü ve bireyselliği çeşitli yapıbozum yöntemlerini kullanarak ortaya koymaktadır. Bu anlamda Punk kültürü, karşı olduğu popüler kültürden farklı olarak tüketim değil, tamamen kendin-yap felsefesi ile üretim odaklı bir kültürdür. Son olarak Dead Kennedys’in de dediği gibi: “Nazi Punks Fuck Off!”
The Raws a GRANGE PUNK demişsiniz de GRANGE ne muhtar? Garage o. Grunge hiç değil ama.