YENİLİKÇİLER VE KADINLARIN YÜKSELİŞİ: GÖLGELER VE ÖLÜLERİN VADİSİNİN MÜZİĞİ COUNTRY – 3. BÖLÜM
ASIL KÜLTÜR-TEPKİ KÜLTÜR ÇATIŞMASI
Bir ülkenin geleneksel/folklorik müziği dinamizm kazandıkça, küresel tanınırlığa ulaştıkça ve kültürel dokularla organik bağ kurdukça (sinema, tiyatro ve diğer kültürel alanlar) daimî bir değişime uğraması da kaçınılmazdır. Müzikal çerçevede kendisini belirgin olarak Rock ve Heavy Metal tarihinde gösteren bu gelişmeye açık kapsayıcılık her zaman için de etki-tepki zincirini bünyesinden doğurur.
Alman kültür eleştiri kuşağının yarattığı Frankfurt Okulu’nun önde gelen isimlerinden filozof ve kültür eleştirmeni Walter Benjamin’in ifadesiyle “Kabul edilmiş her gelişim mevcut kültürün, karşı çıkılanlar ise gelecek kültürün parçasıdır. Aralarında diyalektik ilgi vardır. Gelenek (Kulturtradition) her zaman asıl olanı ‘Das eigentliche Wesen’ temsil ettiği iddiasındadır ve gelişen her zaman için buna tepki (Reaktionskultur) içindedir. Bu gerilim gelişmeci kültür unsurlarının da daimî üretiminin kaynağıdır.” Benjamin’in ‘Teknik Olarak Yeniden Üretilebilirlik Çağında Sanat Eseri’ eserindeki bu ifadeler tüm progresif kültür üretiminin diyalektiğini temelden kavramasıyla çarpıcıdır. Söz konusu ‘Americana’ olduğu zaman da bu temel bağ anlamını bulmuş ve Country müziğin en sentetik üretimlere yol açtığı yeni bir zamanı başlatmıştır. Americana müziğin mevcut altıncı kuşağı Country geleneğinin en progresif ve eklektik mevcudiyetini temsil etmekte.
Öyle ki ABD’de mevcut Country jenerasyonu geleneksel sound yapısından neredeyse bütünüyle bağımsız halde gelişimini sürdürüyor. Dünyanın en meşhur şarkıcısı olarak kabul gören Taylor Swift’in vitrinini süslediği
11 EYLÜL KUŞAĞININ ULUSALCI SANATÇILARI
Modern Country kuşağının en dikkat çekici yönlerinden birisi de 11 Eylül terör saldırıları sonrasının gençleri olarak “aşırı milliyetçi ve muhafazakar” bir tutuma sahip olmaları. ABD’nin başlattığı, müdahil olduğu her savaşın ardından müzik gruplarının ulusal hezeyanlara kapılıp savaşı bir propaganda ve tüketim metası haline getirdiği iyi bilinir. İş artık “ABD Ordusu Metal grubu” algısı oluşturan Five Finger Death Punch gibi ‘tematik garabetlerin’ doğumuna bile yol açmıştır. Bu durum ABD’ye özgü de değil ve hatta en keskin örnekleri liberalizmin doğum yeri olan Birleşik Krallık’ta bulunmakta. Dünyanın her köşesinde aşırı milliyetçilik kendi sert kültür silahını yaratır halde. Bir ulusun savaş söylemlerini aşıp artık bir kıtanın (Avrupa) tarihindeki savaş çığlıklarından para kazanan Sabaton gibi daha ‘tematik ucube’ örneklerin de mevcut olduğu bu aşırı sağın küresel ticari çağında Peacemaker (meşhur altıpatlar) / at / korkusuz bir kuralsızlığın temsiliyetine sahip kovboy kültürünün de 11 Eylül’ün rüzgarını konser alanlarında estirmesi tam olarak bu çerçeveye oturmaktadır. Ancak bu döneminde Country, her aşırı milliyetçi akımda olduğu gibi kendi absürtlüğünü de bünyesinde taşır haldedir. Bu temsiliyet temelde Güney Eyaletleri’nin bakış açısıdır ve bugün ellerinde ABD bayraklarıyla gezen Country tayfası bir zamanlar kendi eyaletlerinin değerleri için ABD’ye (merkezi/federal hükümet) karşı savaşmıştır. Biz bu noktada Frankfurt Okulu’ndan devam edelim ve modern Avrupa toplumunun en keskin politik manzarasını öngören ve eleştirisini dile getiren Alman filozof ve eleştirmen Jürgen Habermas’a sözü bırakalım: “Her modern kıta milliyetçisi akım kendi polemos/çatışmasını taşır. Bu zıtlık radikal milliyetçilik içinde çözümsüz bir çatışma olarak algılanmadığı için müdahil olan akımların çöküşü de yükselişi kadar hızlı gerçekleşir.”
KADINLARIN YÜKSELİŞİ
Bu ifade doğruluğunu Americana’da da kanıtlamıştır ve Country müzik 11 Eylül bahanesiyle başlatılan küresel insanlık kıyımından kendisini çıkarıp müzikal gelişimine devam edebilmiştir. Ne de olsa kovboylar Vahşi Batı’da milliyetçi bir güruh değil yalnızca hayatta kalmaya çalışan insanlardır. Vahşi Batı’nın erkekleri kadar kadınları da acı çekti, silahlandı, silahşor oldu hatta kanun kaçağı çeteler kurdular. Bu tarihsel durum muazzam bir hikâye anlatma geleneğine sahip olan Country müziğin dile getirilmesinde de karşılığını buldu. Yakın dönem de dahil olmak üzere Country müzik tarihinin yarısını kadınlar yazmış ve yaratmıştır. Kovboy-Western-Country bağlamındaki müzikal dokuyu incelikle işleyenlerin neredeyse yarısı kadındır. Faith Hill, Deana Carter, Patty Loveless, LeeAnn Rimes, Mindy McCready, Shania Twain ya da Reba McEntire gibi isimlerin tamamı çok sayıda platin albüme sahip kadın sanatçılar olarak Americana geleneğinde ön plana çıkmaktalar. Patty Loveless’ın ABD’de özellikle “Acıların kadını Bergen” tadında dinlendiğinin altını çizelim. Diğer yandan yüzünden, duruşuna ve sesine kadar Country’nin beden bulmuş hali kabul edilen Carrie Underwood’un 65 milyondan fazla albüm satışı ve yedi Grammy Ödülü aldığını da hatırlatalım.
POP GİRDİ MERTLİK BOZULDU
11 Eylül furyasının ardından 2010’lu yıllar içinde Country en çok da pop müzikle entegre hale gelir. Justin Timberlake, Beyonce, Gwen Stefani, Lady Gaga, Bruno Mars gibi pop müzisyenleri Country tonları ve temaları daha çok kullandıkça janr bir bütün olarak tüm yeni kuşaklara hitap eder hale dönüşür. Ticari başarıyı da beraberinde getiren bu süreç genç Country müzisyenlerinin büyük bir kısmını Pop Country icra eder hale getirmiş durumda. Bu birleşimden doğan parçalar haftalarca Billboard listelerinde zirvede yer almakla kalmıyor aynı zamanda MTV Müzik Ödülleri, Billboard Müzik Ödülleri ve Grammy Ödülleri gibi alanlarda da podyumda parlamayı başarıyorlar. Heavy Metal’deki “temsil edilen protest / karşı kültür öfkesinin özüne aykırı” Glam patlamasında (parlamayın hemen müzikal açıdan değil içerik ve sunum bağlamında…) yaşanan sürecin benzeri bu noktada Country müzikte de yaşandı ve partiler, kızlar, içki, uyuşturucu temalı ‘Bro-Country’ akımı da Pop Country’nin çatısı altında doğdu. Bu kuşağın içinden çıkan Luke Bryan, Blake Shelton ya da Jake Owen gibi modern Country temsilcileri mevcut tuhaflığın farkına hızla varıp “Partner! Biz belinde Winchester 1873, bir elinde gitar diğer elinde bayrak olan sert adamlardık. Ne ara ağlak, simp herifler olduk huh?” diyerek Country köklerine dönmeyi ve America’nın ruhuna yeniden hayat vermeyi başardılar. Bu adamları da yine kadın Country sanatçıları “Bizi pornografik metalar (cowgirl) kendinizi de yalvarık ergenler gibi gösteriyorsunuz. Vururuz lan sizi reziller!” diyerek kendine getirmiştir. Çok sayıda kadın Country sanatçısı 2017 yılında ortak bir açıklama yaparak ve mevcut durumun parodisini gözler önüne seren video klipler yayınlayarak bu bebelerin yeniden adam olmalarına sebebiyet verdiler. Eh, ne de olsa Calamity Jane, Belle Starr ve Pearl Hart gibi Vahşi Batı’da erkeklerin ödünü patlatan, göz kırpmadan yamuk yapan adamı vuran, poker oynayan ve yumruk yumruğa kavga eden kadınların soyundan geliyorlar.
GELENEK-YENİLİK KAVGASIYLA GELECEĞE
Americana’nın müziği halen büyük bir paradoksal gelişimin içerisinde. Bir yandan 1990’lardan bu yana savaş içerisinde bulunan bir dinamik olarak gelenekçi kanat diğer yanda akla gelebilecek her türlü müzikal tür ile güçlü ve progresif iyonik bağlar kuran yenilikçiler kavga dövüş bu büyük müziği geleceğe taşımaya devam ediyorlar. Her türlü yapısal, görsel ya da tematik farklılıklara rağmen Country’nin hikâye anlatma geleneği, hayatın acı gerçekliği-mitler-efsaneler arasında mekik dokuyan büyülü Orta Batı / Vahşi Batı ozanlığı Tennessee viski kokulu o puslu seslerden yankılanıyor. ABD’de popüler olan her müzik zamanının ruhunu (Zeitgeist) ve eleştirisini ortaya koyarken Country halen tüm ülkenin tarihini anlatabilen yegâne müzikal hazine olmaya devam ediyor ve köklerinden kopmuyor. Örneğin Country müzik icracıları bir yandan Akademi Ödülleri, Amerikan Müzik Ödülleri, Billboard Müzik Ödülleri ya da Grammy Ödülleri gibi en prestijli ödülleri kazanırlarken diğer yandan halen kendi geleneksel ödülleri ve konserlerini ön planda tutmaya devam ediyorlar.
OUTLAW BÜYÜK BÜYÜK DEDE
Bu yazı dizisini kaleme alan herifçioğlunun da Vahşi Batı’ya giden büyük büyük dedesi dolayısıyla söz konusu tarihle bir bağı bulunmakta. Kopuk bir adam olduğu gibi orada yemediği halt, bulaşmadığı iş de kalmamış. Birikimleriyle birlikte Anadolu’ya kısa bir dönmüş sonra parasını burada bırakıp bir daha uğramamak üzere yine kaçmış. Herif Outlaw kısacası… Adamım dede! Kanımızda o delilik var… Belgeselini yapmak için yapımcı-yönetmen bir torunu belge topluyor. Şarkısını yazmak ise başkalarına kalsın.
Yazı dizimiz bitti değerli okuyucu. (Burada tekinsiz ve pis Ennio Morricone müziği girer…)