Dark Tranquillity, gecenin karanlık koynundan hayranlarına seslendi
2013 yılının sıcak bir temmuz akşamında, TRT’de “Sivri Akıllılar”ı izliyordum. Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın başrollerde yer aldığı 1977 yapımı bu komedi filminde, Metin Akpınar’ın kadın kılığına girip güneşlendiği bir sahne var. Sahne boyunca çalan gitar solosu ise enfes! Çocukluğumdan beri aşina olduğum bu melodiyi, o akşam Shazam kullanarak araştırmak istedim. Meğerse Pink Floyd’un “Animals” albümünde yer verdiği “Dogs” şarkısına aitmiş (Hatta bu yazıyı yazarken de arkada çalıyor). “Vay be!” demiştim kendi kendime.
Sıkı bir Pink Floyd takipçisi değildim, ama “The Wall” albümünden pek çok şarkıyı biliyordum. O an karar vermiş ve 4 Ağustos’taki “The Wall Live” konseri için hem kendime hem de kız arkadaşıma bilet almıştım. Evet, bu konserin teması belliydi ve “Dogs” çalınmayacaktı, ama yine de gitmem konusunda beni ikna etmişti bu şarkı. Sonuç olarak, hayatımdaki en iyi konser olarak hafızamda yerini aldı.
Geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul Küçükçiftlik Park’ta izlediğimiz Dark Tranquillity de benzer bir sürecin ardından kendine çekti beni…
Dark Tranquillity, benim için farklı bir tecrübe olacaktı. Bu geceyi benim için daha heyecanlı kılan detay ise, Pitch Black Process idi
Pitch Black Process, özellikle “Halil İbrahim Sofrası”, “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” ve “Zahid Bizi Tan Eyleme” gibi şarkılara getirdiği farklı bakış açılarıyla beğenimi kazanmıştı. Dolayısıyla da mekâna gidiş saatimi PBP’e göre ayarladım.
Küçükçiftlik Park, bu etkinlik için kış çadırı uygulamasını devreye almış. Ayrıca, sigara içilmesi de yasaktı. Böylece daha sıcak ve temiz bir ortamda konser izleme şansımız oldu.
Mekânı neredeyse tamamen dolduran müzik severler için Dark Tranquillity “headliner” olsa da, aslında benim için headliner grup PBP idi.
Büyük sanatçı Barış Manço’yu anmak…
Pitch Black Process, konsere hızlı bir giriş yaptı ve şarkılarını arka arkaya sıraladı. Sıra “Halil İbrahim Sofrası”na geldiğinde ise, tıpkı video klipte olduğu gibi önce Barış Manço’yu ve Kurtalan Ekspres’i duyduk. Sonra da PBP’in güncel yorumunu. Şarkıdaki bağlama yorumunun playback olarak verildiğini de ekleyeyim. Tabii bu şarkının performansı esnasında seyircinin güzel bir katılımı vardı.
Sonrasında, özellikle Edip Akbayram’ın yorumuyla bende özel bir yeri olan “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”ı dinledik. Bu şarkı esnasında ana vokal mikrofonunda kısa süreli bir sorun da meydana geldi. Yine de hep bir ağızdan haykırmak çok güzeldi. Zira bu şarkılar sadece birileri için değil, hepimiz için!
Verilen mesajların günün birinde anlaşılması hepimizin dileği aslında!
PBP’den beklediğim bir diğer şarkı ise, “Zahid Bizi Tan Eyleme” idi. Biliyorsunuz, bu şarkıda ana vokalleri Hayko Cepkin üstlenmişti. Ne yazık ki bu şarkıyı dinleme şansımız olmadı. Aslında Cepkin’in konuk sanatçı olarak etkinliğe katılması harika olabilirdi, lakin o da tam o saatlerde farklı bir mekânda sahne alıyordu.
PBP ile ilgili ilginç bir detay da paylaşayım. Dark Tranquillity, tam 20 sene evvel konser için ülkemize gelmişti ve o konserde de alt grup olarak sahne almışlardı. Konsere birlikte gittiğim sevgili arkadaşım Murat Gökbulut da o konseri izleyenler arasındaydı.
Ve sahne artık Dark Tranquillity’nin!
İstanbul konserinden önce Ankara ve İzmir’de sahne alan grup, üç etkinlikte de aynı setlist’i tercih etti. Çaldığı şarkılar arasında “Phantom Days”, “The Lesser Faith”, “Atoma”, “ThereIn” ve “Misery’s Crown” gibi örnekler vardı. Tam listeler için setlist.fm sayfasına göz atabilirsiniz.
Grup elemanlarının enerjileri gayet iyiydi. “Yüzlerini görebildin mi?” derseniz, “Hayır, göremedim” diyebilirim. Sahneye kurulan ışık sistemi, genellikle sahne arka planı ve seyirciler üzerinde etkiliydi. Müzisyenlerin yüzleri genellikle karanlıktaydı, ki muhtemelen böyle planlanmıştır. Sonuçta bir melodik death metal grubundan söz ediyoruz. Yine de, yüz detayları ve mimikler benim için her zaman önemli.
Ses sistemi zaman zaman can sıksa da, bence genel olarak iyiydi. Bir diğer dikkatimizi çeken detay ise, ses ile sahnedeki video sunumların senkron uyumuydu. Neredeyse saniye fark bile yoktu. Sonlara doğru ses ayarlamasında bir düzenleme mi yaptılar bilmiyorum, ama özellikle son şarkılarda sesin beni 360 derece sardığını hissettim. Ara ara tavana baktım, ara ara arkama baktım, sanki birileri sesleniyormuş gibi hissettim. Benzer bir hissi Roger Waters ve Manowar konserlerinde de yaşamıştım.
Bir de sevgili Erdem Çapar’ın konser esnasında yaptığı harika bir tespitten söz etmek istiyorum. Gerçekten de, konserin başından sonuna kadar pek çok izleyicinin hep bir yerlere yetişme telaşı olduğunu, bir yerlere gidip geldiğini gördük. Yahu biraz yerinizde dursanız da grubun keyfini çıkarsanız? Hayır, devamlı önümüzden geçtiğiniz için bizim de dikkatimiz dağıldı, ister istemez.
Bu etkinlik, uzun süredir görmediğim arkadaşlarımla vakit geçirmeme de imkân sağladı
Öyle ya, pandemi sebebiyle uzun süredir kapalıydık hepimiz. Konsere sevgili Murat Gökbulut ile gittim, ki bu tarz müziklerde bilgi birikimine güvendiğim biri. Diğer arkadaşım ise ta Irak’tan gelen ve son yıllarda İstanbul’da yaşayan sevgili Zeynep. O, grubu en önden izleyebilmek için saatler öncesinden mekân önünde, soğukta beklediğini söyleyince çok etkilendim. Çünkü ben de genelde öyle yapıyorum. Bu konser olmasa, belki de daha uzun bir süre daha bir araya gelemeyecektik. İyi ki müzik var, iyi ki arkadaşlık var, iyi ki sevgi var!