Heavy Metalcinin Siyasetle İmtihanı

Kapitalizmin netameli bölgeleri vardır. Benim aklıma ilk gelen tekinsiz düzen bölgelerinden bazıları en geniş kapsamıyla spor ve sanat. Şahsım adına bu genel kategorilerden en illallah ettiklerim de futbol ve müzik. Zira ortalama her yurdum insanı spor dalları ve sanat başlıkları hususunda bu konulara “siyaset” karıştırılmaması konusunda manasız bir mutabakata varırlar.

Güzel yurdumuzda aslında her şeye maydanoz olmaması salık verilen ve bunu her şeye maydanoz edenlere itibar gösterilmeyen bir olgu olarak “siyaset”,  gelin görün ki her mevzunun başköşesinde…

Dolayısıyla birbirimizin gözlerinin içine baka baka daha fazla yalancılık etmeye lüzum olmadığı ve yazının belli bir konusunu oluşturacak olan, metal müzik mecrasındaki en ufak politik tavırların akabinde “Ne gerek var?” sorusunda özetlenebilecek son derece sığ bir reflekse kurban edilmesinin, ülkemiz metal müzik kültürü ekseninde son derece yanlış bir durum ortaya çıkardığı kanaatindeyim.

Sanat, onun özelinde müzik ve en son bir müzik tarzı olarak metali kapitalizmin netameli pilot bölgelerinden biri olarak seçmeme sebep olan şey onda var olan isyankar töz. Hafif direksiyonu kırarak şöyle izah etmeye çalışayım. Biz her ne kadar yakıcı olarak fark etmesek de düzenin kendi bekasını sağlamak üzere toplum üzerinde kullandığı aygıtlar aslında gerçek sahiplerinin eline geçmesi halinde muktedirlere çevrilmiş bir namlu. Düzene beka zerk eden aygıtlardan müzik mecrasında, popülerleşmiş rock müzik bu kadar cicili, şirin ve bilakis “soft” yapılmasa görürüz günümüzü…

Metal müzik ise kabaca tariflersek bir isyan, başkaldırı, haykırış, vs barındırıyor malumunuz. Siz hiç herhangi bir metal konserinde sahnede veya alanda fark etmez, çölde bir vahadaymışçasına dünyaya tebessümler dağıtan metalci gördünüz mü? Benim gördüklerim daha ziyade toplu taşıma araçlarında dahi eline koluna sahip olamayan kaşları her daim çatılmaya meyilli, hakikatini ona sunulana göre yaşamanlar…

Tabi yalnızca bu memlekette değil her memlekette azınlık olmak zor. Tutkusu metal müzik olanların kendilerini bir biçimde gösterme ve hatta çirkin şekilde yaftalanma pahasına bu bedele eyvallah ederek yine de kendisi gibi var olma direnci son derece makul ve meşrudur. Zaten mesele de burada başlıyor…

Şimdi söyleyince “Aman ne de büyük derdin varmış!” diyebilirsiniz. Ama gerçekten de az önce kabataslak şekilde belirttiğim üzere toplu taşıma araçlarında dahi kulaklarından bedenine ve ruhuna hücum eden müziği iliklerinde yaşayan, üzerine çevrilen kem gözlere çatık kaşlarının estetiğiyle cevap veren medarı iftarımız metalcinin kem gözlüler ile aynı politik düzlemde durması beni derinden yaralıyor.

kreator___violent_revolution_wallpaper_by_aerorock36-d7b2zkl

En başta söylemem gereken şey ise dediğim gibi müziğin içine sos kıvamında bile olsa politik söylem girince bundan çekinen metalciler. Megadeth’in ince falsolu sözlerine, Sepultura’nın bir albümün tümünü isyan çağrısına ayırmasına, Kreator’un “My only hope and my only solution is Violent Revolution” diye haykırmasına ve daha sayarsam sayfa yetmeyecek denli örneği duyduğunda tepkisi ritim tutmak olan arkadaşlara, bu ekiplerin siyaset yaptığını söylediğinizde ağız burun dans etmeye başlıyor.

Ben kamusal alanda bir metalci ile karşılaşan ya da metal müziğin sesini bir biçimde duyup “La havle” çeken kişiyle siyasi söylem ile müzik (hele ki metal müzik) arasına aşılmaz dağlar sıralayan metalci arasında bir fark görmek isterdim. Müziğin içerisinde siyasi söylemde bulunmanın gereksizliğine inanmış, fakat envai çeşit müzik tarzında envai çeşit biçimde icra edilen müziğe katılmış milliyetçi argümanlarla bir derdi olmayan, bu etmenleri “siyaset dışı” ya da muktedirlerin daha çok seveceği bir kavramla “siyaset üstü” bulan kitlenin içerisinde metalciler olsun istemezdim.

Mesele politika olunca ve düzenin netameli alanlarına da nüfuz edince zihinler hemen çatallaşıyor. O yüzden daha açıklayıcı ve kapsayıcı bir dil kullanmakta fayda var. Dolayısıyla biliyorum ki metal müzikseverin toplum mühendisi olması, leblebi gibi siyasal bilimler tezleri yazması falan gerekmiyor. Hatta hiç kimsenin bunları yapması elzem değil. Biliyorum ki yalnızca mustarip olduğum derdi anlatmak olsa da gayem, insanları küçümsüyor olduğum yanılsaması yaratmak hiç hoş değil. Metal müzikten bihaber insanların metalcilere verdiği tepkiyi elitizm karasularına girmeden analiz etmenin zorluğu da malumunuz.

Meseleyi anlatmak ve daha önemlisi anlaşılır kılmak bence öncelikle şu noktada sıkışıyor: Metalci sevmeyen cenahın, metal kültürüne yönelik bilgisi ve sadece metal müziğe değil olağan diye nitelemediği her şeye topyekun tepkisini net bir şekilde ortaya koymadan yol almak pek olası görünmüyor. Fakat burada da devreye hemen “Ya böyle çok sert değil de işte Guns’n Roses falan dinlese bu müziği sevecek”ler ya da “Brutal olmayaydı vokaller iyiydi”ler hatta kadrajı biraz genişletirsek “Hem bozlak dinleyip hem de Amon Amarth’ı sevenler ne olacak peki?”ler girip mevzu uzadıkça uzayacaktır. Bu arkadaşlara da baştan “He!” deyip kalplerini kırmayalım…

Olay şu; biraz önce cenah dememe rağmen kalibresi cenahın kapsamını aşan çoğunlukta bir grup yurttaşın metal kültürünü benimsemiş kişiler ve bizatihi bu kültüre verdiği tepki ile toplumda yaşayan ve yine metal gibi hakim olmayan herhangi bir alt kültür etmenine verdiği tepki hemen hemen aynı. Değişik olanı kanıksayamama hali mevcut. Bu yüzden de metalcileri hemen topun ağzına koymamak gerekiyor. Mesela yine müzik dünyasından rapçiler ya da cinsel kimlik bakımından LGBTİ bireyler de kem gözlere maruz kalmada metalcilerle her türlü kapışır.

Biz metal mecrasından devam edelim. Benimsediği kimliği uğruna her türden mahalle baskısını göğüsleyebilen metalcinin, metalcilere ve değindiğimiz hakim ol(a)mayan tüm aidiyetlere yönelik tepki veren grup ile genel olarak politik anlamda aynı saflarda olması veya hakim olan grubun söylemlerinin dışına çıkamaması benim vurgulamak istediğim şey.

Birkaç örnekle konuyu bizzat metal camiasının göbeğine de çekebiliriz. Şöyle ki metal müziğe yönelik dışsal tepkiler zaten açık. Lakin böylesi tepkilerin önüne geçebilecek bir iç tutarlılık söz konusu mu? Hayır. İsim isim belirtmeye gerek yok, ezilen cinsel kimliklerini savunmakta bir beis görmeyen (zaten böyle olmalı) gruplar ya da müzisyenler çok rahat milliyetçilik kuyusuna düşebiliyorlar. Veya Kızıldereli katliamını lanetleyip İngiliz sömürgeciliğini meşru görmek gibi…

Konuyu “dert” mertebesine getiren şey, metalcilerin aslında kendisine “metalci” olduğu için reva görülen muamelenin aynısını, konu kendinden sıyrılınca başkasına yapmaktaki fütursuzluğu.

Dinlediği, giydiği, meskeni alışılagelmişin dışında olan, her an isyana yönelik teyakkuz durumunda bulunan, iç karartan renkleri ve başlı başına “iç kararma” meselesini cesurca işleyen, ütopik, distopik, fantastik öğeleri sanki bakkaldan her gün alıyormuşçasına enfes şekilde yaşamına yediren, kısaca her manasıyla toplumda bir “öteki” bir “uyumsuz” olan metalcinin diğer ötekilerle arasındaki bağ güllük gülistanlık olmak zorunda olmasa da empati evrimini nihayete erdirmiş olmalı diye düşünmekteyim.  Kategorize etme veya toplumsal sınıf rolü atfetmek gibi bir amacım yok muhakkak ki, ama benzetme maksatlı söylersem, bir çeşit sınıf bilinci bu da yani.

Metalci kimliğine yönelik laf edenleri kendi dost meclisinde gırgır malzemesi yapan metalci arkadaş, bir bakıyorsunuz ki kendisine laf eden şahısla aynı sosyal medya mecrasında bulunup kol kola kendinden olmayan kovalıyor.

99’da Akmar Pasajı’na baskın yapıldığı, boyalı basının metalcilerin meskenlerini “Pislik Yuvaları” diye tanıttığı, gözaltına alınmak için yalnızca rock-metal tarzında müziği dinlediğinizi gösterir basit emareler taşımanızın yeterli olduğu, deyim yerindeyse metal müziğin 12 Eylül’ünün yaşandığı zamanlarda, sözüm ona hizaya gelmeyen gençlere uygun bulunan sıfatlardan anarşist, komünist gibi politik içerikli olanlara bir de saçları koparılasıca, sakalına tükürülesice “satanist!”ler eklenmişti.

Görüldüğü üzere sizi kurulu düzenden ayırt etmek isteyenler, hiç de ayrım yapmıyor, ……..ist diyor geçiyor. Ama siz bir başka ……..ist’e “Derhal terk et burayı!” diyorsunuz.

Çok değil Akmar Baskını’nın üzerinden 7 yıl sonra bu kılığına sövülesi heavy metalciler, Sertab Erener’in 2003 şampiyonluğuyla da önü alınamayan bir “milli gün” mahiyetine büründürdüğümüz Eurovision’u bile kazandılar. Biz “Süüüpırstar” derken eloğlu “Hard Rock Hallelujah” dedi ve koca Avrupa o zibidileri herkesten çok sevip oy verdi. Ayrıca Lordi elemanları bildiğiniz canavar kostümleriyle sahnedeydiler. Satanist diye lanse edilen Akmar sakinlerinden çok daha tehlikeli göründükleri kesindi…

Diğer müzik türleri ve rock alt türlerinden hem ses hem de ifade keskinliğiyle ayrılan en genel tanımıyla heavy metale gönül veren fanlarının, bu keskinlik ifade edilirken politik argüman kullanılmasına olan kronikleşmiş ama az deşince hemen iyileşecek tutumlarını dert edinen bir yazının sonuna geldik.

“İşte sabahtan beri dediklerimiz hep siyaset” diyeceğim, ama adıyla anınca sorun oluyor…

 

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın