Punk Hakan’ın Ardından…
Veysel Barışsever, Türkiye’nin özgün ve öncü “rocker”, “punk” ve “metalci” kuşakları ile lise ve üniversite yıllarında dostluk kurdu. Yıllar geçtikçe, biraz da hayat şartları gereği bu dostlukların anıları bazen kaybolmaya yüz tutar gibi olsa da, bir an geldi, sanki hiç yıllar akıp gitmemiş gibi “o eski güzel günler” yeniden canlandı Barışsever’in dimağında… Çünkü o yıllar, güzel yıllardı ve o insanlar hem güzel hem de çok özel insanlardı… “Punk Hakan” gibi… Ne yazık ki kendisini 19 Ekim 2024 yılında yıldızlara uğurladık…
Veysel Aga’mıza tekrar “Başın Sağolsun” diyerek sözü ona bırakıyoruz…
Birbirimizi görünce ikimiz de çığlık attık, keçiyi yapıp şaaak diye tokalaştık. “Kimlerdensin?” dedim. “Punk’ım ben abi!” dedi. O yaz tatilinde “Avcılar Tayfası”nın bütün elemanları deriye bürünmüştük. Zımbalı bileklikler, zincirler, yamalı kotlar, askeri botlar benim kimlerden olduğumu zaten avaz avaz bağırıyordu. NWOBHM’in TC şubesinin metalhead’ları, o yılların bu halde sokaklarda gezen astronotları idik adeta. Ve o sokaklarda kendimize benzeyen birini görünce muhakkak çığlık atar keçileşirdik…
1983-84 öğrenim yılının başı, sıradan bir Ankara sonbahar günü idi. Ekim-Kasım ayları yani. Tam DTCF’nin dış kapısından çıkıp Sıhhiye parkına doğru yürürken çıktı karşıma. Hakan. Hakan’dı adı. Bizim için adı hep Punk Hakan kalacaktı.

O andan itibaren hep beraber takılmaya başlamıştık. Ben Rus dilinde o da İngiliz dilinde okuyordu Dil Tarih’te. Metalcilik, Punkçılık, itlik, serserilik gırla gidiyordu etrafımızda. Onun sayesinde birçok yeni ve günümüze kadar arkadaşlığımız devam eden, benim Dünya görüşümün oluşmasında katkıları olan dostlar edinmiştim.

Evinde beraber kaldık, kızlarla beraber takıldık, şarapları beraber içtik, AC/DC, Motörhead plaklarını beraber dinledik, karakollarda da beraber yattık. Kanka olmuştuk Hakan’la.

Daha sonra dersler, sınavlar, tezler, kızlar, mezuniyetler felan filan derken koptuk birbirimizden. 86’da mezun olduktan sonra bana Avcılar’a birkaç defa gelmişti ve en son kendisiyle ve Kenan‘la Bodrum’da 1990’ın yazında karşılaşmıştık.

Ne yazık ki her ikisinin de izini bu karşılaşmadan sonra kaybettim. Taa ki bundan 3 sene önce Face’te bir fotoğrafımızı paylaşana kadar.
Bu vesileyle önce kardeşi Korman ile peşinden de Hakan’ın kendisi ile iletişime geçmeme yardımcı olan Levent Okur dostuma bir daha huzurlarınızda teşekkür etmek isterim.

Sayesinde 31 yıldır izini kaybettiğim Punk Hakan’ı buldum ve geçtiğimiz 3 yıl boyunca sürekli irtibat halindeydik. Face’te Djraji Khan olarak incognito takıldığı için yıllardır kendisini bulamamam son derece normaldi.

90’lı yılların başından beri Almanya’ya yerleşmişti Hakan. Müzikle uğraşmaya devam ediyordu. Orada evlenmişti ve artık yetişkin olan 3 evladı vardı ve yazları hep Olimpos’taki yazlığında tatil yapıp etkinlikler düzenliyordu. Beni de hep çağırıp durdu Olimpos’a. Aslında bu yaz bayağı bir niyetlenmiştim ama bazı ailevi nedenlerden dolayı olmadı.
Geçtiğimiz Cumartesi gecesi kardeşi Korman Messenger’dan: “Maalesef Hakan abimizi bugün kaybettik…” diye yazacaktı.
Kalp krizi, 58 yaşındaydı.

Çok sıklaştı bu ölümler çok. Son yıllarda öyle bir yaprak dökümü başladı ki… İnsan her seferinde donup kalıyor. Sözler kifayetsiz… Anlamsız… İnsanın boğazında takılıp kalıyorlar.

Uğurlar ola yaramaz çocuk… Hatta biraz da çatlak… Ama bizim camiamızda hangimiz normaldi ki?!
Sıradan birileri olsaydık birbirimizi bulur muyduk? Deli deliyi uzaktan tanırmış.
Huzur içinde uyu güzel kardeşim. Tekrar bir araya gelinceye kadar hoşça kal. Seni seviyorum…





Hakan Türkmen (27.06.1966-19.10.2024) – RIP.
