Şair Ceketli Çocuk şarkılarla aramızdan geçeli tam 15 yıl geçti
Bundan tam 15 yıl önce yurdumuz bir çevre gönüllüsüne, yok olmaya yüz tutmuş bir kültürün ötelenmesine asi duruşuyla dur diyebilen bir devrimciye o naif insana Kâzım Koyuncu’ya elveda dedi. Kâzım Koyuncu her kesimden, her kültürden insanın kalbine dokunan duruşuyla tüm insanlığa ders olurcasına yaptığı onca güzel şeyle aramızdan ayrıldı. Sisteme karşı duruşun sembollerinden olan Kâzım bizlere de bir mesaj vererek aramızdan ayrıldı. Nefesini soluduğumuz bu doğaya borçlu olduğumuzu, haksızlık yapan sistemlerin karşısında durup, zorbanın karşısında tavır sergilenmesi gerektiğini tekrar bizlere gösterdi. Öyle ki devrimci duruş tam olarak da bunu gerektiriyordu.
O’nu dinleyene kadar tamamen has Karadeniz kültüründen uzak çok saçma şey geldi ve geçti ama bu kısacık yaşamında yaptığı şeyler onu Karadeniz müziğinde en ön plana çıkaran şeyler oldu. Keza öz kardeşi Niyazi Koyuncu bile eleştirilere maruz kaldı çünkü kimse Kâzım gibi olamazdı. Kâzım abiyle benim tanışmam 2004 yılının yazına denk gelmişti. Ben onu Zuğaşi Berepe’den beri takip ediyordum. Aslında çevremde azılı bir headbanger olarak biliniyor olsam da başka dillerdeki halk müziklerine hep ilgi duymuştum işte bu ortak nokta Kâzım abiyle beni tesedüfen bir araya getirmişti. 2003 yılında Barışarock festivalinde sahne alan Kâzım abi 2004 yılında yoktu ben de festivalden dönmüş elimde bir sürü eşya ile İstiklal’den yürüyorum birden onu Vakıf bank atmsi önünde sinirli bir şekilde gördüm . Sinirlenmek ama nasıl sinirlenmek? Bir insan sinirlendiğinde bile kibar olabilir mi? Sıkıntı çıkaran atm sanki arkadaşı Kâzım abi ise alınan diğer arkadaş gibi sanki. Bu naiflik nasıl bir hediyedir insana anlamadım. O zaman kafası atık tanıştık ve dedi ‘haftaya cumartesi Halep Pasajı’nın yanında bizim albümlerin anlaşmalı olduğu bir kaset/cd dükkanı var gel hem laflarışız, sevdim seni Fatih’ ertesi hafta oldu bol bol lafladık görüşmeler falan sıklaştı çok şey konuştuk benim bu ülkede örnek aldığım en büyük kişi o oldu sonra. Devrimci duruşumu hâlâ ona borçluyum. Bir de ne zaman o bankanın yanından geçsem biraz durur, bir iç çeker O’nu hatırlar yoluma devam ederim.
Her şey Artvin’in Hopa ilçesinde doğup büyüyen herkesin de tabir ettiği gibi Şair ceketli çocuğun eğitimi için İstanbul’a gelmesiyle başladı. Üniversitenin Çağdaş Sanat Atölyesi adı altında tiyatro ekibinde gitar çalıyordu Kâzım. Aynı okuldan olan yine bir Laz Mehmedali Barış Beşler bir arkadaş aracılığıyla tanışır ve Mehmedali’nin ‘Lazca Rock yapmaya ne dersin?’ teklifini kabul eder ve 1993 yılında Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) adlı Türkiye’nin ilk Lazca rock müziğinin temelleri atılır. Lazca Rock müzikten ziyade ülkede Lazca’dan bihaber olan insanlar çok fazladır. Başarmışlardır ve hatta 1995 yılında Odtü konseri onlar için ve Laz dili için bir dönüm noktası olmuştur .
”1995 Odtü konseri bizim için önemlidir . Muhalif öğrenciler organize etmişti. Sahnenin arkasında devrim yazıyordu ve biz coşku doluyduk . Hiç yapmadığımız bir şey yapmıştık orada . Kâzım ‘Yaşasın Anarşi!’ diye bağırmıştı konser esnasında. O,grubun anarşist kanadını temsil ediyordu . Ben de grubun sosyalist kanadını temsil ettiğim için ‘Yaşasın Sosyalizm!’ diye bağırmıştım ” – Mehmedali Barış Beşli – Ot Şarkılarla Nakaratlı Özel Sayı 8.
Kâzım kendilerinin açtıkları bu yoldan sonra ayrılır ve toplama albümler olan Salkım Söğüt albümlerinin üçüncüsünde 3 şarkıya ses vermişti. Megrelce bir şarkı olan Didou Nana (sonradan Karadeniz müziğinin ilk sıra şarkısı olacaktı), Lazca Golas Empua Yulun ve Dağlarda Kar Sesi var. Serinin 4. albümünde de İlkay Akkaya ile birlikte en güzel parçalarından biri olan ‘Ou Nana’yı seslendirdi.
Sonrasında Kâzım artık kendi yolunu çizecekti…
VİYA!
Kâzım, ilk solo çalışmasını sessizce 2001 yılında yapmıştı. Viya dalgayla kıyıya doğru yapılan bir tür denizde süzülme hareketidir. O yıllarda Karadeniz’i sahilden dolduran gözünü para bürümüş politiklere bir haykırış olarak tanımlayan Kâzım pek tanınmaz ama dinleyenler tarafından ilgi görür. Daha sonra bir televizyon dizisi ‘Gülbeyaz’a müzik yapan Kâzım işte o esnada herkesin bildiği bir kişi olacak ve ardından gelecek olan Hayde albümüyle herkesin kalbine girecekti.
HAYDE
Kâzım’ı Türkiyenin bir değeri yapacak en büyük çalışmasıdır benim gözümde. Her ne kadar benim favorim Viya olsa da diziden gelen tanınmışlık ve üstüne gelen Hayde Kâzım Koyuncuya kariyerinde çok büyük adımlar attırdı. Sonrasında çok sevdiği Trabzonspor’a da marş olmuştur Uy Aha’sı. Her Trabzon golünde Kâzım’ın sesi çıkar tüm sahada.
DÜNYADA BİR YERDEYİM
Kâzım’ın ölümünden sonra Halkevleri bir derleme yaparak bu albümü yayınlar ve tüm geliriyle Kâzım Koyuncu adına bir dernek açılır ve ücretsiz genç değerlere eğitim verilir.
Kâzım sadece kendi olmak istiyordu ve öyle de oldu. Ulus devlet bilincinin yanlış anlaşıldığı ülkemizde onlarca yok olan kültürlerden birisiydi Laz kültürü ve diller olarak Megrelce, Lazca, Hemşince, Gürcüce ve niceleri. Kâzım çocukluğunda ninesinden duyduğu türküleri yeniden hayata geçirdi. Bu basit bir hayata geçiriş falan değildi. Tüm yurtta insanların kalbine dokunan naifliğiyle bir kültür elçisi oldu. O coğrafya ile alakası olmayan insanları bile çekti. O gerçek bir devrimciydi. Müziğe ve halkına olan aşkı uğruna kanserin son aşamasında bile konser verecek kadar da güçlüydü lakin olmadı. Son konserine bilet alan insanlar (ben de dahil) konser alanında O’nu dinlemeyi çok isterdik ama o buluşma Kâzım’la vedalaşacağımız gün oldu.
Kısaca Kâzım abi her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledi ve hep dile getirdiği doğanın özgürlüğüne bir balta olan nükleer felaket Çernobil’den ötürü yüzlerce Karadenizli gibi kansere yenik düştü. Ama kendisi 15 yıl geçmesine rağmen kalbimizde ve mücadelemizde yaşıyor. Seni unutmadık Şair ceketli çocuk…
Dilerseniz alttaki yayınları izleyebilirsiniz;
ŞARKILARLA GEÇTİM ARANIZDAN BELGESELİ
Keşke Olmasaydı Belgeseli
TRT Arşiv – Anısına Belgeseli
En Sevdali Yanımız
DeliKasap 19. Yıl Koleksiyon Sayısı’nı sipariş vermek için;