EGEMENLİK ARACI OLARAK HABERCİLİK

Gazetecilik mesleğinin günümüzde geldiği noktayı tartışırken ya da ele alırken, konuyu benim her zaman tercih ettiğim bütünsel bir yaklaşımla ele almayı uygun görüyorum. Günümüz post-modern analizlerinin çoğu konuda eksik bir görüş sunmaların ardındaki en büyük neden kısıtlı perspektiflerle ya da indirgemeci ya da tek yönlü bakış açılarıyla olgulara ve olaylara yaklaşmalarıdır.

Bu belki de günün istenen tutumudur. Böylece tercihen pek çok olumsuzluk veya sorunların gerçek kaynakları kolaylıkla göz ardı edilebilecektir.

ÖNEMLİ OLAN GİZLENENDİR

Medyada neyin görünür olduğundan çok neyin görünür olmadığının önemli olduğunu bilen birisi esas meselenin göz ardı edilenler ya da görünür olmamasına çaktırmadan göz yumulanlar olduğunu kolaylıkla görebilecektir. Örneğin dünyanın herhangi bir köşesinde yaşanan bir vahşeti ya da barbarlığı insanlığa duyurmaktan bahsedelim. Bunu söylerken ne kadar “kutsal” bir işten söz ettiğimiz aşikardır. Böyle bir insanlık görevine kim karşı çıkabilir ki?

Peki dünyanın bir yerindeki vahşeti kulaklarımızı parçalarcasına bize duyururken belki de başka bir köşedeki daha büyük bir vahşet hiç yaşanmıyormuş gibi görmezden gelmek neyin nesi oluyor? Bu durumda habercilik işini yapanlar aslında habercilik mi yapmaktadır yoksa bize dünya tablosunun sansürlenmiş ya da törpülenmiş, eksik, yanıltıcı bir portresini mi sunmak istemektedir?

SİSTEMİN BİR ÜRÜNÜ

İşte olaylara bütünsel yaklaşmanın gerekliliği tam da bu noktada önemlidir. Bu mesleğin mensupları hiç şüphesiz genellikle haber yapmak istemektedir. Ancak bir sistem bu haberleri süzüp bizim için bir algı oluşturmakta. Yani kötü habercilik tek tek kötü gazetecilikten kaynaklanmamakta. Daha çok bir sistemin ürünü olarak ortaya çıkmakta.

ESAS İŞİ İKİNCİ PLANDA KALDI

Toplumdaki devlet, asker, sermaye vb güçler gibi medya da egemen sınıfsal güçlerin bir aracı haline geldiği için esas yapması gerekenleri ikinci plana atmıştır. Medya egemen iktidarın sürekliliğini sağlamanın araçlarından biridir. 

Sermaye gücüne ya da devlet gücüne bağlı bir medya kuruluşunun özgürce haber üretebilmesi mümkün değildir. Devlet baskısının yoğun olduğu yerlerde buna zaten yasal yollarla izin verilmez. Özgürlükçü gibi görünen liberal ülkelerde ise daha gizli bir mekanizma işler. 

HERKES AYNI GEMİDE Mİ?

Özellikle reklam ve ilan gelirlerine bağlı yayın kuruluşları bu gelirlerden vazgeçme pahasına en büyük reklam verenini karşısına almak istemez. Somutlaştırmak gerekirse en büyük reklam veren grubun işçileri greve gittiğinde bu haberci, bu grubun işçilerinin haklarını ancak kısmen dile getirip en sonunda sözü herkesin aynı gemide olduğuna bağlayacaktır.

MEVZU SINIFSA GERİSİ TEFERRUAT

Sermaye sahiplerinin fonladığı haber grupları doğal olarak bu grupların ideolojik ve sınıfsal çıkarları doğrultusunda şekillenecektir. Böyle de şekillenmiştir.

Sınıflı toplumlarda toplumsal aygıtlar öncelikle egemen sınıfa daha sonra tüm topluma hizmet eder. Eğer genelin çıkarı ile egemen sınıfın çıkarının çatıştığı bir durum söz konusu olursa yukarıda bahsettiğim bu aygıtlar egemen sınıfın beklentisi doğrultusunda hareket edecektir. 

Bütünsel bakış açısıyla habercilik ya da gazetecilik konusunu ele aldığımızda ortaya çıkan sonuç budur. En iyi ve en kaliteli ihtimalle egemen güçleri üzmeyecek bir özgürlük ve incelikli bir manipülasyon…

Editörün notu: Madem ki manipülasyon dedik, madem ki dezenformatif mevzularına el attık; işbu yazıya en uyacak bir death metal klasiği ile makaleyi şöyle taçlandıralım:

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın