Memleketten dünyaya süzülen kumrular Simurg’u kurguladı: “Murat & Esma Ertel”

Adını en son Türkiye olarak belirlediğimiz ve yıllardır bu adla tanımlayageldiğimiz kadim coğrafyamızda rock, pop, caz ve bilimum müzik türleri üreten hemen herkes özgün olmamakla, taklitçi olmakla, kûnek olmakla falan, en az bir kere itham edilmiştir. “Frankaponlar daha önce yaptı”, “Metallica bunu yaptı”, “Fazıl Say, ne ayaksın sen” ve benzeri çok kelam edilegelmiştir (Lan, yapmayın şunu, rahat bırakın müzisyenleri sıpalar). Ve fakat; elbette ki bu tenkitlerin bir kısmı doğru da olabilir ama “şu koskocaman insanlık komedyasını oluşturan biz faniler birbirimizden etkilenmeyeceğiz de ne yapacağız a dostlar” diyerek hiçbir şeyi beğenmemek konusunda diretenlere de “Adam sen de” demeden edemeyeceğim! (Bu gibi zıpçıktıların en çok sarf ettiği cümleciklerden biri de “Ben Türk müziği dinlemem.” Ulen, Türk müziği seni dinliyor mu peki!?) Laf!

Hülâsa, Baba Zula mihmandarlarından sevgideğer insan Osman Murat Ertel (adamın hükümet gibi adı var) ve müzisyen zevcesi Esma Ertel hanımefendinin Belçikalı Compro Oro yoldaşlarıyla yoğurduğu musiki hamuru Simurg, yukarıdaki laf-ı güzafları boşa düşürmeye aday bir eser olarak musikişinasların hizmetine sunuldu; üstelik değerli sanatçı (ve aynı zamanda Murat Ertel’in de sevgili babacığı) Mengü Ertel’in elcağızından çıkma kapak resmi, kara plak formatında da basılan albümü taçlandırıyor.

Nu-Jazz ve Psikedelik sularında at koşturan (ya da deryasında yüzen) bir çalışma bu. Genelde Baba Zula, özelde Murat Ertel üzerine odaklandığım bir risale/röportajda da (bilahare detaylarını müzikseverlerle paylaşacağım) değindiğim bakış açısı, sanıyorum burada da cuk oturacaktır: Zira bu değerli müzisyenler, kısmen -tadında- oryantalist olmak ile büyük oranda otantik olmanın sentezi peşindeler, kolay bir şey değil bu. Meşakkatli bir arayış, yıllar süren bir yap-bozlar silsilesi ve evet: sonuç olağanın çok ötesinde, fevkaladenin fevkinde. Bu kolektif başarılar zincirinin hazzını yaşamayı elbette ihmal etmiyorlar ama beni asıl heyecanlandıran şu; bir çocuk telaşesi içinde hep aramaya, denemeye, üretmeye devam ediyorlar, şapkam nerede, çıkaracağım ve bu müzisyenlerin şerefine yere çalacağım! (Şapkamın ne günahı varsa…)

Ezcümle: Oryantalistliğin çok ötesine taşan özgün bir soundu içerirken bir dünya grubu olmanın nüvelerini de keyifle bünyelerinde taşıyan bu güzel insanların ürettiklerine kayıtsız kalmayın (vallahi siz kaybedersiniz). Zira duyduk duymadık demeyin efendiler, hanımefendiler; memleketten dünyaya süzülen kumrular Simurg’u Compro Oro nezaretinde kurguladı: “Murat & Esma Ertel” kuşları arzın merkezinden denizler ve gökler üzerine fersah fersah uçmaya devam ediyor, peşlerine hepimizi de takmaya niyetlerini gizlemeden…

Paylaş

Önerilen Haberler

Bir yanıt yazın