Haydi Rock’N’Roll… Devil ve Whisky 30 yıl sonra sahnede… Peki ya 30 yıl önce?
Haydi Rock’N’Roll…
Whisky, Motörheadvari programını çalıp sahneyi Devil ağabeylerine bırakmıştı. İlginç bir konserdi açıkçası. Yer Büyükada…Yanılmıyorsam 1985 yazı… Mekan o zamanlar rıhtımın hemen yanındaki Lido Oteli… Devil ve Whisky agaların hemen hemen hiçbir konserini kaçırmayan bizler, Avcılar Tayfası elemanları, adaya gündüzden gelmiştik…
Elimizde kolonlarından 80’li yılların metal müzikleri yayılan hayvani bir teyple adayı yaya dolanıp denize girip yüzmüştük… Akşam üstü de konserin yapılacağı gazinoya gelip içi deniz suyu dolu havuzunda serinlemiştik.
Ön grup tabi ki Whisky idi… Kamil aganın ritimleri, Serdar aganın gitarı, tabanca gibi baslar ortalığı yıkıyordu…
Laf aramızda, Devil agalar duymasın, ama o yıllarda Whisky’nin icraa ettiği Motörhead benzeri müzik biz yeni yetme metalcilerin Devil’in Hard ve yer yer Prog’a kadar varan icrasından daha çok hoşumuza giderdi…
Sertti, yalındı, ritmikti müzikleri… Genç bünyelerin deşarj istemlerine yön verendi yaptıkları. Müzikleriyle, sahne duruşlarıyla, deri montlarıyla kendimize daha yakın bulurduk kendilerini. Belirtmek isterim…
Bu durum kesinlikle Devil agaları sevmediğimiz anlamına gelmiyordu!.. Sadece Whisky’nin müziği metalci gençlerin ihtiyaçlarına cevap vermeye daha yatkındı… Devil onların yanında, klavyenin de etkisiyle, daha ağır ve klasik kalıyordu… “Ağır ağbilerimİz” idi onlar… Velhasıl kelam her iki gurubun konserlerini asla kaçırmamaya çalışıyorduk. Aslına bakarsanız,o yılların kıt imkanlarıyla çok da fazla seçme şansımız yoktu tabi.
Neyse biz yine konserimize dönelim… Sahne Devil‘indi artık. Ağır ağbiler yapıtlarını sıralamaya başlamışlardı biz de coşmaya… Her şey gayet yolunda gidiyordu… Sıcak bir yaz gününün sonunda sevdiğimiz grupların müzikleriyle eğlenip coşuyorduk… Birden otelin müdürü gelip hışımla sahneye yürüdü ve “Bu ne gürültü kardeşim?! İnsanlar uyuyor!” diye bağırdı, çağırdı ve konserin bittiğini söyleyerek çekip gitti.
Bu duruma çok sinirlenen grup elemanları hele ki Ercan agam tekrardan çalmaya başlasalar da kesmek zorunda kaldılar. Hıyarın teki gecemizin içine etmişti ve bu kesin bilgiydi! Yıllar sonra okuduğumuz kitaplardan öğreniyoruz ki bir önceki gece aynı sahnede İbrahim Tatlıses gece saat 2:30‘a kadar konserini devam ettirmiş.
Bu duruma göz yuman zihniyet bir rock grubunun; ki o yıllarda Devil başı çeken guruplardan birisiydi, konserini yarıda kestirme cüretini gösterebiliyordu. Ne var ki 80’lerde rock müziği çalmanın cilvelerinden birisi de buydu. Günümüzde, 30 yıl sonra bile bu durumun pek fazla değiştiğine inanmıyorum!
Ses ve ışık tesisatını toplamaktan başka yapılacak bir şey kalmamıştı. Avcılar Tayfası olarak agalarımızı yalnız bırakmadık. Tüm tesisatın sandallara taşınmasında yardımcı olduk. 2-3 sandalla gece yarısı denizden Bostancı’ya geçtik.
Konser esnasında konserin organizatörü ünlü jazz davulcusu, artık rahmetli Erol Pekcan olduğunu öğrenmiştim. Çocukluğumda, henüz Bulgaristan’da yaşarken, Türkiye’den kıt kanat gelen gazetelerden Erol ağbinin davul başında bir fotoğrafını bulup kesip saklamıştım.
Biraz araştırsam o fotoğrafı hala bir yerlerde bulurum… Durur öyle ve… İşte ben Erol Pekcan’la aynı sandalda Devil’in tesisatını beraberce Bostancı’ya taşıyorduk… Bostancı’da bizi bekleyen kamyonete komple bütün tesisatları yükledik. Sonra da kamyonetin arkasına atlayıp Devil’in Şişhane’deki dükkanına gittik.
Orada da bütün her şeyi dükkana taşıdık. Taşıma işi bittiğinde saat gece yarısı 3 olmuştu. İETT otobüsleri artık çalışmıyordu… Ercan agam yanıma geldi ve elime o zamanın parasıyla 5 bin lira taksi parası verdi ve tek tek ellerimizi sıkarak teşekkür etti. İşte böyle birisiydi rahmetli.
Efendi, mütevazı, candan, mert, esaslı gitar virtüözü; sevimli, güleryüzlü bir agamız. Her ikimizin de belki Bulgaristan göçmeni oluşumuzdan ileri gelen bir samimiyet belirmişti dostluğa dönüşen. Kendisi sahnede olmasından dolayı hiçbir zaman büyüklük taslamadı… Sadece bana karşı değil herkesi bir dost olarak gördü ve davrandı…
O dönemin metal kafaları ve müzisyenleri arasında genelde bu dostluk havası hakimdi.
Konserlerine gittiğimiz tüm müzisyen agalarımızı az çok tanıyor ve ilişkilerimizi konser salonlarının dışında da sürdürürdük. Aynı amaca hizmet eden insanlar arasındaki ilişkilerde bundan normali ne olabilir ki?! Onlar sahnede biz ise sahne önündeydik, sokaktaydık, belediye otobüsündeydik, okuldaydık deri ceketlerimizle, zımbalı bileklerimizle, zincirlerimizle, yamalı kotlarımız, postallarımızla… Gençtik, hızlıydık, asiydik, aykırıydık… Metalciydik… Ve kutsal kavgamız her alandaydı, attığımız her adımdaydı!
Yıllar sonra Facebook denen olay ortaya çıktığında orada aradığım ilk isimlerden biriydi Ercan Birol. 28 Ocak 2003‘te hayata veda ettiğini nereden bilebilirdim ki?!
“Putlar Yıkılıyor” adlı yazımda belirttiğim gibi Türkiye’de her ne kadar 80 sonrası yeni rock tarihini başlatan Egzotik Band olduysa da esas başı çeken Devil ve Whisky grupları olmuştur. Devil’in en önemli özelliklerinden biri Egzotik Band’ın kurucu elemanlarından olan gitarist Ercan Birol ve diğer 2 eleman vokalde Sabahattin Taşdöğen ve klavyede Nejat Tekdal’ın gruptan ayrılıp Devil’i kurmalarıdır. Yani bir nevi Egzotik Band’ın devamı gibidirler… Ancak sound’ları apayrı yöndedir. 80’li yıllar boyunca verdikleri konser istatistiklerine baktığımız zaman Türkiye genelinde en çok konser vermiş gruptur Devil. Sahip oldukları zengin ışık ve ses tesisatı sayesinde diğer genç gruplara yardım ve önderlik etmişlerdir. Bunlardan birisi da Whisky grubudur. Yanılmıyorsam ilk birliktelikleri 27 Mart 1983 yılında Tepebaşı Gazinosu’nda düzenlenen konserde olmuştur.
İlerleyen yıllarda bu birliktelik devam etmiştir. Her iki grubun ortak ve en önemli özelliği Türkçe Rock yapma çabalarıdır. Bir diğer önemli özellikleri de artlarından kalıcı kayıt bırakmış olmalarıdır.
Devil kendi adını taşıyan ilk kaset albümünü 1987 yılında çıkarmıştır. Albümde yer alan kadro şöyledir: Gitarda Ercan Birol, gitar ve vokalde Sabahattin Taşdöğen, klavyede Nejat Tekdal, basta Nizam Taşdöğen ve davulda Gasko (Gazanfer Vatansever). Bu aynı zamanda Devil’in o yıllarda çekirdek kadrosudur.
1998 yılında vokalde Sabahattin Taşdöğen, gitarda Ercan Birol ve klavye ve bilgisayar proglamlamada Nejat Tekdal üçlüsü bir araya gelerek henüz tamamlanmamış, “Devil 2” adını verdikleri bir albüm taslağı kaydetmişlerdir. Albüm parçalarından bir tanesi “Beyaz Güvercin“dir.
Whisky grubunun albüm arşivi ağabeyleri Devil’e nazaran çok daha zengindir. Onlar ilk albümleri “Babaanne” yi 1986 yılında yayınlamışlardır. Ardından “Ateşsuyu” – 1993. Grubun lideri pozisyonunda olan Kamil Özaydın bu albüm çalışmaları esnasında ani bir beyin kanaması sonucu vefat etmiştir. Ardından gelen çalışmalar sırasıyla : “Güneşin Tahtı” – 1996, “Dünyanın Kapısı” – 1998, “Biz” – 2009, “Best Of” – 2011. Grupta çeşitli dönemlerde değişik sanatçılar yer almıştır. Grubun orijinal kadrosundan geriye kalan gitar ve vokalde Serdar Çokuslu agamızdır. Alpay Şalt, Arif Deniz Toker ve Çağatay Ateş Whisky’e sonradan dahil olsalar da Whisky’nin mirasını günümüze kadar taşımayı bilmişlerdir.
Ne acıdır ki her iki grubun bir trajik ortak özelliği de liderlerini erken yaşta kaybetmeleridir.
Whisky her şeye rağmen dur durak bilmeden çalışmalarına devam etmesine karşın Devil, Ercan aganın vefatından sonra oldukça uzuuuun bir ara vermiştir. Ta ki bugüne… Yani bu yazının teslim edildiği 7 Ocak 2015 tarihine kadar… Devil ve Whisky 30 yıl önce olduğu gibi aynı sahneyi paylaşacaklar ve bizleri müzikleriyle sevindirmeye ve coşturmaya devam edecekler. Bu bizim gibi 80’leri birebir yaşayanlar için olduğu kadar yeni nesil Rockçı-Metalci kardeşlerim için de son derece önemli bir olay… Bizler, eskileri yad etmek, genç arkadaşlar ise eskileri ilk defa canlı dinlemek açısından önemli bir etkinlik…
Lafın kısası Devil’in dediği gibi…”Haydi Rock’N’Roll”…Whisky’nin de eklediği gibi…“Bak biz genciz… Rock’N’Roll dinleriz…”
Sizi de bekleriz… Biz orada olacağız…Rock’N’Roll dinliyeceğiz…
NOT 1 : Yer Kadıköy Sahne. Saat 21:00.
NOT 2 : Bu vesileyle sevgili Ercan Birol ve Kamil Özaydın agaları saygı ve özlemle anıyoruz.
NOT 3 : Serdar agam… “Bok kokuyor” ve “Rüşvet”i bu sefer de çalmazsanız bir sonraki sefer için gelip gelmeme konusunda düşüneceğiz… =)